Elektrikli araçların yaygın bir şekilde kullanılması fikri gerçekten çok heyecan verici. Bu, çevrenin korunması adına atılmış büyük bir adım olacak, zararlı gazların salınımı, petrol tüketimi, petrole bağımlılık azalacak. Ancak elektrikli araçların kullanımı ile ilgili bazı soru işaretleri var ve bunların büyük kısmı da olayın ekonomik boyutu. Bu yazıda, elektrikli araçlar üzerine geliştirilen bazı argümanları, dünyada yaşanan tartışmaları ana hatları ile ele almaya çalışacağız, bu parlak buluşun neden kolayca uygulamaya geçirilemediğine bakacağız.
Ancak, ekonomik gerçeklerle, olması gerekenler her zaman örtüşmüyor. Çevresel ya da sosyal açıdan istenilir ve gerekli olanla, (ekonomik) hayatı n gerçekleri birbirinden uzak yerlere düşebiliyor. Elektrikli araçlar iyidir. bunu herkes kabul ediyor. Ancak elektrikli araçları kitlesel olarak kullanıma sokmak (neticede bir metadır bu) o kadar kolay değildir. İnsanların alışkanlıklarının neredeyse kemikleştiği otomobil gibi bir alanda yeni bir ürünü pazarlamak oldukça büyük bir risk. Tüketiciler bir ürünün ne kadar (mesela çevre için) faydalı olduğunu düşünse de bazen yüksek fiyatlar yüzünden onu talep etmeyebiliyor (kısa vadeli çıkarlar uzun vadelilere galebe çalıyor). Elektrikli araçlar da bunun bir örneği.
1900’lerin Başında Elektrikli Araçlar
Hemen herkes şu konuda hemfikir; elektrikli araçlar çevrenin korunması açısından önemlidir (tabii bu noktada elektrikli araçlarda kullanılacak enerjinin hangi kaynaklardan -nükleer mi, fosil yakıtlar mı, yenilenebilir kaynaklar mı- elde edileceği de önem kazanı- yor). Aslına bakılırsa elektrikle çalışan araçlar, son yıllarda yoğun olarak gündemde olmasına karşın, yeni bir şey değil. 1890’ların sonlarında New York’ta bu araçların taksi olarak kullanıldığını görüyoruz. 1900’lerin başında ABD’de kullanılan araçların yüzde 38’i elektrikle, yüzde 22’si benzinle çalışıyordu. Temiz ve sessiz olmaları sebebiyle tutulan, halkın sevdiği araçlardı bunlar. Ancak, benzinle çalışan araçların daha uzun mesafeleri kat edebilmesi, petrolün eskisine kıyasla daha kolay çıkarılması ve petrol ürünlerinin dağıtımının hızlanması ve elbette Ford gibi şirketlerin kitlesel olarak benzinle çalışan araçlar üretmesi (ki böylece otomobillerin fiyatları ucuzladı) gibi sebeplerle elektrikli araçlar popülerliğini yitirdi. Ancak elektrikle çalışan araçlar üzerindeki çalışmalar, benzinli araçların piyasadaki tekel konumuna rağmen, daha sonraki yıllarda da devam etti. Bugün, aralarında Nissan, Toyota, GM, Renault, Mitsubishi gibi devlerin de bulunduğu birçok şirket elektrikli araç modelleri üretiyor, yeni teknolojiler üzerinde çalışıyor.
Renault-Nissan önümüzdeki iki yıl içinde elektrikle çalışan dört Nissan ve iki Renault modelini piyasaya sürecek. Renault-Nissan şirketinin başkanı Charles Ghosn 2020 yılına kadar Avrupa’daki her on yeni araçtan bir tanesinin elektrikle çalışan otomobiller olacağını, Prius gibi hibrid modellerin de benzer bir piyasa payına sahip olacağı- nı öngörüyor. Ghosn’a göre elektrikle çalışan araçların klasik otomobillerle, hükümet desteği olmaksızın rekabet edebilmesi için, her modelin üretimin rakamının en az 500 bin civarında olması gerekiyor. Renault-Nissan şirketinin başkanı Charles Ghosn 2020 yılına kadar Avrupa’daki her on yeni araçtan bir tanesinin elektrikle çalışan otomobil olacağını öne sürüyor.
