Avrasya’da yeni enerji savaşları -1

Dünya bir yandan, sebepsiz iç savaşlar, gereksiz bölgesel çatışmalar ve güç denemelerine odaklanırken, yeni dünya düzeninin aktörlerinin bilhassa enerji alanında doğal kaynakları ve yatırımları olan devletlerin güç merkezinde artık petrol ve gaz önemli bir rol oynamaktadır.

Türkiye geçen Ekim ayında uçak meselesi, terör meselesi ve Suriye ile uğraşırken, Dünya’da gündem oluşturan önemli olayların takibi ne basılı medyada, ne de internet medyasında tartışıldı, gündem oluşturdu.

Geçtiğimiz Ekim ayının ortalarından itibaren Alman basınında yer alan bir haber, sıradan bir ticari haber olma ötesinde, Dünya’nın geleceği üzerinde çok büyük etki yapacak bir role sahip bir haber olarak yer aldı.

Rusya’da, Wladimir Putin’in yüzde 64 gibi bir oy oranıyla, başkanlığı, ısmarlama başkan Medvedev’den devralmasından sonra, bilhassa Dünya Petrol piyasalarını alt üst eden gelişmeler yaşanmaya başladı. Geçtiğimiz Ekim ayının ortalarında gündeme düşen, Rus devlet petrol şirketi Rosneft’in, İngiliz Şirketi BP’in Rusya’daki Joint Venture şirketi olan, TNK-BP hisselerinin yüzde 20 ye yakın kısmını devralacağı haberi idi.

İlk anda basit bir finans haberi görünen bu haber öncesinde ve sonrasında yaşananları bir araya getirince, işin aslının göründüğü gibi olmadığını, Dünya’nın siyasi ve sosyal şekillenmesinde yeni kartların karılmaya başladığını ve ezber bozan yeni ortaklıkları ortaya koyuyor.

Dünya bir yandan, sebepsiz iç savaşlar, gereksiz bölgesel çatışmalar ve güç denemelerine odaklanırken, yeni dünya düzeninin aktörleri, aldıkları kararlarla insanlığın geleceğini şekillendirmeye devam ediyorlar.

Bilhassa enerji alanında doğal kaynakları ve yatırımları olan devletlerin güç merkezinde artık petrol ve gaz önemli bir rol oynamaktadır. Devletler, bilhassa Putin gibi güçlü idarecilerle bu güçlerini sonuna kadar kullanma taraftarıdırlar. Bu sebeple olsa gerek, hisse devri haberini ilk duyuran Alman gazetesi olan Sueddeutsche’deki haberin başlığı ‘Wladimir, Dünya Hakimi’ diye kullanılmıştı.

Peki, bu basit bir finans haberini önemli kılan ne? Neler oldu? Bundan sonra neler olabilir? Bunlara bakalım.

ROSNEFT’in doğuşu

1993 yılında kurulan ROSNEFT ilk olarak Sibirya da, Shalin adasında ve Güney Rusya bölgelerinde petrol ve doğal gaz arama ve bulunan kuyularını işletme haklarını elde eder. Bilinen çalışmaları arasında rafineri işletmeciliğide vardır.

Rosneft, 2004 de rus doğal gaz şirketi GAZPROM ile birleşme kararı alır. Yine aynı yıl 22 Aralık 2004 de Rosneft, kısa bir süre önce kurulan Baykal Finans Grubunu satın alır. Ki Baykal Finans Grubu, kısa süre önce kurulmuş bir posta kutusu firmasıdır ve Rus Oligarş Michail Chodorkowski nin başında bulunduğu ve vergi borcu nedeniyle zorunlu satışına karar verilen YUKOS grubunun, kardeş şirketi olan Juganskneftegas’ı 19 Aralık 2004, değerinin çok altında bir fiyatla 7 Milyar EURO ya satın almıştır. Bu şekilde bu iki şirketin birleşmesi ile, ROSNEFT hem büyümüş, hemde YUKOS üzerinde kontrolü ele geçirmiştir.

