Yamaç, Radyasyondan Koruma Uzmanları Derneği (RADKOR) tarafından düzenlenen 1. Ulusal Radyasyondan Korunma Kongresi’nin açılış konuşmasında, Türkiye’nin nükleerle ilgili çalışmalara 50 yıl önce başladığını hatırlatarak, nükleerin sadece elektrik üretim santrali olmadığını, sanayi ve teknolojiyi geliştirebilen bir alan olduğunu ifade etti. Akkuyu nükleer güç santrali projesinin 2010 yılında Rusya ile imzalandığını hatırlatan Yamaç, şöyle konuştu:
“Akkuyu’da lisanslama oldukça hızlı bir şekilde ilerliyor ve ilk reaktörün en geç 2022 yılında devreye girmesini hedefliyoruz. Sinop’ta ilk nükleer reaktörün de 2023 yılında devreye girmesi planlanıyor. Türkiye enerji ithalatında yüzde 72 oranında dışa bağımlı. Her yıl 60 milyar dolar enerji ithalatı için dışarıya kaynak aktarıyoruz. Yüzde 98 oranında doğalgaz, yüzde 92 petrol ithalatı ve yüzde 20 kömür ithalatı yapıyoruz. Kaldı ki, petrol ve doğalgaz kaynakları çok fazla olan ülkelerde nükleer santraller varken, Türkiye’de nükleer santral olması kaçınılmaz.”
Türkiye’nin nükleer altyapısının nasıl ölçüldüğünü de anlatan Yamaç, “Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) nükleer enerjiye yeni başlayan ülkeler için bir rehber hazırlamıştır. Bu rehbere göre Ajans, Türkiye’nin mevcut nükleer altyapısının röntgenini çekerek açık analizi yaptı, tavsiye ve öneriler geliştirdi. Biz de buna göre yapmamız gereken çalışmaları tamamladık” dedi. RADKOR Başkanı Gönül Buyan da bir ilki gerçekleştirdiklerini vurgulayarak, “Türkiye’deki nükleer süreci yakından takip ediyoruz ve nükleer teknolojiye geçmeyi menmuniyetle karşılıyoruz” dedi.
Kaynak:EnerjiEnstitüsü