05 Haziran Dünya Çevre Günü nedeniyle bir açıklama yapan WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) insanlığın önündeki iklim krizi ve doğa kaybı tehditlerine dikkat çekerek Türkiye’nin bu alanlarda hızla gerekli önlemleri alması ve ekonomide yeşil dönüşümü gerçekleştirmesi çağrısında bulundu.
WWF-Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Nafiz Karadere, “Bu gidişatı tersine çevirmek, doğa ile ekonomiyi karşı karşıya getiren değil, birbirini destekleyen 2 olgu olarak gören doğa pozitif yaklaşımlardan geçiyor” dedi.
05 Haziran Dünya Çevre Günü. Birleşmiş Milletler Çevre Konferansı’nın gerçekleştirildiği 1972 yılından beri her yıl milyonlarca insan, gezegeni korumak için 05 Haziran’da bir araya geliyor. Bu anlamlı günün 50. yılının teması #YalnızcaBirDünya: ‘Doğayla uyum içinde, sürdürülebilir yaşam’.
5 Haziran Dünya Çevre günü vesilesiyle bir açıklama yapan WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) gezegenin ve insanlığın karşısındaki tehditlere dikkat çekerek, Türkiye’nin ve dünyanın geleceğinde yeşil dönüşüm sürecinin önemini vurguladı.
Bugün gezegenimizi tehdit eden 2 önemli çevre sorunu, iklim krizi ve doğa kaybı olarak öne çıkıyor. İklim krizinin etkileri artık inkar edilemeyecek bir şekilde yaşanıyor. Sıklığı, şiddeti ve ölçeği artan orman yangınları, seller, kıyı bölgelerinde deniz seviyelerinin yükselmesi, sıcak hava dalgaları ve kuraklık olayları bunun göstergeleri. Aynı zamanda doğal alan ve canlı yaşam çeşitliliği de insanlık tarihinde görülmemiş bir hızla kaybediliyor. İnsan dâhil birçok tür risk altında bulunuyor. İnsanın sağlığı ve doğanın sağlığı birbirine bağlı ve tek. Soluduğumuz temiz hava, içtiğimiz su ve beslendiğimiz toprak her gün artan bir baskıyla karşı karşıya. İklim krizinin etkilerine karşı yol kat edememek ise, daha fazla yıkım ve doğa kaybı anlamına geliyor. Diğer yandan doğa tahribatı, iklim krizinin verdiği zararı da artırıyor. Bu durum, mevcut ekonomik ve politik krizleri, daha da derinleştiriyor. Bu nedenle, insanlık bugün çifte krizle karşı karşıya.
WWF-Türkiye’nin açıklamasına göre, seçim sürecinden geçecek olan Türkiye’nin yeşil dönüşümü için aşağıdaki adımları da kapsayacak yeni bir eylem planı kritik öneme sahip olacak:
– Tatlı su kaynaklarının korunması için tarımda modern sulamaya, sanayide temiz üretime geçilmesi,
– Tarım politikalarının ve teşvik sistemlerinin toprak sağlığını koruyacak ve onarıcı tarım uygulamalarını destekleyecek şekilde düzenlenmesi,
– Biyolojik değerlerimizin daha iyi korunması için korunan alanlarımızın %30 seviyesine çıkartılması; mevcut korunan alanlarımızın ve türlerimizin daha etkin korunması,
– Etkili atık azaltımı için depozito sisteminin bir an evvel hayata geçirilmesi,
– Doğa ihallerine izin vermeyen denetim sistemlerinin kurulması,
– Enerji politikasında kömürün yerini hızla güneş ve rüzgara bırakması.
İş modelleri ‘doğa pozitif’ olmalı
WWF-Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Nafiz Karadere konuyla ilgili şu değerlendirmeyi yaptı:
“Gidişatı tersine çevirmek, doğa ile ekonomiyi karşı karşıya getiren değil, birbirini destekleyen iki olgu olarak gören yaklaşımlardan geçiyor. Bunun en iyi yolu da ‘doğa temelli çözümler’. Türkiye’nin bugün karşı karşıya bulunduğu sorunlarla mücadelede her sektörün üstlenebileceği bir dönüştürücü rol bulunuyor. Acil olarak doğadaki tür ve alan kaybına son verip, eksiden artıya, “doğa-pozitif” bir ülke olma yönünde ilerlememiz gerekiyor. Artık yaptığımız her iş doğanın eksi değil artı hanesine yazılmalı. İş modellerini bu anlayışla gözden geçirmek, doğayı sınırsız bir kaynak olarak gören “üret, kullan, at” anlayışına dayalı ekonomik yaklaşımı bir kenara bırakmamız “azalt, tekrar kullan, geri kazan” anlayışına geçmemiz gerekiyor. Tedarik süreçlerinden üretime, dağıtımdan pazarlamaya değer zincirinin her halkasındaki çevresel etkiyi hesaba katarak ürün ve hizmetleri doğaya yük olmaktan çıkaran çözümler geliştirmeliyiz.”
Aslı Pasinli: ‘Yenilenebilir enerji dönüşümü için doğa bizden yana’
Türkiye’nin 2053 yılına kadar net sıfır emisyona ulaşma vizyonunu ortaya koyduğunu hatırlatan ve şimdi bu doğrultuda ara hedeflerin ve bu hedeflere hizmet edecek politikaların bir an önce netleştirilmesi gerektiğini vurgulayan WWF-Türkiye Genel Müdürü Aslı Pasinli ise şöyle konuştu:
“Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC), iklim krizine yönelik çözümleri ve emisyon azaltımı senaryolarını ele aldığı son raporuna göre, 2010-19 yılları arasında insan kaynaklı küresel sera gazı emisyonları tarihin en yüksek seviyesine ulaştı. Küresel ısınmayı 1,5°C ile sınırlamak ve yüzyıl ortasında net-sıfır emisyona ulaşabilmek için emisyonlar 2025 yılına kadar zirveye ulaşmış ve 2030 yılına kadar %45 azaltım sağlanmış olmalı. Tüm sektörlerde emisyonların acil olarak azaltılması gerekiyor. Türkiye’nin bu yolda ilerleyebilmesi ancak 2030 yılına kadar kömürden elektrik üretimini kademeli olarak sona erdirmesi ve elektrik üretiminde yenilenebilir enerji kaynaklarının payını en az %75’e çıkarması ile mümkün olabilir. Yeşil dönüşümü başarmak için doğa aslında bizden yana. Bu politikaları hayata geçirmek için zamanımız daralıyor.”