COP28’de, Küresel Durum Değerlendirmesi’nin beşinci ve son metni, çok gecikmiş bir kabulde bulunarak, fosil yakıtlardan uzaklaşma ihtiyacının altını çizdi. Bu, iklime karşı kırılgan ülkeler ve iklim hareketi için kolektif bir kazanım olarak görülse de 350.org, açıklamanın iklim ile mücadelede gerekli adımların hızla atılabilmesi yolunda ihtiyaç duyulan vurgu ve çözümleri içermediğine dikkat çekiyor. Karar metninde fosil yakıtlardan yenilenebilir enerjiye geçişin nasıl adil bir şekilde finanse edilebileceğine dair bir netlik bulunmazken, yine metinde yer alan nükleer enerji ve karbon yakalama teknolojilerinin geliştirilmesi gibi bir dizi öneri de iklim kriziyle mücadelede yanlış çözüm önerileri olarak değerlendiriliyor. Sonuç metninde aynı zamanda iklim açısından hassas ülkelerin endişelerinin dikkate alınmaması, sonuçta zayıf bir dil kullanılması, net bir zamanlama yapılmaması, finansman taahütlerinin yetersiz kalması da 350.org tarafından eleştirildi.
350.org Genel Direktörü May Boeve, COP28 sonrasında yaptığı açıklamada şunları dile getirdi: “COP28’de dünyanın dört bir yanındaki yerel toplulukların ve küresel iklim hareketinin iklim dostu bir gelecek için 30 yıldır yükselttiği ses sayesinde COP metnine ‘fosil yakıtlardan uzaklaşma’ ifadesinin girmesi önemli olsa da bu ifadenin zayıf ve etkisiz hale getirilecek kadar çok boşlukla çevrelenmiş olması üzücü. Fosil yakıtların aşamalı olarak terk edilmesi ve yenilenebilir enerjiye dayanan bir dünya nihayet masadaki önemli bir kazanım; ancak bunun yolunu açmak yerine, petrol ve gazın genişlemesini engelleyebilecek bir dizi dikkat dağıtıcı engel önümüze kondu ve finansmanın nereden geleceğini de bilmiyoruz.”
Boeve karar metnine dair açıklamasına şöyle devam etti: “Müzakerecilerin tutumunda gördüğümüz değişiklik, son birkaç hafta içinde seslerini yüksek ve net bir şekilde duyuran topluluklara hoş ancak zayıf bir işaret niteliği taşıyor: Jakarta’dan New Orleans’a, Rio de Janeiro’dan Lamu’ya – 350.org’un topluluklar tarafından oluşturulan kampanyaları, kendi geleceğimizi güçlendirmeye hazır olduğumuzu gösterdi. Enerji devrimi çoktan başladı. COP28’in uluslararası hükümetleri bir araya getirmesini; Avustralya, Kanada, AB, Birleşik Krallık ve ABD gibi zengin ülkelerin adil paylarını ödemelerini ve %100 yenilenebilir bir geleceğe geçiş için iklim krizine karşı savunmasız ülkeleri desteklemelerini umuyorduk. Bu, küçük ada devletlerinden, Pasifik İklim Savaşçılarımızdan ve gençlik hareketinden tanık olduklarımıza karşılık gelen bir liderlik olacaktır. İşte o zaman bunu bir kazanım olarak adlandırabiliriz.”
Yenilenebilir enerji kapasitesinin 2030 yılına kadar arttırılması COP28’in başlangıcından bu yana kilit bir hedefti ve 350.org’un “İklim Adaletine Güç Vermek: 1.5C ile Uyumlu Küresel Yenilenebilir Enerji Hedefinin Finanse Edilmesi ve Uygulanması” raporunda hayati önem taşıdığı belirtilmişti.
“Türkiye’nin iklim hedefini hala güncellememiş olması, iklim krizi gerçekleriyle örtüşmüyor”
İklim için 350 Derneği’nden Efe Baysal ise COP28 Karar Metni’ni ve Türkiye’nin zirvedeki duruşunu şöyle değerlendirdi:
“COP28’de fosil yakıtlardan “uzaklaşılmasına” dair ifadenin sonuç metninde yer alması önemli olsa da fosil yakıtlardan çıkışa yönelik bir taahhüt bulunmaması iklim dostu bir gelecek için yolumuzun hala uzun olduğunu gösteriyor. Bunun yanında başta güneş olmak üzere muazzam bir yenilenebilir enerji potansiyeli olan Türkiye’nin iklim hedefini hala güncellememiş olması, kömürden çıkışa yönelik hala bir adım atmaması iklim krizi gerçekleriyle hiçbir noktada örtüşmüyor. Üstelik kömür bağımlılığı sadece iklim krizini derinleştiren bir unsur olarak karşımıza çıkmıyor, Akbelen Ormanı’nda gördüğümüz gibi ekosistem üzerinde büyük bir tahribat bırakıyor, toplulukların yaşam alanlarını doğrudan etkiliyor.
Son olarak kömürün aynı zamanda Türkiye için ciddi bir ithalat kalemi de olduğunu unutmamamız gerekiyor. Oysa sadece 2022 yılında Türkiye, rüzgar ve güneşten elektrik üretimi sayesinde enerji ithalatında 7 milyar dolarlık tasarruf sağladı. Yapılan araştırmalar da bu tasarrufun kömürden çıkışa yönelik politikalar gerçekleştirerek pekala artırılabileceğini gösteriyor. Yeryüzü için, Türkiye için 2030’a kadar adil bir kömürden çıkış politikasının bir an önce hayata geçirilmesini talep ediyoruz.”