ROSNEFT’in üst kademesindeki yöneticilerin tüm karşı çıkmalarına rağmen, Rusya Hükümeti, ROSNEFT ve GAZPROM un 2005 yılında birleşmesine karar verir ve iki şirket arasındaki birleşme sebebiyle gerçekleşen hisse devri nedeniyle, Rusya Hükümeti Gazprom’da hisse çoğunluğunu ele geçirir. Yani Gazprom devletleştirilmiştir. Rusya’da petrol ve doğal gaz arama ve işletmeleri geniş ölçüde özelleştirilmişken, Yukos şirketinin parçalanması ve devir almalardan sonra ROSNEFT bir anda petrol ve doğal gaz üretimi alanında Rusya’da 3. büyük şirket konumuna geçer ve böylece hükümet petrol ve doğal gaz piyasasını kontrol etmeye başlar.

Rusya’da enerji piyasasında arama ve üretim çalışmaları, Boris Yeltsin zamanında tamamen özelleştirilip yabancı yatırımcılara açık tutulurken, halefi Putin, Yeltsin zamanındaki yapılan özelleştirmeleri, bir bakıma düzelterek, dünya hakimiyeti için startejik önem taşıyan, enerji sektöründe Rusya’nın hakim olmasını, en azından Rusya’da devlet eliyle kontrol edilen hakim bir durum yaratma hedefi gütmektedir.

Bu çerçevede hareket eden Rosneft şirketi, Rusya tarihinin en büyük borsaya giriş işlemini gerçekleştirerek, 10,6 Milyar dolarlık gelir elde etmişlerdir. Rosneft’in borsaya girmesine rağmen, Rusya, Rosneft teki özel hisselerin yüzde 49 u geçmemesine karar vermiş, şirketteki kontrolü elden bırakmak istememektedir.

TNK-BP

Yeltsin dönemindeki, enerji alanında yapılan özelleştirmelerden dolayı Rusya’da yatırım yapmak isteyen BP, 2003 yılında yüzde 50 si BP ye ait, yüzde 50 si de AAR adlı bir ortaklığa ait olan TNK-BP şirketini kurar. Şirketin ilk kuruluş yeri İngiliz Virjin adalarıdır. Şirketin yüzde 50 sine sahip olan AAR ise, tamamen Rus Oligarşlardan oluşan ortaklık grubudur. Amerika ve çeşitli ülkelerde yatırımı olan BP, lisans alma şartlarının ve çevre ile ilgili yasaların verdiği rahatsızlıkla, petrol ve gaz arama-işletme  lisanslarının kolay alınabildiği, yeni yatırım yapacağı ülkeler aramaktadır. Bu açıdan Rusya bulunmaz bir fırsattır ve BP nin iştahını kabartır. Bu şartlar altında BP, TNK-BP ile Rusya’ya adım atar.

Şirket 2006 da 70 bin üzerinde çalışana sahip ve başta Batı Sibirya olmak üzere, Rusya’nın değişik yerlerinde petrol ve gaz kuyuları işletmesi ile, bunların sevkiyatı ile uğraşmaktaydı. Ozamana kadar düzgün giden işler, Rus hükümetinin enerji piyasasında kontrolü elinde tutmak istemesi sebebiyle bir anda karışır. Temmuz 2008 de Financial Times Almanya’da yayınlanan bir habere göre, TNK-BP nin başında bulunan, BP nin yöneticelerinden B.Dudley, gerek TNK-BP nin diğer ortakları tarafından, gereksede Rus makamları tarafından yapılan baskılara dayanamayarak Rusya;yı terk etmiş, şirketi bilinmeyen bir yerden yönetmeye başlamıştı.

