CLA Akademi | Enerji Gazetesi

Enerjide Devrim: Yeni HES’ler

Kategori : ENERJİ GÜNDEMİ, HES & HİDROELEKTRİK SANTRALİ - Tarih : 22 Şubat 2013


Enerji, yaşam kalitesini iyileştiren, ekonomik ve sosyal ilerlemeyi sağlayan en önemli faktördür. Günümüzde, ülkelerin gelişmişlik seviyeleri, kişi başına ürettikleri ve tükettikleri elektrik enerjisi miktarıyla ölçülür hale gelmiştir. Gelişmiş ülkeler, enerjiyi verimli kullanarak, enerji tasarrufuna azami derecede özen göstererek, güvenli ve çevreye duyarlı bir şekilde kişi başına düşen elektrik enerjisi kullanımlarını arttırmışlardır.

Ekonomik Kalkınma Ve İşbirliği Örgütü (OECD)’ne üye, gelişmiş ve gelişmekte olan 33 ülkenin kişi başına düşen elektrik tüketimleri incelendiğinde, İzlanda’nın 51.219 kWh (kiloWattsaat), Norveç’in 24.990 kWh, Kanada’nın 16.337 kWh, Finlandiya’nın 15.206 kWh, İsveç’in de 14.643 kWh olduğu görülmektedir. 2009 yılında, OECD ülkelerinin kişi başına düşen elektrik tüketimi ortalaması 8.085 kWh olarak gerçekleşmiştir. Buna karşılık ülkemizin kişi başına düşen elektrik üretimi ortalaması 2.562 kWh olmuştur. 33 üye ülkenin bulunduğu OECD’de Türkiye, 2.562 kWh olan kişi başına düşen elektrik tüketimi ile Meksika’nın önünde 32′nci olabilmiştir. Farklı bir bakış açısıyla, Türkiye’nin kişi başına düşen elektrik tüketimi, OECD ortalamasının üçte biri kadardır.

Sürdürülebilir ekonomik büyüme için sanayileşmeye ihtiyacımız bulunuyor. Sanayileşebilmek için de yoğun enerji talebi ortaya çıkıyor. Son 10 yılda ülkemiz elektrik ve doğal gaz tüketim oranları açısından Çin’den sonra ikinci sırada gelmektedir. 2023 yılında, dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına girmek istiyorsak, sanayiinin en temel girdisi olan enerji ihtiyacının kesintisiz, güvenilir, temiz ve ucuz olarak karşılanması gerekiyor. Türkiye, yıllık ortalama yüzde 5 oranında büyüme istiyorsa, bunun için elektrik enerjisi kurulu gücünü yıllık olarak ortalama yüzde 10 oranında büyütmelidir.

Ülkemizde, elektrik enerjisi termik (petrol, doğalgaz, kömür), hidroelektrik, rüzgar + jeotermal olmak üzere üç temel kaynak aracılığıyla üretilmektedir. 2010 yılı elektrik üretimi incelendiğinde toplam elektrik üretiminin yüzde 73′ü termik, yüzde 25′i hidroelektrik, yüzde 2′si ise rüzgar ve jeotermal enerjiden elde edilmiştir. 2011 yılının ilk sekiz ayına yönelik açıklanan elektrik üretim istatistiklerinde de, elektrik üretimleri üç temel kaynaktan yaklaşık aynı oranlarda üretilmeye devam etmektedir.

Ülkemizin elektrik enerjisi üretiminin yaklaşık dörtte üçü, termik kaynaklara bağlanmış durumda. Bu termik kaynakların yüzde 50-55′lik bölümünü de doğalgaz oluşturuyor. Farklı bir bakış açısıyla, ithal ettiğimiz doğalgazın ortalama yüzde 50′sini elektrik üretiminde kullanıyoruz. Elektrik üretiminde yüksek oranlarda doğalgaz bağımlılığı enerjide dışa bağımlılığımızı da arttırıyor. Sanayiinin ihtiyaç duyduğu elektrik enerjisini, ucuz, temiz ve kesintisiz olarak üretebilmek için ne yapmalı? Enerjide dışa bağımlılığı nasıl azaltmalı sorusu önem kazanıyor.

