1- Yeni Politikalar Senaryosu’na göre, daha çok gelişmekte olan ülkelerin kentsel alanlarına eklenen ilave 1,7 milyar kişi, küresel enerji talebini 2040 yılına kadar %25’ten daha fazla artıracak. Enerji verimliliğinde devam eden gelişmeler olmazsa bu artış 2 katına çıkacak.
Tüm büyüme, Hindistan öncülüğünde, gelişmekte olan ekonomilerden geliyor. 2000 yılına kadar, Avrupa ve Kuzey Amerika, küresel enerji talebinin %40’ından fazlasını, Asya’da gelişmekte olan ekonomiler ise yaklaşık %20’sini oluşturuyordu. 2040’a kadar ise, bu durum tamamen tersine dönecek.
2- Asya’da enerji tüketiminde yaşanan büyük değişim tüm yakıtlar ve teknolojilerin yanı
15 yıl önce, Avrupalı şirketler, dünyanın elektrik şirketleri kurulu güç bazında sıralandığında en üst sıralara hakimdiler, şimdi ise ilk 10 şirketin 6’sı Çin menşeili.
3- Şeyl devrimi, ABD’nin, dünyanın en büyük petrol ve gaz üreticisi olmasını sağlayarak, petrol ve doğalgaz arzını sarsmaya devam ediyor.
2025 yılına kadar, dünyada neredeyse her beşinci petrol varili ve her dördüncü metreküp gazı, ABD’den gelecek.
4- İcadından bu yana elektrik sektörü en dramatik dönüşümünü yaşıyor.
Elektriğin küresel nihai tüketimdeki payı %20’ye yaklaşıyor ve daha da yükselmeye hazırlanıyor.
5- Gelişmiş ekonomilerde, elektrik talebi büyümesi ılımlı ama üretim karması değiştikçe ve altyapı geliştikçe yatırım ihtiyacı da büyüyor.
Gelişmekte olan ekonomilerdeki elektrik talebinin ikiye katlanması, ekonomik kalkınma ve emisyon azaltma stratejilerinin merkezine daha temiz, evrensel ve uygun fiyatlı elektriği koyuyor.
6- Güneş PV’nin artan rekabet gücü, kurulu gücünü 2025’ten önce rüzgarın, 2030 civarında hidroelektriğin ve 2040 öncesinde ise kömürün önüne taşıyor.
Güneş PV ve rüzgar gücünün yükselişi, güç sistemlerinin esnek çalışmasına eşi görülmemiş bir değer katıyor.
7- 2020’lerin ortasında otomobillerin petrol kullanımı zirveye ulaşıyor. Ancak petrokimya sektörü, kamyonlar, uçaklar ve gemiler, yükselen bir trend olarak hala toplam petrol talebini koruyorlar.
8- Doğal gaz, küresel enerji karışımında 2030 yılında kömürü geçerek ikinciliğe ulaşıyor.
9- Yeni Politikalar Senaryosu, enerji kaynaklı CO2 emisyonlarını 2040 yılına kadar yavaş bir yükseliş eğilimine sokuyor. Ülkeler, birlikte, Paris Anlaşması’nın bir parçası olarak yapılan ulusal taahhütleri karşılamaya hazır. Ancak, bunlar küresel emisyonlarda erken bir zirveye ulaşmak için yetersiz.
2017 yılında, ilk kez, elektriğe erişimi olmayanların sayısı 1 milyarın altına geriledi, ancak enerji erişimindeki eğilimler de küresel hedeflerin gerisinde kalıyor.
10- Sürdürülebilir Kalkınma Senaryosu’nda bile, doğal gaz ve petrol 2040 yılında küresel enerji talebinin önemli bir bölümünü karşılamaya devam ediyor.
Tüm petrol ve gaz kaynakları çevresel etkilerinde eşit değil. Dolaylı emisyonlara ilişkin ilk kapsamlı küresel tahminimiz, petrol ve gaz üretimi, işlenmesi ve taşınmasının, enerji sektöründeki sera gazı emisyonlarının yaklaşık %15’ini oluşturduğu yönünde.
11- Hızlı ve en düşük maliyetli enerji geçişleri; daha temiz, daha akıllı ve daha verimli enerji teknolojilerine yatırım yapılmasını gerektiriyor. Ancak, politika yapıcılar, elektrik şebekeleri de dahil olmak üzere, enerji tedariğinin tüm kilit unsurlarının güvenilir ve sağlam kalmasını sağlamalıdır.
Kamu yetkilileri tarafından uygulamaya konulan çerçeveler, enerji verimliliğini iyileştirmekte ve teknoloji inovasyonunun hızına da yön veriyor. Hükümet politikaları ve tercihleri, mevcut durumdan nereye gideceğimizi şekillendirmede çok önemli bir rol oynayacak.