Kategori : ENERJİ GÜNDEMİ, NÜKLEER ENERJİ - Tarih : 30 Ekim 2013
Japonya ile nükleer anlaşma imzalanmasını Greenpeace Akdeniz İklim ve Enerji Kampanyası Sorumlusu Pınar Aksoğan değerlendirdi.
Greenpeace Akdeniz İklim ve Enerji Kampanyası Sorumlusu Pınar Aksoğan, Cumhuriyet’in 90. yılı kutlamaları gerçekleşirken Türkiye Hükümeti’nin Japonya ile imzaladığı Sinop’ta kurulması planlanan nükleer santral anlaşması ve Japonya ile birlikte planlanan nükleer yakıt fabrikası ve nükleer Teknoloji Üniversitesi’nin kurulması planlarını değerlendirdi. Aksoğan’ın değerlendirmeleri şöyle:
“Japonya`da hala 150.000 insan evlerinden uzakta, tazminatlarını alamamışken, hala okyanusa radyoaktif su sızarken ve Japonya hükümeti kazanın gerçek sebebini ya da nasıl kontrol altına alacağını belirleyememişken nasıl Türkiye`ye nükleer teknoloji ithal etmeyi düşünüyor? Türkiye Hükümeti bu riski nasıl alıyor? Bireysel olarak uçak ya da araba kullanarak bir kaza riskini almakla, büyük bir yatırım yaparak tüm bir ülkenin sağlığını riske atmak çok farklı konular”
AKKUYU SANTRALİ BİLE EKSİKLERLE DOLU
“Üstüne üstlük Akkuyu Nükleer Santrali`nin Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporu hala eksiklerle dolu, hiçbir acil eylem planı yok ve nükleer sorumluluğun kime ait olacağı belli değil. Böyle bir durumdayken Hükümet’in nükleerle ilgili ikinci bir anlaşmayı imzalaması ve bunu halkın görüşlerini almadan yapması, Cumhuriyet’in 90. yılını kutlayan Türkiye halkının çıkarları kapsamında değerlendirilemez.”
DOĞRU VİZYON BU DEĞİL
“Eğer Türkiye 100. Yıl için önüne bir vizyon koymak istiyorsa, dünya genelinde büyüyen bir pazar ve istihdam kapısı olan yenilenebilir enerji teknolojilere yönelmeli. Yenilenebilir enerjiler konusunda oldukça büyük potansiyel sahip olan Türkiye, yerli kapasitenin geliştirilmesi için yatırımlar yaparsa, hala gelişen bir pazar içerisinde lider bir oyuncu olma şansını elde edebilir.
Almanya’da son on yılda yenilenebilir enerji sahasında 340 bin yeni iş yaratıldı. Nükleerde ise sadece 30 bin kişi çalışıyor. Japonya ile imzalanan anlaşmada nükleer teknoloji üniversitesi kurulacağı söyleniyor. Ancak bırakın üniversiteyi, Türkiye`de hala yenilenebilir enerji teknolojileri üzerine odaklanan bir bölüm bile yok. Artan nüfus, gelişen teknoloji ve işgücü ihtiyacı göz önüne alındığında, Türkiye`nin geleceği nükleer değil çoklu avantajlara sahip olan yenilenebilir enerjilerdedir.Ancak yenilenebilir enerjilere dayalı bir elektrik sistemi ve istihdam vizyonu gelişmiş Ar-Ge kapasitesi ve enerji üretimi açısından güçlü bir Türkiye`yi gerçekleştirebilir.”
HALKIN YARARINA DEĞİL
“Sadece sanayi ve şirketlerin değil, herkesin çıkarına, halkın da entegre edileceği bütüncül ve bir enerji sistemi ancak bu şekilde gerçekleşebilir. Nükleer santrallere dair bu projeler ve uzun vadeli gerçekleşmesi zor politikalar zaman ve enerji kaybıdır, halkın çıkarına değildir. nükleer santrallere dair bu riskli, tehlikeli ve uzun vadeli gerçekleşmesi zor politikalar.”
Kaynak: Enerji Günlüğü