Kategori : ELEKTRİK ENERJİSİ, ENERJİ GÜNDEMİ, GÜNEŞ ENERJİSİ, KÖMÜR - Tarih : 02 Mart 2019
Dünya genelinde uygulanan dizel, HFO (Heavy Fuel Oil – Genel ağır yakıt yağı, özellikle yüksek viskoziteye ve yoÄŸunluÄŸa sahip ısı ve hareket üretmek için kullanılan yakıtlar) ve gaz tüketimini azaltmak için yararlanılan yenilenebilir enerji kaynaklarından madencilik ÅŸirketleri de maliyetlerini düşürüp yenilenebilir enerji potansiyelinden yararlanmak için ilk adımları atmaya baÅŸladılar.
Son birkaç yıl içinde gittikçe daha fazla sayıda maden şirketi, uzaktaki şebeke dışı madenlerde enerji maliyetlerini düşürmek için rüzgâr ve güneş sistemlerine yönelmeye başladı. Maden şirketlerinin ilk aşamada odak noktası güneş ve rüzgar gibi sürekliliği çevresel faktörlere bağlı yenilenebilir enerji kaynaklarını sitemlerine eklemenin güç kaynağı güvenilirliğini etkileyebileceğinden ve hatta üretim kayıplarına neden olabileceğinden korktuğu için entegrasyon konuları üzerinde oldu. Fakat yapılan çeşitli mikro ızgara uygulamalarında, dizel, HFO veya gazla birleştirilmiş yenilenebilir enerji kaynakların uzak madenlere güvenilir güç kaynağı olanağı sağladığı kanıtlandı.
Bu olumlu sonuçların mevcut ve gelecekte yapılandırılacak neredeyse tüm madenlerde, yenilenebilir enerji kaynaklarının entegrasyonu ile enerji maliyet pozisyonları üzerinde olumlu bir etkiye sahip olacağı gözlemleniyor. Bu noktada; bağımsız güç saÄŸlayıcılar (IPP’ler) madenlerin yenilenebilir enerji altyapısına yatırım yapmakta ve elektrik satın alma anlaÅŸmaları (PPA) yoluyla madenlere elektrik satmaktadır.
Aynı zamanda bu ikinci pazar aÅŸaması fiyat rekabeti ile karakterize ediliyor. Büyük IPP’ler, yalnızca uzak madencilik projeleri için deÄŸil, aynı zamanda daha büyük ÅŸebekeye uzak olan tesisler için de güneÅŸ ve rüzgâr enerjisi santralleri için bileÅŸen ekonomisini büyütüyor. Pazar liderleri planlama ve inÅŸaat süreçlerini büyük ölçüde optimize etmeyi baÅŸardılar. Bununla birlikte, özellikle Afrika’da, uzak bölgelerde projeler yürütmek, önemli bir deneyim gerektiriyor. Henüz güvenilirliÄŸi kanıtlanmaya çalışan Afrika’da projelerin üstlenilmesinin zorlukları arasında yerel ve uluslararası bankalarla iyi iliÅŸki gerektiren finansman bulunuyor.
Sistemlerin entegrasyonunda maliyet optimizasyonu mutlaka CAPEX’in (Ãœrünlerin ya da sistemlerin tüketilemeyen parçalarının saÄŸlanması ve geliÅŸtirilmesi maliyeti.) en aza indirilmesi anlamına gelmiyor, bunun yerine projenin toplam ömrüne odaklanmak ve O&M (Organizasyon Metodu) gerekiyor. Sistemlerin entegrasyonunda aynı zamanda maliyet optimizasyonu kaynaklarının etkileÅŸiminin de dikkate alınması da önemli bir yer ediniyor. Aynı zamanda yatırımcıların çekingen davrandığı nokta üretilen her kWh güneÅŸ ve rüzgar enerjisi eÅŸdeÄŸer fosil yakıt tasarrufu anlamına gelmediÄŸi için madenlerde kullanılan jeneratör gibi ekipmanların en düşük yüklerde çalıştıklarında, verimlerini kaybettikleri ve ek bakım gerektirirdikleri için maden & yenilebilir enerji entegre yöntemleri en detaylı biçimde araÅŸtırılıyor.
Yapılan çalışmalarda son 14 yıl boyunca, Voltalia solar-dizel hibrid mikrogridler, uzak bölgelerdeki ve geliÅŸmekte olan ülkelerdeki projeler de dahil olmak üzere yenilenebilir enerji projelerinde önemli basamaklar atlıyor. Tecrübeleri, satın alımlarında ölçek ekonomilerine katkıda bulunur ve yeni pazar katılımcılarına kıyasla % 20-30 aralığında önemli genel maliyet azaltımına dönüşür. Gelecek dönemde de bu genel maliyet azaltımı, güneÅŸ ve rüzgar enerjisini birçok maden için oldukça cazip hale getirecektir. Dizel, HFO veya gaza yenilenebilir enerji ekleyen uzak bölgelerdeki maden sayısının tüm Afrika’da hızla artması bekleniyor.
İlayda BALIK – Elektrik / Elektronik Mühendisi – ilayda.balik@enerjigazetesi.ist