CLA Akademi | Enerji Gazetesi

Obama’nın Putin’e Hediyesi: Petro-Bumerang!

Kategori : ENERJİ GÜNDEMİ, PETROL ve AKARYAKIT SEKTÖRÜ - Tarih : 22 Aralık 2015


ABD-kaya-petrolü-2923903231-696x385Petrol fiyatları neden düşüyor?

Amaç, Rusya ve İran’ı dize getirmek mi? Bu düşüşün Rusya’ya etkileri neler ve Rusya buna ne kadar dayanabilir? ABD’nin enerji politikasının bunlarla ilgisi ne? “2016 Rusya için iflas yılı olabilir” diyen finansal güvenlik stratejisti Selva Tor bu soruların yanıtlarını Al Jazeera için kaleme aldı.

Petrol fiyatları Haziran 2014’ten bu yana düşüyor. 1 Haziran 2014’te 111,8 dolardan işlem gören Brent petrol 6 ay içinde yüzde 65 oranında değer yitirdi, Ocak 2015’te 46 dolara kadar geriledi. 4 Aralık’ta gerçekleşen OPEC toplantısı sonrası ise yeni bir şok dalgasına daha girildi ve petrol fiyatlarında radikal bir gerileme yaşandı. Bir hafta içinde ham petrol yüzde 12 değer kaybıyla 36,71 dolara, Brent petrol ise yüzde 20 oranında ucuzlayarak 37,93 dolara geriledi. Bu sabah itibarıyla ise ham petrol 34,4 dolar, Brent petrol 36,3 dolara gerileyerek yeni bir düşüş trendine girdi.

Fiyatlardaki bu radikal gerilemenin ekonomistler ve piyasa analistlerine göre dört temel nedeni var. Birinci neden olarak piyasadaki petrol arz fazlası gösteriliyor. 10 Aralık tarihli OPEC raporuna göre, Kasım 2015’te piyasaya bugüne dek hiç olmadığı kadar fazla petrol pompalandı. Stoklama depolarında neredeyse hiç yer kalmadığı rivayet ediliyor. Her gün 3 milyon varilden fazla petrol, tüketicisiyle buluşamadan ya depolarda ya da tankerlerde bekletiliyor. Piyasadaki arz fazlası ise doğal olarak fiyatların düşmesine sebep oluyor. İkinci neden, Çin’deki büyümenin yavaşlaması ve bu üretim devinin sadece petrol ve doğal gaz değil aynı zamanda emtia piyasalarında da gerilemelere neden olması. Üçüncü ve belki de en önemli neden ise,ABD’nin İran’a yönelik yaptırımları kaldırmasıyla birlikte piyasaya dâhil olacak günlük 3 milyon varil İran petrolünün, hâlihazırda büyümesi yavaşlamış ve Japonya gibi durgunluğa girmiş önemli Asya ekonomilerinde pazar rekabetini olumsuz yönde etkileme olasılığı. Diğer önemli neden ise, FED’in faiz artırma programının gelişmekte olan ülkeler başta olmak üzere küresel ekonomide yaratacağı olumsuz etki.

Düşük petrol fiyatları enerji hisseleri başta olmak üzere dünyanın önemli borsalarında da kayıplara neden oldu. Son 10 yılda küresel likidite bolluğu ve fiyatların yüksek seyretmesi nedeniyle 776 milyar euro büyüklüğüne ulaşan Norveç devlet yatırım fonu gibi büyük montanlı fonlar dahi zarar açıkladı. Norveç, düşük petrol fiyatlarının negatif etkisini karşılayacak destek fonuna 400 milyon dolar daha eklediğini duyurdu.

Bu gelişmelerin net petrol ihracatçısı ülkelerin büyümelerine olan etkisini gösteren üç aylık ortalama ham petrol fiyatları ise 2009 seviyelerini, yani 2008’de tüm küresel ekonomide durgunluğa neden olan mali krizin etkilerini yakalamak üzere.

2016 Rusya için iflas yılı olabilir mi?

Peki, petrol fiyatları daha ne kadar düşecek? Rusya gibi önemli küresel aktörler için bu, tam anlamıyla bir ulusal güvenlik konusu. Rusya’nın diğer petrol ihracatçısı ülkelere göre direnç eşiği çok düşük. Zira Rusya petrol çıkarma maliyetleri açısından dünyadaki emsallerine göre çok daha zor durumda. Eskimiş Sovyet teknolojisi ve petrol endüstrisinin ihtiyaç duyduğu mallar üzerindeki yaptırım kararları, Rusya’yı her bir varil için 18-20 dolarlık bir maliyete mecbur bırakıyor. Suudi Arabistan’da ise yüzeye yakın rezervlerin avantajıyla petrol çıkarma maliyetleri 6 dolar civarında. Bu ise Rus ekonomisi üzerindeki baskıyı daha da derinleştiriyor.