Rusya, TNK-BP den 2005 yılında 1 milyar $ vergi talep eder. TNK-BP Rusya’da yatırımlarını arttıracağını açıklar. Bu açıklamayı yaptığı 2006 Mayıs ayından itibaren gerek diğer ortakların, gereksede Rus devlet kurumlarının baskısına maruz kalır. İlgili kurum 2007 de TNK-BP nin lisanslarını iptal etmekle tehdit eder. Aynı yılın Haziran ayında şirket, gaz sahalarını elinden çıkarmak zorunda kalır. 2008 den itibaren TNK-BP şefi Dudley üzerinde baskılar artarak devam eder ve ortaklar arasında anlaşmazlıklar çıkar. Ruslar, BP den hisseleri satın almak isterler ancak, Rus pazarında kalmak isteyen BP buna yanaşmaz. Ve nihayetinde şirketin ortakları birbirleri ile mahkemelik olurlar.

2009 yılında, şirketteki anlaşmazlıkları ve şirket kararlarındaki PAT durumunu gidermek için, şirket denetleme kuruluna 3 tane uluslarası bağımsız şahıs atanır. Süphesiz, ilk bakışta sıradan bir uluslarası sermaye çekişmesi gibi yaşanan olaylarda pek dikkat çekici gelmeyebilir bu değişiklik. Ancak, atanan kişilerden birinin kimliği, TNK-BP ve Rosnaeft birleşmesinde çok daha önemlistratejik olayların rol oynadığını göstermektedir. TNK-BP de, olayları yatıştırmak ve şirketi PAT durumunda kurtarmak için atananlardan biri eski Almanya Başbakanı Gerhard Schröder dir.

Hatırlayalım. 2005 de seçimi kaybedip, görevi Merkel’e devrettikten sonra, Schröder hakkında basında çıkan haberlerde, onun Rus enerjı devi şirketlerde aldığı görevler tartışılmış, Merkel ise, selefini basın önünde korumak zorunda kalmıştı. İfade çok ilginçti: Sayın Schröder’in aldığı görevler ülkemiz için çok önemli ve vazgeçilmez deyivermişti Merkel. Schröder’in Avrupa Birliği ve Almanya ile Rusya arasında yapılan enerji ve gaz anlaşmalarında da başrolü oynadığını belirtelim. Aynı Schröder, halen, Rus doğal gazının Avrupaya dağıtımını gerçekleştiren ve devlet destekli GAZPROM şirketinin büyük hissedar olduğu, Nordstream şirketinin denetleme kurulu başkanıdır.

Gerhard Schröder, Aralık 2011 tarihinde, diğer atanan bağımsız denetmenlerle birlikte TNK-BP deki görevini bırakır ve yeni yıl ile birlikte BP nin TNK-BP deki hisselerin bir kısmının Rosneft’ e devredileceği haberleri çıkmaya başlar.

Wladimir, Dünyalar Hakimi (mi)?

Yeltsin döneminin aksine, petrol ve gaz alanında, devletin piyasaya etkisini arttıran ve bu alanı stratejık bir alan olarak kabul eden Putin, onun St.Petersburg belediye başkanlığından beri yanından ayırmadığı İgor Setschin’i 2004’te Rosneft ‘in başına getirir. İ.Setschin aynı zamanda, başkanlık makamı müsteşarıdır. Putin’in başkanlığa geldiği 2000 yılından 2008 e kadar hem danışmanlığını yapar, hemde başkanlık makamının müsteşar yardımcısıdır.

Rusya’da Enerji alanında devletin kontrolünün stratejik olarak arttırılması bir devlet politikası olarak savunulurken, devlet kademelerinde de Liberal hükümet görevlilerinden oluşan grup ile, Siloviki denilen ve çoğunluğu gizli servis için çalışan ve çalışmış kişilerden oluşan grup arasında ciddi görüş ayrılığı mevcuttur. Hükümet içerisinde bulunan Liberaller enerji piyasasında, devletin etkisinin az olmasını ve normal piyasa şartları altında oluşmasını talep ederken, Silowikiler, bu sahada devletin baş rolü ele almasını, hem saha aramalarında, hemde üretim ve satışta devletin etkisinin ve kontrolün en üst düzeyde olması gerektiğini savunmaktadırlar. Aslında bu iki grubun pek bir farklarının olmadığını, kendi aralarında bir güç kavgası içerisinde olduklarını söylemek mümkündür. Liberallerden sayılan Medvedev’in başkanlığı öncesi, yıllarca hükümettei görevlerinin yanı sıra, 2002 den 2008 e kadar GAZPROM un üst düzey yöneticiliğini yapmış olması, en büyük örnektir. Ki Gazprom, bu gün Rusya’da üretilen toplam doğal gazın %85 ini üretmektedir.

