Kategori : ENERJİ GÜNDEMİ - Tarih : 11 Aralık 2015
Türkiye ve Rusya arasındaki gerilim sürerken Türkiye’nin Rusya’ya olan enerji bağımlılığı en büyük sorunlardan biri. Enerji uzmanı Necdet Pamir soruna kısa vadeli bir çözüm öngörmüyor.
SU-24 tipi Rus savaş uçağının Türk F-16’ları tarafından düşürülmesinin ardından Rusya ve Türkiye arasında başlayan siyasi gerilim büyümeye devam ediyor.
Türkiye, enerji ithalatında Rusya’ya aşırı derecede bağımlı durumda. Ülke yıllık doğal gaz tüketiminin yüzde 55’ini Trans-Balkan/Batı Hattı ve Mavi Akım’dan gelen doğal gazdan sağlıyor. Özellikle Rusya’dan kaynaklı açık bir kesintiye gidilmesi ihtimali bana göre düşük olsa da yaygın bir kaygı var. Nedeni ne olursa olsun, kesinti olursa, halinde yalnızca konutlar değil, elektrik üretimi ve sanayi sektörü de önemli ölçüde zarar görecek.
Doğal gazının %99’unu ithal eden Türkiye bunun yüzde 48’ini elektrik üretimi için kullanıyor. Öte yandan bu gazın yüzde 25,4’ü sanayide yüzde 19,1’i ise konutlarda tüketiliyor. Bu tabloya bakıldığında Rusya’dan gelen doğal gazda bir kesinti olması halinde Türkiye’nin enerji/elektrik sistemi ve genel olarak ekonomisinin ağır bir darbe alacağını belirtmeye dahi gerek yok.
En soğuk günler yolda
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bu ihtimali göz önüne alarak Katar’ı ziyaret etti. Erdoğan’ın Katar Emiri Şeyh El Tani’yle İran ve Rusya’dan sonra en çok doğal gaz rezervine sahip üçüncü ülke olan Katar’dan sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) alınması da dahil, bir düzineden fazla anlaşmaya (mutabakat zaptına) imza attığı bildirildi.
Türkiye’de çoğu halihazırda AKP iktidarının kontrolünde olan yayın organları, dayanaksız bir biçimde Katar doğal gaz rezervlerinin bir alternatif oluşturabileceğini ve Rusya’nın Türkiye’ye doğal gazı kesmesi durumunda bu girişimin Rusya’ya bir tokat etkisi yaratacağını öne sürdüler. Bazıları daha da ileri giderek Azerbaycan’ın Türkiye’ye 50 yıl yetecek kadar doğal gaz rezervine sahip olduğunu ve Rusya gazı keserse bunun hemen devreye gireceğini iddia ettiler. Kuzey Irak’taki doğal gaz rezervleri de Rusya’nın Türkiye’ye tedarik ettiği gaz rezervlerine üçüncü bir alternatif olarak anıldı.
Her ne kadar Rusya’nın (en azından doğrudan) Türkiye’ye sağladığı doğal gazı kesmesi oldukça düşük bir ihtimal olarak görünse de Türkiye’nin ithalat altyapısının analizi yapıldığında böyle bir kesinti halinde, bu ”seçeneklerin” hiçbiri, özellikle kısa vadede gerçekçi bir çözüm gibi görünmüyor.
Henüz kışın en soğuk günlerini yaşamıyoruz, bu nedenle günlük doğal gaz tüketimi yaklaşık 190 milyon metreküp civarında. Sınırlı miktardaki doğal gaz depolama hacmi ve özel sektör LNG (spot piyasadan) tedarik potansiyeliyle birlikte, Türkiye toplam gaz arzı potansiyeli ise, günde 196 milyon metreküpü ancak buluyor. Bununla birlikte geçen kış en soğuk günlerde günlük tüketim 230 milyon metreküpe ulaşmış ve sanayi tesislerinden başlayıp, elektrik sektörüne kadar yayılan önemli doğal gaz kesintileri kaçınılmaz hale gelmişti. Bir ülkeye bu derece bağımlı olmak (doğalgaz ithalatında bu oran yüzde 55, petrol ve petrol ürünleri ithalatında yüzde 16 ve kömür ithalatında yüzde 30) tamamen mantıksız bir enerji politikası tercihidir. Bu bağımlılığın yıllardır eleştirilmesine rağmen AKP hükümeti bir de Türkiye’nin ilk nükleer santralini ihale olmaksızın Ruslara hediye etti.
Katar, Azerbaycan ya da Irak?