Geçtiğimiz günlerde yaşanan iki önemli gelişme bu baskının şiddetinin 2016’da daha da artacağını düşündürüyor. Birinci gelişme İran’ın 2016’nın başında dünya piyasalarına sunacağı petrol arzına günlük 500 bin varil daha ekleyeceğini ilan etmesi oldu. Diğer gelişme ise Amerikan Kongresinin 40 yıl sonra ABD’nin petrol ihracat yasağını kaldıran düzenlemeleri onaylamasıydı. Rus ekonomisi için zaten Temmuz 2014’ten bu yana çalan tehlike çanları, bu gelişmelerin da etkisiyle 2016’nın Rus ekonomisi için bir iflas yılı olacağı anlamına gelebilir. Zira petrol fiyatlarının 25 dolara gerilemesi ünlü Rus ekonomisti Vladislav Zhukovsky’e göre dolar/ruble paritesinin 125’e çakılmasına ve tüketici fiyat artışının yüzde 30’lara yükselmesine yol açabilir. Bu ise Kremlin’in büyük bir ekonomik ve sosyal kriz ile mücadele etmesi anlamına gelecektir.

Ancak içinde bulunduğumuz yüksek jeopolitik riskler, piyasa verilerini takip ederken bazı soruların sorulmasını da gerekli kılıyor. Mesela 4 Aralık’tan bu yana petrol fiyatlarında ikinci şok dalgasına neden olan gelişmeler sadece ekonomik parametrelerden ibaret olabilir mi? Üç aylık ortalama petrol fiyatlarındaki radikal düşüşü haklı çıkartacak ölçüde bir mali deprem yaşanıyor mu? Uluslararası ödemeler sisteminde, bankacılık sektöründe, yavaşlasa da yüzde 6,5 ile büyümeye devam eden Çin ekonomisinde küresel enerji fiyatlarını tepetaklak edecek boyutta bir kötüye gidiş var mı?

İçinde “Güvenlik” veya “Devlet Güvenliği” geçen her türlü analiz bu soruların cevaplanmasını gerekli kılar. Rusya’nın fosil yakıtlara aşırı bağımlı ekonomik yapısının zaman zaman saldırgan politikalara eşlik edebildiğini biliyoruz. Rusya sert gücünün ona verdiği hareket kabiliyetini kullanarak petrol fiyatlarını daha önce speküle etmek istedi ve bunda da başarılı oldu.

Peterson Institute for International Economics’in 2014’te yaptığı Cullen Hendrix imzalı çalışma da bu tezi doğrulayan kanıtlar sunuyor. Çalışmada, 1947-2001 yılları arasında 153 ülkede petrol fiyatları ile devletlerarası çatışma davranışlarının arasındaki ilişki incelendiğinde, yüksek petrol fiyatlarının net petrol ihracatçısı ülkelerin liderlerini daha saldırgan dış politika izlemeye teşvik ettiği tespit ediliyor. Petrol fiyatlarının çatışma sürecinde etkin bir parametre olarak dikkatle izlenmesi gerektiği de belirtiliyor.

ABD’nin Kırım’dan sonra değişen politikası

Ne var ki, Rusya’nın cüretkârca kullandığı petro-dolar kartını ABD, Kırım’ın ilhakından sonra adeta bir petro-bumeranga dönüştürdü.

ABD ve Suudi Arabistan’ın uyguladığı ters yönlü petro-dolar savaşında amaç, Rusya ve İran’ı düşük petrol fiyatları ile etkisiz hale getirerek, Suriye, Ukrayna ve Kırım meselesinde ellerini zayıflatmak. Zira ABD Başkanı Obama, ABD’nin taraf olduğu küresel sorunlarda Cumhuriyetçi geleneğin tersine, olabildiğince Amerikan askerlerinin hayatını riske atmadan yüksek askeri teknolojiden, istihbarattan ve çokça finansal ve ekonomik zorlayıcı güç enstrümanlarından yararlanmayı tercih ediyor. Rusya ve İran’ın ABD politika ve çıkarları ile ters düşmeyecek kıvama getirilmesinde ise petro-dolar kartını kullanıyor.

Rusya kısa vadeli ve spekülatif hareketlerle petrol fiyatlarını artıracağını düşünürken, ABD 4 seneye yayılan uzun soluklu enerji stratejisi ile Rusya’yı ve İran’ı köşeye sıkıştırdı.