Rosneft’in büyümesinde ve TNK-BP yi yutmasında belkide en önemli rol, Rosneft başkanı, İgor Setschin’indir. İsmi, YUKOS şirketinin devletleştirilmesi ile birlikte anılan, Setschin, Rus Hükümetininde verdiği destekle, TNK-BP nin tamamını Rosneft bünyesine katarak bir anda, bu şirketi dünyanın en büyük enerji devi haline getirdı ve Putin’in, kendisine güvenmesinde ne kadar haklı olduğunu bir bakıma ispatlamış oldu.

Başlangıçta, TNK-BP’in %20 lik bir hissesinin ROSNEFT’e geçeceği düşünülürken ve o şekilde konuşulurken, 22 Ekim 2012 de yapılan açıklama ile, TNK-BP nin tamamının ROSNEFT tarafından satın alındığı açıklandı. TNK-BP de %50 lik hisseye sahip AAR Konsorsiyumuda buradaki hisselerinin tamamını 21,4 Milyar EURO karşılığında rosneft’e devretti. Aynı şekilde BP de hisselerinin karşılığı olarak 18 Milyar EURO ve Rosneft’teki ortaklığının devamı ve buradaki hisselerini %20 ye kadar çıkarma şansını yakaladı. Buna göre BP, ROSNEFT’te %20 hisseye sahip olacak ve yönetim kurulunda 2 üye bulundurabilecek.

Rusya Devlet Başkanı Putin, TBK-BP ile yapılan bu anlaşmayı, sadece Rusya’da ki enerji sektörü açısından değil, tüm Rusya ekonomisi açısından önemli bulduğunu belirtti. Putin, Rusya devlet başkanlığına geldiğinden beri hayali olan, enerji alanında büyük devletleştirmeyi, nihayet gerçekleştirmiş oldu. Böylece, bu alanda aralarında Rosneft başkanı ve aynı zamanda YUKOS un tasfiyesinde en büyük rolü olan I.Setschin de bulunduğu Silowikiler, Rusya içindeki güç savaşını şimdilik kazanmış oldular. Ancak ilerleyen zamanlarda, Rusya içi muhalefetin oluşması, hükümet içinde daha başka menfaat gruplarının oluşması kaçınılmaz gibi görünüyor. Ancak Putin’in daha önceki olaylarda yaşandığı gibi, oluşacak olan muhalefetide ağır bir baskı altına alıp susturmasıda muhtemeldir. Bütün bunlar, Rusya’nın gelecekteki enerji politikalarınada şekil verecektir.

Rosneft haricinde, Rusya’da yine yabancı sermayeli çalışan Lukoil gibi şirketler olsada, TNK-BP ile Rosneft birleşmesinden sonra, uzmanlar bu şirketlerin eskisi gibi rahat hareket edemeyeceği görüşündeler. Bilhassa lisans alma yada yenileme gibi durumlarda, tamamen Rus hükümetinin hakimiyeti altındadırlar.

Ancak bu madalyonun bir yüzü. Diğer yüzünde ise, benzeri görülmemiş işbirlikleri ve ortaklıklar yatıyor. Yada basit bir dalgalanma ile, alt üst olabilecek bir enerji piyasası.

Rosneft, bir yandan hisseleri borsada işlem gören dünyanın en büyük şirketi olup, diğer bir dev şirket olan ABD şirketi Exxon’u yerinden ederken, aynı zamanda Exxon ile iş birliğine ve yatırım ortaklığına gitmektedir.