Şu anda ne Katar’dan “alternatif” LNG ne de Azerbaycan’dan ’’ilave doğal gaz’’ ithal edecek boru hattı ya da LNG tesisi mevcut. Benzer şekilde Kuzey Irak’tan, “var olmayan” yani kısa vadede ve Federal Hükümet’in onayı olmadan bir doğal gazı ithal edecek altyapı da bulunmamakta.. Özel şirkete ait LNG tesisinde (Egegaz) halihazırda spot alımlar zaten rezerve edildi. Üstelik bu tesisin doğal gaz temini kapasitesi günde 16 milyon metreküple sınırlı. Katar’dan doğal gaz satın alınsa bile, bunu Türkiye’nin doğal gaz ağına dahil etmek fiziki olarak mümkün değil (Zira dolu!). Bu nedenle de Katar doğal gazının Rusya’dan gelen doğal gaza bir alternatif oluşturacağını iddia etmek boş laftan başka bir şey değil. Yeni bir LNG tesisi kurmak ise, uzun yıllar ve milyonlarca dolar yatırım demek. Rusların doğal gazı kesmeye karar vermesi halinde böyle bir ”alternatif” Türkiye’nin ivedi ihtiyaçlarına nasıl cevap verebilir? Üstelik Katar LNG’si Rus doğal gazıyla karşılaştırıldığında oldukça pahalı olacağı için Türkiye’nin zaten kırılgan olan ekonomisi üzerinde ciddi bir yük oluşturacaktır. Rus doğal gazına bir alternatif bulmaya çalışırken yüzünü Katar’a dönen ve aşırı yüksek fiyatlarla hüsrana uğrayan Polonya bu durumun somut bir örneği.
Azerbaycan’ın halihazırdaki doğal gaz ihracat potansiyeli de sınırlı. 2012 yılında imzalanan Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı’nın (TANAP) en erken 2018’de tamamlanması öngörülüyor. Rusya’nın doğal gazı kestiğini varsaydığımızda, mevcut anlaşmayla bile ancak 2018’de gelebilecek Azerbaycan doğal gazının bir alternatif oluşturmasını beklemek hayalcilikten de fazlası; hatta gülünç! Önce ŞahDeniz Faz 2 üretimi belli bir seviyeye gelmeli.
Irak’ın kuzeyinde ise şu anda fiziki bir doğal gaz ihracatı potansiyeli bulunmamakta; kısa vadede de böyle bir potansiyelden söz etmek mümkün değil. Üstelik Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) bir devlet değil. Bir hidrokarbon ihracatı anlaşması bölgesel bir yönetimle değil, Irak hükümetiyle imzalanmalı. AKP’nin Irak hükümetiyle ilişkisi de AKP’nin Irak’ın iç politikasına müdahalesi ve Irak’ın Türkiye’nin IKBY’le işbirliği yaparak Irak petrolünü kaçırdığını öne sürmesi nedeniyle halihazırda oldukça kötüleşmiş durumda. Buna bir de Musul civarına Türk askeri sevkiyatının, “izinsiz” yapıldığı iddiası eklendi.
” Yılbaşı hediyesi”
Rusya’nın enerji sektörü dışında Türkiye’ye uyguladığı yaptırımların ilk faturası yaklaşık 6,5 milyar dolar olarak hesaplandı. Bu buzdağının yalnızca görünen kısmı, zira Rusya gibi büyük bir devletin Türkiye’ye zarar vermek için kullanabileceği sayısız yöntem var. Açıktan doğal gaz ihracatını kesmek yerine, akla gelmeyen çok sayıda yöntem bulabilirler. “IŞİD ile petrol ticareti yapıldığı” iddiasının BM’e taşınması ilk örnektir. Türkiye de bu yaptırımlara benzer biçimde cevap vermeyi seçebilir. Ancak bu durumda iki taraf da kaybeder ve sonuç taraflar için bir ‘’yalancı zafer’’ olabilir. “O halde kim kazanıyor?” diye sormak gerekmez mi?
Son olarak; Akkuyu projesinin tepki amaçlı iptali Türkiye’nin Rusya’ya daha fazla bağımlı hale gelmesini engellemesinin yanı sıra, vatandaşları ve gelecek nesilleri, Akkuyu Nükleer Santrali’nin tehlikeli sonuçlarından kurtarmış olacağından Türk vatandaşları için bir ” Yılbaşı hediyesi” olur. “Türk Akımı”nın askıya alınması da Türkiye’ye sorun yaratmaz.
Kaynak: Deutche Welle