Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, milli enerji 2.0’ın yeni döneminde en öncelikli hedefin yenilenebilir enerji olduğunu belirterek, “Türkiye’nin bütün potansiyelini ortaya koymak ve bunu ekonomiye kazandırmak istiyoruz” dedi. Bakan Bayraktar konuşmasının devamında Türkiye’nin enerji bağımsızlığına ilişkin dikkat çeken açıklamalarda bulundu:
– AK Parti iktidarları döneminde 21 yılda temelde 2 hususa dönük politikalar geliştirdik. Bunlarda bir tanesi artan talebi karşılamak. Yani arz güvenliğimizi karşılamak ve Türkiye’nin elektrik ile doğal gaz talebi geçtiğimiz 21 yıl içinde 3 katına çıktı.
– Burada yaklaşık 100 milyar dolarlık yatırımı Türkiye’ye çekmiş olduk. Dolayısıyla 1. dönüşüm süreci esas itibarıyla piyasa dönüşümü sürecine odaklandı. 2016’dan sonra 2. dönüşüm süreci başladı. Milli enerji ve maden politikası adı altında şekillendi. Cumhuriyet tarihini en kapsamlı en bütüncül bir enerji politika vizyon belgesidir bu. Burada arz güvenliğini önceliklendirirken aynı zamanda yerlileşmeye önem verildi. Dışa bağımlılığı düşürmek için mutlaka kendi enerjimizi kendi ekipmanımızı kendi teknolojilerimizi gerektiğini ifade ettik.
– Özellikle YEKA modelimizde biz sadece yenilenebilir enerji kaynaklarını kaynak anlamında değil ekipman anlamında da yerlileştirme hedefi ile yola çıktık. Bugün gelinen noktada 7 yılsonunda Türkiye güneş panellerinde yüzde 77 yerliliğe ulaştı. Rüzgar tribünlerinde yüzde 60 yerliliğe ulaştı. Kendi petrol ve doğal gaz aramamız konusunda bir hedef ortaya koymuştuk. Bunun neticesini Sakarya Gaz Sahası’nda ve Gabar keşfi ile ortaya koyduk. Artık kendi sondaj gemilerimizle kendi sismik gemilerimizle keşiflerimizi yapar hale geldik.
– Artık adını milli enerji 2.0 yeni dönem ve işin özünde bütün bu arz güvenliği ve dışa bağımlılığı düşürmenin yanında aynı zamanda Paris İklim Anlaşması kapsamında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2053 yılında karbon nötr ekonomi hedefi doğrultusunda bir çalışma yürütüyoruz. Dışa bağımlılığı azaltmak, artan talebi karşılamaya yönelik arz güvenliğini sağlamak ve iklim değişikliği ile mücadelede Türkiye’nin karbon nötr ekonomi olması noktasında enerjide büyük bir dönüşüm ile yola çıkmış durumdayız.
– Bütün bu 3 hususla alakalı milli enerji 2.0’da yeni dönemde ne var? Önümüzdeki 2023-2053 dönemindeki hedeflerimizden bir tanesi en öncelikli olan yenilenebilir enerji. Türkiye’nin bütün potansiyelini ortaya koymak ve bunu ekonomiye kazandırmak istiyoruz. İkinci husus enerji verimliliği. Enerjiyi daha verimli kullanır hale gelmemiz lazım. Üçüncü alan nükleer enerji. Sadece Türkiye için değil bütün dünya için eğer iklim değişikliği ile alakalı ciddi bir performans ortaya koymak ve bu konuda netice almak istiyorsak mutlaka nükleerin bizim enerji sepetimizin içinde yer alması gerekiyor. Bütün dünya için söylüyorum. Bizim mutlaka nükleer enerjiden elektrik üretmemiz gerekiyor. Dördüncü husus doğal gaz ve petrol. Beşinci husus yeni teknolojiler hidrojen elektrik depolama batarya teknolojileri. Dünyada muazzam bir elektrikleşme var. Milli enerji 2.0’da madenler yeraltı kaynaklarımız bunları ekonomiye kazandırmamız lazım.
