Bugüne kadar kurumsal ofis ve konut fonksiyonları başta olmak üzere birbirinden çok farklı tipolojilerdeki yapıların iç mimari tasarımlarını, günümüzün değişen ihtiyaçlarına cevap veren çağdaş bir yaklaşımla ele alan EDDA Mimarlık kurucusu İç Mimar Eda Tahmaz, geleceğin sürdürülebilir yeşil binalarını, “sosyal ve çevresel sorumluluk anlayışıyla bütüncül bir şekilde tasarlanan, yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmiş, ihtiyacı kadar tüketen ve eko-sisteme duyarlı yapılar” olarak tanımlıyor.
Tasarımlarında sürdürülebilirlik kriterlerini en önemli unsurlardan biri olarak değerlendiren EDDA Mimarlık kurucusu İç Mimar Eda Tahmaz’a göre enerji verimliliğini arttıracak unsurları çoğaltmak,
tasarımla başlıyor. Sürdürülebilir yeşil binaları, sosyal ve çevresel sorumluluk anlayışıyla tasarlanan, iklim verilerine ve o yere özgü koşullara uygun olarak ihtiyacı kadar tüketen, yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmiş, doğal malzemelerin kullanıldığı, bulunduğu arazinin yaşam döngüsü çerçevesinde şekillenerek eko-sisteme duyarlı hale gelen yapılar olarak tanımlayan Tahmaz, geleceği inşa ederken, sadece teknolojik değişimlerin değil, sosyal ve demografik değişimlerin de göz önünde bulundurulması gerektiğini önemle vurguluyor.
Binalarda, doğru malzemelerin tercih edilmesi, bina kabuğunun cephe, çatı ve temel dahil ısı ve su için yalıtılması, amacına uygun cam ve doğrama kullanımının yanı sıra, doğru ısıtma ve soğutma sistemlerinin seçilmesi ve verimli cihazların kullanımının enerji verimliliğini etkileyen unsurlar olduğunu ifade eden Eda Tahmaz’ın görüşü, bu unsurların karbondioksit salınımının azaltılmasında da çok büyük önem taşıdığı yönünde.
Halaman Matbaacılık Yönetim Ofisi, Röle Teknik Merkez Ofisi, Ecostar Merkez Ofisi ve Aktif Group Yönetim Binası’nın yanı sıra gerçekleştirdiği banka iç mekan tasarımlarında ve konut projelerinde gün ışığı kullanımını maksimum düzeyde tutarak, doğal enerji tüketimine katkı sağlamayı hedeflediklerini belirten Tahmaz, aynı zamanda binaların cephelerinde ya da çatılarında kullanılan panellerle artık kendi enerjilerini üretmeleri gerektiğini de dile getiriyor. Tam da bu amaç doğrultusunda, kullanıcı konforundan ödün vermeden binanın enerji harcamalarının en alt düzeyde olmasını sağlayan akıllı binaların tasarımlarında ise, kullanılan malzemelerin özenle seçilmesi, yangın gibi tehlikeli bir felaketle karşılaşıldığında alevlerin büyümesine sebep olacak malzemelerden kaçınılması ve otomatik söndürme ve uyarı mekanizmalarının devreye girmesine dikkat edilmesi gerekiyor.
Eda Tahmaz’a göre önümüzdeki 10 yılın temel toplumsal ihtiyaçları ve gelecekte ihtiyaç duyulacak konut özellikleri dikkate alındığında, inşaat sektöründeki en önemli inovasyon alanları, yapı malzemeleri… Mevcut malzemelere yeni ve üstün özelliklerin kazandırılması veya tamamen yeni ve üstün nitelikli malzemelerin geliştirilmesi, stratejik olarak en önemli inovasyon alanı olduğunu belirten Tahmaz, gelecekte daha hafif, daha esnek, dayanımı daha yüksek, daha uzun ömürlü, hem kullanımı hem de üretimi süresince çevreye daha az zararlı, doğal enerji kaynaklarından daha etkin şekilde faydalanabilen yapı malzemelerine ihtiyaç duyulacağını belirtiyor. Bu yapı malzemelerinin geliştirilmesinde ise, günümüzün en önemli teknoloji alanlarından biri olan nanoteknolojinin çok önemli katkılar sağlayacağını da vurguluyor.
Eda Tahmaz, geleceği inşa ederken teknolojik gelişimlerle beraber sosyal ve demografik değişimlerin de değerlendirilmesi gerektiğinin şu sözlerle altını çiziyor: “Önümüzdeki 10 yıllık süreçte sosyal yapıda, kültürel hayatımızda ve önceliklerimizde yaşayacak olduğumuz değişimler, nasıl binalara ihtiyacımız olacağı konusunda bize önemli ipuçları veriyor. Konut başına düşen birey sayısı azalırken, yalnız yaşamayı tercih eden bireylerin sayısında da hızlı bir artış gözleniyor. Öte yandan şehirleşme ve buna bağlı olarak büyük şehirlerde konut ihtiyacı da hızla artıyor. Çevreyi daha az kirleten, doğaya daha az zarar veren, doğal kaynakları daha etkin olarak kullanabilen yapılara ve binalara ihtiyacımız var…”