Ülkemiz, doğalgaz-petrol kaynakları açısından fakir ve dışa bağımlı bir durumda. Elektrik üretiminde doğalgaz ve petrolün kullanımının arttırılması enerjide dışa bağımlılığımızı da arttırıyor. Yerli kömürümüzün kalorifik değeri düşük, elektrik enerjisi üretiminde doğalgazın yerini alabilmesi de mümkün değil. Rüzgar ve jeotermal enerji kaynaklarımızın tamamını devreye alabilsek bile toplam elektrik ihtiyacımızın ancak yüzde 10′unu karşılayabiliriz. Bu şartlar altında, elektrik enerjisi talebimizi kısa ve orta vadede karşılayabilecek tek alternatif hidroelektrik santrallerdir (HES).

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın verilerine göre, 128 milyar kWh/yıl hidroelektrik potansiyelimiz bulunuyor. Bugün itibariyle, hidroelektrik enerji kaynaklarımızın, yüzde 35′i değerlendirilebilmiştir. Elektrik ihtiyacımızın ise yüzde 25′ini hidroelektrik kaynaklardan sağlayabiliyoruz. Enerjide dışa bağımlılığımızı azaltma yönünde politikalar üretmeye çalışan enerji yönetimi, hidroelektrik potansiyelimizin değerlendirilmesi amacıyla 2010-2011 yıllarında enerjide HES devrimi yaptı.

Enerji Piyası Denetleme Kurulu’nun (EPDK) kayıtlarına göre 600 HES inşa ediliyor. Bunların 575′in de fiilen inşaat var ve hizmete girdiklerinde 15.400 MW (MegaWatt) elektrik üretebilecekler. Mevcut hidroelektrik kurulu gücümüzün yaklaşık 16.000 MW olduğu dikkate alındığında, inşası devam eden HES’lerin önemi ve büyüklüğü de ortaya çıkmaktadır.

EPDK tarafından 2011 yılının ilk 9 ayında, 116 HES lisansı verildi. 2011 yılının son üç ayında da EPDK bu hızla HES lisansı vermeye devam ederse, 2011 yılında verilen HES lisansları 150′yi geçecek ve 2008 yılında ki 143 HES lisans rekoru da kırılmış olacaktır. 1.000 MW’lık HES’in maliyeti 1 – 1.5 milyar dolar arasında değişmektedir. Bu fiyatlar baz alındığında Türkiye’de 15 – 22 milyar dolar arasında bir HES yatırımı yapılmaya devam ediyor.

Ülkemizin enerjide dışa bağımlılığının azaltılabilmesi için HES Devrimi’nin hız kesmeden devam etmesi gerekiyor. Bu gerçekliğe rağmen ülkemizde bir grup HES’lere karşı çıkıyor. Enerjide bağımsızlığa kavuşabilmek için ya her deremize HES yapacağız, ya da 74 milyon insanımızın emeğini enerji ithalatıyla yurt dışına aktaracağız.

Kaynak: Enerji Enstitüsü


Yorum Yaz
Ad Soyad :
E-mail :
Yorum :

Green Pi Enerji

EcoGreen | Biyokütle - Biyogaz - Güneş Enerjisi Santralleri



   GÜNCEL ENERJİ KÖŞE YAZILARI

   TÜM ENERJİ KÖŞE YAZARLARI VE YAZILARI>>

DİL SEÇİMİ:

  • Turkish
  • English

ENERJİ HABERLERİ KATEGORİSİ

SİTE İÇİ ENERJİ ARAMALARI

Enerji Sektörü İş İlanları & Kariyer

Enerji Kütüphanesi



WhatsApp chat