Alışkanlıklar, Menzil ve Ölçek Ekonomisi
2020 Yılında Kaç Elektrikli Araç Olacak?
Deloitte’un Ekim ayında yayınladığı bir araştırma raporunda 2020 yılında dünyada yaklaşık 13 milyon elektrikli aracın kullanımda olacağı tahmini yapılıyor (bu rakamı 2 milyon düzeyinde telaffuz eden araştırmalar da var.) Ancak yine aynı araştırmada 2020 yılında dünyada 100 milyon civarında aracı n satılması beklendiği belirtilerek, elektrikli araçların pazar payının önümüzdeki on yıl içinde düşük seviyelerde kalacağının altı çiziliyor. İnsanların çevreye karşı duyarlılıklarındaki artışın, petrol fiyatları konusundaki endişelerin tüketicileri elektrikli araçlara yöneltebileceği tahmini üzerinden elektrikli araçların geleceğinin parlak olduğu düşünülüyor. Pike Research araştırma şirketi 2015 yılına kadar dünyada 3,2 milyon adet elektrikli araç satılacağını öngörüyor ki bu da satışlarda 2010-2015 döneminde ortalama yıllık yüzde 106’lık bir artışa tekabül ediyor. Pike Research’e göre Çin en büyük elektrikli araç pazarı olacak. Çin’de 2015 yılına kadar yaklaşık 900 bin elektrikli aracın satılması bekleniyor; bu da dünyadaki toplam satışların yüzde 27’sine karşılık geliyor. Araştırmaya göre ABD’de ise 2015’e kadar 840 bin civarında elektrikli araç satılmış olacak.
Enerji Sektörü ve Elektrikli Araçlar
Elektrikli araçlarla otomotiv ve enerji sektörü arasında yakın bir planlama, koordinasyon ve işbirliği gerekiyor. Sistem yaygınlaştığında elektrik tüketimi artacak ve bu da enerji şirketleri için yeni bir kâr kapısı demek. Öte yandan uzmanlar, elektrikli araçların yaygınlaşma hızının düşük olacağı gerçeğinden hareketle, bu yeni nesil araçlardan kaynaklanan elektrik talebinde kısa vadede bir patlama beklemiyor. Yine kimi uzmanlara göre elektrikli araçlar enerjiyi depolayan makineler gibi bir işleve de sahip olacak ve örneğin elektrik kesintisi gibi durumlarda (bataryaları sayesinde) bir enerji kaynağı olarak kullanılabilecek. Tabii bu da evlerde kullanılan elektrik akım sistemlerinde bazı değişiklikler yapılmasını gerektirecek. Enel, EDF, RWE ve Vattenfall gibi birçok enerji şirketi otomotiv şirketleriyle işbirliğine başladı bile. İtalyan Enel, Daimler, Renault ve Piaggio ile elektrikli araç şarj istasyonu altyapısı üzerine çalışı- yor. İngiliz EDF, şimdiden 85 istasyon kurmuş durumda ve 2012 Olimpiyatları na kadar Londra’ya 550 şarj noktası açacak. Dediğimiz gibi, hem üretim tarafında hem de tüketiciler tarafında kapsamlı sorunlar bulunuyor. Tabii ortada bir “tavuk mu, yumurta mı” durumu olduğundan söz edebiliriz. Tüketiciler şu anda pahalı olduğu için uzak duruyor ama talep artmadıkça elektrikli araçların maliyeti de düşmeyecek. Eğer hükümetler bu işe asılır da bir şekilde fiyatların düşmesi sağlanır ve tüketicilerin zihniyeti de “yeşillenirse”, o zaman işin arkası gelecek ve belki de artık otomobillere “çevre dostu” araçlar olarak bakabileceğiz.
İsmi Ankara Olsun
İstanbul’dan sonra şarj istasyonları için gereken altyapı için adım atan ikinci büyük şehir Ankara oldu. Renault Mais AŞ ile “Sıfır Salımlı İşbirliği Hazırlık Programı”na imza atan Ankara Büyükşehir Belediyesi Ankara çapında elektrikli araç altyapısı kurmak için düğmeye bastı. İmza töreninde konuşan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, elektrikli araçların avantajlarını sıralarken benzinli bir aracın 100 kilometrede 25, mazotlu aracın 18, elektrikli aracın ise sadece 2,5 TL’lik bir tüketim yaptığını vurguladı. Melih Gökçek, bu avantajlardan en çok taksicilerin yararlanacağını söyledi. Ankara Belediyesi, Renault Mais tarafından üretilecek olan ikinci elektrikli araca Ankara adının verilmesini istiyor.
Türkiye’nin İlk Şarj İstasyonu Saraçhane’de
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) ve Renault tarafından imzalanan protokol kapsamında 2011 yılında hizmete girecek olan elektrikli otomobiller için ilk adım atıldı ve İstanbul’daki ilk şarj istasyonu İBB’nin Saraçhane’deki otoparkına konuldu. Tanıtım toplantısında konuşan İstanbul Enerji A.fi. Genel Müdürü Adnan Çelik, şarj altyapısını kurmak için dört ayrı firmayla bağlantı kurduklarını açıkladı. Elektrikli araçlara yönelik İstanbul’daki ilk dört şarj istasyonunun Cihangir, Bostancı, Kadıköy ve Balmumcu’da kurulacağı da duyuruldu.
Kaynak: EKOIQ