Küresel ısınmaya neden olan sera gazı emisyonlarının azaltması ihtiyacı daha acil hale geldikçe, bilim adamları karbonun depolanması için denizi alternatif bir seçenek olarak ortaya koyan araştırmalarının kapsamlarını da genişletmektedir.
Her ne kadar 1970li yıllardan bu yana, çoğu zaman kalan petrol ve gaz rezervlerinin elde edilmesine yardımcı olması için, yer altı rezervuarlarına pompalanmış olsa da kıyılarda bulunan çökel havzalar
Ancak, daha agresif ve öngörülemeyen bir ortam oluşturan kıyı yer altı rezervuarları, gerekli alt yapının da mevcut olmaması nedeniyle, karaya kıyasla çok daha pahalı ve zor bir süreç ortaya koymaktadır.
Imperial College London’da enerji, çevre teknolojisi ve politikaları üzerine çalışmalar yürüten Niall Mac Dowell, kıyılarda yer alan bu yeni karbon yakalama ve depolama (CCS) projelerinin milyarlarca dolar maliyeti olduğuna dikkat çekerek, yatırımın maliyetinin büyüdükçe başarısızlık maliyetini de açıkça arttırdığını, başarısızlık maliyetinin daha yüksek olmasının da risk iştahını çok daha düşük hale getirdiğini vurgulamıştır.
Norveç’in fosil yakıt kaynaklı karbon emisyonları üzerindeki vergileri, petrol üreticisi bu ülkede karbondioksiti deniz yatağına gömmeyi atmosfere salmaktan çok daha ucuz hale getirmektedir. Son 20 yılda, Sleipner santralinden salınan 16 milyon tondan fazla karbondioksit yakalanarak deniz seviyesinin 1000 metre altındaki derin bir tuzlu su rezervuarı içine sıvı bir formda pompalanmıştır. Ancak, başka yerlerde bu tür projelere ne kadar ilgi olabileceğine dair soru işaretleri devam etmektedir.
Haberin Devamı İçin TIKLAYINIZ>>>
Kaynak: “Deep Sea Trenches Eyed for Carbon Dioxide Storage”, Financial Times