Arktik( Kuzey Kutup ) bölgesi tartışmaları ve Exxon-Rosneft ortaklığı:

BP’nin Meksika körfezinde başına gelen ve dünyanın başına gelen en büyük çevre felaketine yol açan petrol sızıntısı olayından sonra ekonomik sıkıntıya girdiği ve bu esnada kısa bir süre Exxon’un BP yi satın alacağı gündeme gelmişti. Hatta sadece Exxon değil, diğer ABD şirketi olan Chevron’da, BP yi satın alabileceği yönünde sinyalleri ABD yönetimine iletmişti.

Ancak BP’nin orta doğu ülkelerinden Singapur’a kadar uzanan bir finansal destek ile bu durumdan kurtulduğu uzmanlarca ifade edilmiştir. BP’nin o dönemde rahat hareket etmesinde, en büyük nedenlerden biride, Rusya’da TNK-BP ile yaptığı yatırımlardı.

BP’nin tam iştahı kabarmışken ve Rusya’da TNK-BP üzerinden, Meksika körfezindeki sızıntı sebebiyle yaşadığı mali krizi, Rusya’da aşma hesapları yaparken, devletle çatışması ve yukarıda belirttiğimiz gibi, diğer ortaklarla kavgası, BP’ni şirket olarak Rusya’daki kolunu, bütünüyle Rosneft’e devretmesinin önünü açtı. Her nekadar BP Rosneft içerisinde hissesini arttırmasına rağmen, TNK-BP nin devri ile, hayallarini şimdilik buza gömdü.

Buzdan bahsetmişken, asıl can alıcı noktaya gelelim. Dünya’da bir yandan iklim değişiklikleri tartışılırken, kuzey kutbundaki buzulların erimesi/incelmesi bu alanlardaki yer altı zenginliklerinin araştırılmasına ve petrol, gaz ve diğer doğal kaynaklarda, bu güne kadar bilinmeyen yeni rezerv alanlarının ortaya çıkmasına yol açtı. Bu durum ortaya çıktıkça, Arktik bölgesine kıyısı olan ülkeler, bölge üzerinde hak iddalarında bulunmaya başladı.

Rusya 2001 yılında, BM’in ilgili komisyonu nezdinde, Rusya’nın kıta sahanlığının belirlenmesi ve bu amaçla Rusya’nın hakimiyet alanının/topraklarının, kuzey kutup noktasınıda içine alacak şekilde200 mildaha genişletilmesi yönünde müracaatta bulundu. 2002 yılında BM tarafından, müracaatın ne reddine ilişkin nede kabulüne ilişkin, hiç bir reaksiyon gösterilmedi. 2007 yılında kuzey kutbu altında dalan 2 Rus deniz altısı,4261 metrederinliğinde, metal bir Rus bayrağını sembolik olarak dikti. Böylece Rusya tektaraflı kıta sahanlığını fiilen kutup noktasına kadar genişletti. Kutup bölgesine komşu olan, ancak bu bölgedeki topraklarının statüsü uluslarası anlaşmaları göre, uluslarası ticeri deniz yolları alanlarına giren Kanada, Rusya’nın tek taraflı topraklarını genişletmesini protesto etti. Ancak bu protesto ile kaldı.

Aynı şekilde, Arktik bölgesine sınırı olan başka bir ülke olan Norveç ise, başlarda çekimser kalsa bile, 2006 yılında, Rusya’nın savlarını takip ederek, hakimiyet alanlarını ve kıta sahanlığını200 mileçıkarma yönünde BM ye müracaat eder.

Grönland ile, bölgeye komşu olan Danimarka’da aynı savları iddia etsede, yanı, toprakları içinde bulunan Grönland’ın sahanlığının kutup bölgesine kadar uzadığını iddia etse ve bu yönde çalışmalar, araştırmalar yapsada, uluslarası alanda kabul görmez.

