Türkiye verilen teşviklerin AB bütçesinden gelmediğini belirterek, soruşturmanın kapsam dışına çıkarılması gerektiğini savundu.
Türkiye’deki elektrik santrallerinin toplam kurulu gücü 56 bin MW seviyesinde. Bu santrallerin 2000 MW’lık bölümü rüzgâr santrallerinden oluşuyor. Yani Türkiye’de üretilen her 100 birim elektriğin yüzde 4’ü rüzgâr santrallerinden geliyor. Önümüzdeki on yıl içinde rüzgâr santrallerinin toplam büyüklüğünün 20 bin MW’e çıkarılması planlanıyor. Yani Türkiye’de üretilen her 100 birim elektriğin 20 birimi rüzgâr enerjisinden karşılanacak. Uzmanların verdiği bilgilere göre sadece rüzgar santralleri için 30 milyar dolarlık ekipman ihtiyacı söz konusu.
Enerji Bakanlığı, cari açığın büyümemesi ve Türkiye’de yenilenebilir enerji alanında güçlü bir endüstriyel altyapı oluşması için yerli üretimi öne çıkaran bir teşvik sistemi hazırladı. Buna göre rüzgar enerjisinde kilowatt başına 7.3 dolar/cent olan alım garantisi yerli ekipmana dayalı üretim sistemleri kullanılması halinde yüzde 50 artışla 11 cente kadar çıkıyor. Aynı şekilde güneş enerjisinde 13.3 dolar/cent olan tarife fiyatı yüzde 45 artışla 19.2 cente yükseliyor.
Bu adım Avrupa Birliği’nde (AB) büyük bir rahatsızlığa neden oldu. AB, Türk hükümetinin uygulamaya koyduğu yeni teşvik paketinin yatırımcılar arasında ayrıma neden olduğu ve bu durumun Gümrük Birliği Anlaşmasına aykırı olduğunu savunarak, Türkiye’den savunma istedi. Bu gelişmeler üzerine Ankara harekete geçti ve Türkiye’nin gerekçelerini anlatmak üzere Brüksel’e bir heyet gönderdi.
Gelişmeleri doğrulayan Enerji Bakanlığı kaynakları, “Türkiye, Dünya Ticaret Örgütü ve AB gibi kuruluşlarla bugüne kadar son derece uyumlu hareket etti. Yatırımcılar arasında ayrıma neden olduğu gerekçesiyle açılan bu soruşturmanın ana gerekçesi yerli üretime olduğundan daha fazla teşvik verilmesi. Türkiye’nin bu konuda attığı adımların tek bir amacı var; o da yenilenebilir enerji alanında güçlü bir endüstri kurulması. Rüzgar türbini veya güneş paneli üretmeyen bir ülke bu alanda nasıl iddialı olabilir ki?” bilgisini verdi.
Lisanssız Elektrik Üreticileri Derneği (LİDER) Yönetim Kurulu Başkanı Yalçın Kıroğlu, sorunun çözümü için AB ve Türk şirketlerinin işbirliğine gitmesi gerektiğini söyledi. Kıroğlu, “Avrupalı üreticilerin üretimlerini burada hayata geçirebilmeleri için bu destekler büyük bir fırsattır. Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılığını azaltması için de, yerli üretimin gelişmesi şarttır. Kendi enerji üretim sistemlerimizi, kendi maliyetlerimiz ile ülkemizde üreterek, bu konuda ciddi ve kalıcı çözümlere ulaşabiliriz” diye konuştu.
Büyük bir hızla büyüyen enerji sektörü başka işkollarının da hızla gelişmesini sağlıyor. Bu sektörlerden birisi de özel güvenlik sektörü. Güvenlik şirketi Securitas’ın Türkiye Ülke Başkanı Murat Kösereisoğlu, enerji alanındaki özel güvenlik yatırımlarının son yıllarda büyük gelişim gösterdiğine dikkat çekiyor. Türkiye’deki özel güvenlik pazarının 2 milyar euroya ulaştığını kaydeden Kösereisoğlu, “Enerji sektörü bu pastanın yaklaşık 8’ini oluşturuyor. Yani yaklaşık 150-160 milyon euroluk (200 milyon $) bir büyüklük söz konusu.” bilgisini veriyor. Securitas yetkilisinin verdiği bilgilere göre hidroelektrik, kömür ve rüzgâr santrallerinin fiziki güvenliğinin yanı sıra inşa aşamasında da özel güvenlik şirketleri ciddi anlamda katkı sağlıyor.
Kaynak: PetroTurk