Sadece 4 sene önce, dünya petrol üretiminde 3. sırada olan ABD, petrol arzına müdahil olabilmek için önce kendisini ithal enerjiden bağımsızlaştırması gerektiğini biliyordu. Uzun zamandır bilinen kaya gazı teknolojilerinin geliştirilmesine büyük fonlar ayrıldı. Kısa sürede Amerikan enerji tüketimindeki dışa bağımlılık azaltıldı. ABD 5 yıl gibi kısa bir zamanda dünyanın en büyük petrol üreticisi konumuna yükseldi.

Rusya’nın ABD’nin ileri petrol çıkarma teknolojilerinin de yardımıyla büyük bir hızda artırdığı üretim kapasitesinin piyasalarda yarattığı radikal dönüşüme direnebilmesi zor görünüyor. Hem ABD’nin hem de ABD’nin stratejik ortaklarının petrol fiyatlarını Rusya’nın bütçe dengesi, uluslararası ödemeler sistemine olan yükümlülüğü ve elbette büyük ve askeri harcamalarını fonlayabilecek seviyenin altına çekmesi, basit bir tesadüf değilse, Ukrayna krizinin ortaya çıkması sonrası petrolün sistematik bir ekonomik ve finansal zorlayıcı güç aracı olarak kullanıldığı söylenebilir.

Bir süredir agresif bir dış politika izleyen Rusya’nın petrol fiyatları ile olan ilişkisi bu nedenle önemlidir. Putin’in saldırgan bir dış politik davranış benimsemesinin tek nedeni elbette bu değil. Ancak Rusya’nın yakın çevresi dışındaki coğrafyalarda nüfuz alanı oluşturma veya başka devletlerin tasarruflarına etki etmek arzusunun tek kısıtı, ekonomik kabiliyetidir. Hatırlayalım Rusya en son böyle bir maceraya Afganistan’da atıldığında, Sovyet Rejiminin çöküşüne zemin hazırlanmıştı.

Tarih bu türden hezimet örnekleriyle doludur. I. Dünya Savaşı Almanya’sı bugünün Putin politikalarının akıbeti hakkında bize ipuçları verir. Bismark döneminden kalma federatif maliye yapısının yarattığı zafiyetlerden dolayı, büyük sanayi ve askeri yatırımlarını borçlanarak gerçekleştiren Almanya’nın, savaşın daha ilk yılında Paris, Londra ve New York borsalarına erişimi engellendi. Bir süre iç kaynaklardan borçlanarak askeri harcamalarını finanse etse de, bir süre sonra ne kendisinin ne de Osmanlı Devleti gibi ittifak ülkelerinin büyük askeri harcamaları finanse edemedi. Bu yüzden de I. Dünya Savaşı’nın galibi cephelerde değil, tahvil piyasalarında belirlendi.

İstisnalar bir yana, 2500 yıl önceki Atina-Sparta Savaşı’nda da, bugün Asya Pasifik’ten Ortadoğu’ya uzanan coğrafyadaki güç ve zenginlik mücadelelerinin hemen hepsinde de zaferleri taçlandıran veya yenilgilere sebep olan bir ekonomik hikâye bulursunuz.

Egemenlik alanında ekonomik ve parasal otonomi sahibi olmadan, sınırlarının ötesinde ve başka devletlerin çıkarlarının hilafına bir nüfuz alanı oluşturmak isteyen her devlet için sonuç aynı olmuştur. Hesapsız girişilen riskler, hem iktidar sahiplerinin hem de devletlerin çöküşüne zemin hazırlar.

Belki de binlerce yıllık öğretileri Obama gibi Putin’in de yeniden hatırlamasında fayda var.

Savaşta asıl hüner her muharebeyi kazanmak değildir;
Düşmanı daha savaşmadan mağlup etmektir.
Sun Zi, Savaş Sanatı

Kaynak: AlJazeera


Yorum Yaz
Ad Soyad :
E-mail :
Yorum :

Green Pi Enerji

EcoGreen | Biyokütle - Biyogaz - Güneş Enerjisi Santralleri



   GÜNCEL ENERJİ KÖŞE YAZILARI

   TÜM ENERJİ KÖŞE YAZARLARI VE YAZILARI>>

DİL SEÇİMİ:

  • Turkish
  • English

ENERJİ HABERLERİ KATEGORİSİ

SİTE İÇİ ENERJİ ARAMALARI

Enerji Sektörü İş İlanları & Kariyer

Enerji Kütüphanesi



WhatsApp chat