Kategori : ELECTRICITY ENERGY NEWS, ENERGY AGENDA NEWS, ENERGY EFFICIENCY NEWS - Tarih : 10 November 2020
Yeni ABD Başkanı Joe Biden Cumartesi günü 284 koltuğu güvence altına alacak sayıda eyaletten oy alarak, başkanlık yarışında galip geldiğini duyurdu. Demokratların Temsilciler Meclisi’ni elinde tutacağı netleşirken, Senato’daki çoğunluğu belirleyecek oylar ise halen belirsiz. Biden şimdiye kadar iklim konusunda en iddialı savları ortaya koyan ABD başkan adayı olurken, bu konudaki samimiyetini gelecek aylar gösterecek.
Biden’in iklim değişikliğiyle mücadele konusundaki tutumu – Biden’in seçilmesi, kampanya süresince ekonomik toparlanma ve istihdam programının merkezine aldığı temiz enerji ve iklim değişikliğine dirençli altyapı yatırımlarına 2 trilyon dolar sağlamaya yönelik tutumuyla, ABD’de federal ölçekte yeni bir iklim politikası dönemine işaret ediyor. ABD’nin Başkan Trump yönetiminde Paris Anlaşması’ndan çekilme talebinin yürürlüğe girdiği günde Biden, Paris Anlaşması’na yeniden taraf olacağına yönelik taahhüdünü yineledi.
Senato’daki çoğunluğun Cumhuriyetçilerden oluşması, iklim değişikliğiyle mücadeleye yönelik önemli önlemleri içeren yeşil teşvik paketinin geçirilmesi olasılığının azaldığı anlamına geliyor. Bununla birlikte, Demokratların temiz enerji ve sürdürülebilir altyapı harcamalarını artırmak üzere uygulamaya koyabileceği başka yaklaşımlar bulunuyor. Kongre’nin tam desteği olmadığı durumda dahi, Biden Paris Anlaşması’na yeniden taraf olabilir, Yeşil İklim Fonu‘na yeniden katılabilir, fosil yakıt teşviklerinin küresel ölçekte sonlandırılması amacıyla baskı oluşturabilir ve diğer ülkelerin iklim değişikliğiyle daha etkin mücadele etmesi talebini güçlendirebilir. Biden aynı zamanda, ABD içerisinde çevresel düzenlemeleri eski haline getirerek güçlenmesini sağlayabilir, temiz enerjiyi öncelikli hale getirebilir ve fosil yakıtların gelişimine yönelik kısıtlamalar getirebilir.
Seçimlerde İklim Değişikliğinin Rolü – COVID-19’un gölgesinde geçen bu yıl, seçmenlerin ekonomi ve sağlıkla ilgili kaygıları önceliklendirdiği bir yıl oldu ancak iklim değişikliği, 2020 seçimlerinin şekillenmesinde benzeri görülmemiş bir rol oynadı. Tarihte ilk kez iklim, tüm genel seçim tartışmalarında yer alan bir konu oldu. İklim değişikliği meselesi, siyasi ikilemin iki tarafında da destek gördü ve evvelsi gece FOX News tarafından yapılan seçmen çıkış anketi, ABD seçmenlerinin %70’inin temiz enerjiye yönelik daha fazla harcama yapılmasını desteklediğini, %72‘sinin ise iklim değişikliğinden endişe duyduğunu ortaya koydu.
Aşağıda seçim sonuçlarını değerlendiren bazı kişilerden alıntılar yer almaktadır…
Marmara Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selma Cerit Mazlum: “ABD seçimlerini Biden’in kazanmasının dünyada ve Türkiye’de iklim eylemi için olumlu sonuçları olacaktır. Biden yönetimi ile birlikte vadedildiği gibi ABD’nin yeniden Paris Anlaşması’na katılması, iklim krizi ile mücadelede tekrar masaya oturması, Trump yönetimi sırasında ABD’nin arkasına saklanan ve sorunun gerektirdiği ölçüde kararlı adımlar atmamayı, 2015’te sundukları hedefleri Anlaşma gerekleri çerçevesinde yükseltmemeyi ABD’yi örnek göstererek gerekçelendiren birçok ülkeyi de tutumlarını gözden geçirmeye yönlendirecektir. ABD’nin rejime geri dönmesi, önümüzdeki dönemde AB’nin Yeşil Mutabakatı ve özellikle sınırda karbon düzenlemesi etrafında gerçekleşecek tartışma ve müzakerelere de etkide bulunacaktır. AB’nin karşısında iklimi uluslararası politikasının on sıralarına koymuş bir ABD yönetimi bulunması, konu hakkında müzakereyi mümkün hale getirecektir. Biden’in iklim programı ABD’nin kendi politikası kadar, çok iddialı biçimde uluslararası düzlemde diğer ülkeleri de sürükleyici bir rol üstlenileceğinin işaretlerini veriyor. Türkiye’nin Paris Anlaşması pozisyonu doğrudan ABD’nin rejim