– Ülkemiz yenilenebilir enerjide muazzam bir kapasiteye sahip. Dünyada 12’nci, Avrupa’da 5’inci sıradayız. Mümkün olduğu kadar artırmak istiyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın ziyaretinde BAE’de muhtelif anlaşmalar imzaladık. Toplam 50,7 milyar dolarlık bir anlaşma setimiz var. Bunun 29.7 milyar doları enerji projeleri. Ağırlıklı olan kısım yenilenebilir enerji rüzgar, güneş, deniz üssü rüzgar, doğal gaz projeleri de var bu projelerin içinde. Daha somut hedef nedir derseniz, 2035 için bizim mutlaka her yıl 3.500 MW güneş 1.500 MW rüzgar yapmamız lazım.
– Enerjide çok somut gitmeye çalıştık. Son 2 aydır bu konuya çok yoğun şekilde çalışıyoruz. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ziyaretleri öncesinde karşılıklı ekipler halinde bunu yaptık. 29,7 milyar dolarlık proje seti; üzerinde tek tek çalışılmış işler. Güneş projeleri, depolamalı güneş ve rüzgar projeleri, hidrojen projeleri, deniz üstü rüzgar projeleri. Bunun üzerinde 2 bin 500 MW’lik bir proje setimiz var. Bunlar ilk etapta hızlı şekilde devreye almak istediğimiz işler.
– Ama bunu ötesinde Türkiye’ye çok ciddi bir ilgi var. Körfez ziyaretini BAE ile sınırlı tutmamak gerekir. Hem Katar hem Suudi Arabistan gitti ve Suudi Arabistan ile de bir enerji anlaşması imzaladık. Oradan da özellikle Türkiye’nin yenilenebilir enerji alanındaki yatırımlarına ciddi bir ilgi var. Şu anda hali hazırda Türkiye’de yatırım yapmış şirketlerde Türkiye’yi bildikleri için Suudi Arabistan ile önemli bir iş birliği gerçekleştirmeyi hedefliyoruz. Bu anlaşmanın maddi boyutu olgunluğa erişmedi. Bize ifade ettikleri 4 veya 5 bin megavatlık yenilenebilir enerji projesine ilgi duydukları yönünde. Bunun yanında biz gerek elektrik de gerek doğalgazda çevre ülkelerle bölgesel iş birliğini geliştirmek istiyoruz. Orada bu ülkelerin önemli istekleri ve talepleri olduğunu gördük. Onlarda bu projelerde Avrupa’da kuracağımız elektrik iletim şebekesinin kapasite artışında ve civar ülkelerdeki yapacağımız bölgesel projelerde yer almak istediklerini ifade ettiler. Bunlar ileriki zamanlarda ete ve kemiğe bürünecektir.
– Türkiye enerji noktasında yapılacak anlaşmalar konusunda buna hazır. Bugüne kadar yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır. Malum biz Hazar’daki kaynakların Türkiye’ye ve buradan Avrupa’ya erişimi ile alakalı TANAP projesi geliştirdik. Bu çok önemli bir projedir. Bu proje aslında bakarsanız Doğu Akdeniz kaynaklarının Türkiye’ye ve buradan Avrupa’ya gitmesinden belki de daha zor bir projedir. TANAP 6 ülkeden geçen 3 bin 500 km’lik devasa bir projeden bahsediliyor. İsrail’deki kaynakların 550 km’lik bir boru hattıyla Türkiye’ye gelmesi ve buradan mevcut hatlar üzerinden erişimi söz konusu olabilir. İşin elbette ki ekonomisinin olması gerekiyor. Hem bizim için hem ortaklarımız için bunu olması gerekir. Eğer bu proje bölgesel arz güvenliğine hitap ediyorsa onun da bizim için anlamı var. Buna da değer veriyoruz.
Kaynak: Sabah