Alaska bölgesi ile Kutup bölgesine sınırı bulunan ABD ise, bir yandan buradaki hak iddialarına konsantre olurken, diğer taraftanda, Kanada hakimiyet alanında giren bölgedeki deniz yollarının uluslararası kontrole açık tutulması düşüncesindedir.

Kanada’nın durumu ise yukarıda belirttiğimiz gibi karışıktır. Ancak yinede bu alanda tartışmaların içerisinde kalıp, fırsat kollamaktadır.

Bu bölge ile ilgili tartışmaların bir anda gündeme gelmesinde en önemli etken, yapılan araştırmalarda, bölgedeki çok büyük petrol ve gaz rezervlerinin, sahalarının ortaya çıkmasıdır. Örnek verecek olursak, sadece Kara Denizi (Kara Sea- Kara See) altında 110 Milyar varil petrol rezervleri ve hatta daha fazlası tahmin edilmektedir. Bu rakam, Exxon’un tüm dünyada çıkarmaya hakkı olduğu, belirlenmiş belgeli rezervlerin tam dört katı büzüklüğünde bir rezerv. Amerikan Jeolojık ölçümler dairesinin tahminlerine göre, tüm Dünya’da ki gaz rezervlerinin 3 te 1’i ve petrol rezervlerinin 10 da 1’i Arktik bölgesindedir. Hal böyle olunca, Arktik bölgesi herkesin iştahını kabartmaktadır.

BP’nin yukarıda belirttiğimiz gibi, ortaklarla yaşanan problemlerden dolayı, devre dışı kalmasından sonra, beklenmedik bir şekilde Exxon devreye girer ve Ağustos 2011 de Rus devlet şirketi Rosneft ile Sotchi de  3,2 milyar dolarlık bir anlaşma imzalarlar. Böylece, Arktik bölgesinde 500 milyar dolarlık bir yatırım hacmine ulaşan eskinin iki soğuk savaş taraftarı olan, ABD ve Rusya arasında ticari ilişkiler daha sıkı bir hal alır. Tabi burada belirtmek gerek: Exxon ve Rosneft arasındaki yapılan bu anlaşma ile, ABD ve Rusya Arktik bölgesinde diğer ülkelere göre bir adım öne geçmiş oldular.

Putin, Exxon ile yapılan anlaşmayı tarihi bir olay ve enerji alanında yeni ufuklar açan bir sözleşme olarak ilan eder.

Dönemin başbakan yardımcıs olan İgor Setschin ise, Rus firmalarının bu anlaşma ile artık ABD de bile petrol aramaları yapabileceğini belirtirken, Putin, anlaşma ile, Rosneft’in, daha doğrusu Rusya’nın, Exxon’un haklarının olduğu bütün sahalarda petrol arama ve çıkarma işlemleri yapabileceğini belirtir. Oysa, gerçekte Rosneft ve Rusya, Exxon’un ve dolayısıyla ABD’nin eline mahkumdur. Rusya’nın Arktik’teki buzul alanlardaki alanlarda, petrol ve doğalgaz çıkarabilme tekniği ve altyapısı mevcut değildir.

Rosneft, Arktik buzulları altındaki petrol ve doğalgaz sahalarındaki rezervleri işletebilmek için, aynı zamanda İtalyan şirketi olan ENİ (Ki buda yine bir Exxon ortaklığıdır) ve Norveç şirketi olan Statoil ile de ortaklığa gitmiştir.

Rosneft, bilhassa Norveç şirketi olan Statoil ile ortaklığa gitmekle, Kara Denizi (Karasee) gibi bölgelerde, Rusya ve Norveç arasındaki hakimiyet ve kıta sahanlığı tartışmalarının bertaraf olmasını sağlamış ve aynı zamanda, yıllardan beri Norveç’in hakimiyet alanlarındaki Arktik bölgelerindeki petrol ve doğal gaz işletmelerindeki tecrübesinden faydalanmanın yolunu açmıştır.

Kaynak: Dünya Bülteni

 

avrasyagüç merkezipetrol ve doğalgazyeni enerji savaşları
Yorumlar (0)
Yorum Ekle