içinde ya da dışında olmasıyla bağlantılı olarak şekillenmiyor olsa da, ABD’nin izleyeceği aktif ve diğer tarafları zorlayıcı iklim diplomasisi Türkiye’yi de yeniden değerlendirme gereğiyle karşı karşıya bırakacaktır. ABD’nin rejimin ekler sistemiyle ilgili tutumu da Türkiye’nin EK-I’den çıkma yolundaki arayışını ve müzakere girişimlerini sonuçsuz bırakabilir. ABD’nin net-sıfır emisyon hedefi koyan büyük ekonomiler arasına, başka bir deyişle net-sıfır kulübüne katılması, Türkiye’nin de en azından Paris Anlaşması’nda öngörüldüğü gibi kendi uzun dönemli stratejisini hazırlaması ihtiyacını ivedi hale getirecektir”
Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Doktora Öğretim Üyesi Dr. Sinan Erensü: “Joe Biden aday adaylığı döneminde iklim krizine dair çok fazla bir şey vadetmiyordu. Hatta kampanyasının iklim krizi bakımından sessizliği iklim aktivistleri tarafından sert bir biçimde eleştirilmişti. Ancak Biden, adaylığı kesinleştiğinde bu alana dair pozisyonunu yeniden gözden geçirdi. Bunu da siyahi taban örgütleri, çevre ve iklim adaleti aktivistlerine yer açarak yaptı. Bu beklenmedik işbirliği neticesinde, Biden kampanyası karbon kaynaklarını 2035 itibarıyla elektrik üretimininin, 2050 yılında da tüm ekonominin dışına çıkarmayı, bunu yaparken de adil geçiş prensipleri doğrultusunda dar gelirli insanlara ve azınlıklara yeni iş imkanları yaratma sözü verdi. Bu onu kömür ve petrole bağımlı Pennsylvania ve Doğu Virginia ve Texas gibi eyaletlerde zorlasa da genç seçmeni mobilize etti ve aktivistlerin sahada onun adına kampanya yapmasını sağladı. Biden yönetiminin ABD’yi Paris İklim Anlaşması’nın yeniden tarafı yapacağından emin olabiliriz. Bu çok da yüksek bir eşik değil. Benim asıl merak ettiğin Biden yönetiminin iklim adaleti aktivistleri kampanya hattında kurulan ilişkiyi devam ettirip ettirmeyeceği, verilen sözlerin tutulup tutulmayacağı. Bu sözlerin pek çoğunun tutulması için aslında Biden’ın Cumhuriyetçiler’in elinde kalan Senato’ya da ihtiyacı olmayabilir. Biden’ın iklim konusunu ne kadar ciddiye alacağını ve konuyu gerçek muhataplarına bırakmaya devam edip etmeyeceğini yakın zaman içinde duyurulmaya başlanacak atamalar ve ilk yüz gün planı vesilesi ile öğrenebiliriz”
Mission 2020’de Finans Baş Danışmanı ve Ceres’te İklim ve Enerji Eski Başkan Yardımcısı Sue Reid: “Biden’in zaferi, ülkelerin ve iş dünyasının net sıfır emisyonlu ekonomilere dönüşümü yarışında ABD’yi küresel piyasalardaki rekabetçi konumunu yeniden kazanmasına yöneltebilir. Trump yönetiminin son dört yılda fosil yakıtları destekleme çabalarına rağmen temiz enerji, dayanıklılığını ve piyasadaki rekabet kapasitesini kanıtlamış bulunuyor. Şimdi, Trump dönemi rüzgârı tersine dönüyor. Temiz enerji teknolojilerinin daha hızlı büyümesi ve beraberinde istihdam ve ekonomide yeni fırsatlar getirerek, kirliliği de azaltmak gibi yan faydalar sağlaması bekleniyor. Yatırımcılar bu gidişata göre hareket etmeye hazır”
Santa Barbara’daki Kaliforniya Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Leah Stokes: “Biden’in seçimi kısmen iklim değişikliğine önem veren seçmenler sayesinde kazandığı açıkça görülüyor. Biden, iklim değişikliğiyle mücadele konusunda çalışan kuruluşlardan önemli miktarda bağış aldı ve gençlerin seçimlere katılma payı tarihte eşi görülmemiş seviyede gerçekleşti. İklim konusundaki kararlılığı ve kampanyasının bu konuya odaklanması göz önünde bulundurulduğunda, bu konuya öncelik vereceğini biliyorum”
350.org Kuzey Amerika Direktörü Tamara Toles O’Laughlin: “Joe Biden’in galibiyeti, sürdürülebilir gelecek uğruna mücadele eden hepimiz için bir fırsat. Zor kazanılan bu anı kutlarken, önümüzdeki süreç hakkında ihtiyatlı iyimserlik içindeyiz. Bugün ve gelecekte toplumumuz adına iklim değişikliğiyle mücadele konusunda mümkün olan en etkin şekilde faaliyete geçilmesi için çalışacağız”