Uluslararası Enerji Ajansı raporuna göre enerji yoğun sektörler, dünyadaki endüstriyel katma değerin beşte birini, sanayide ise enerji kullanımının yüzde 75’ini içeriyor. Bu tablo enerjide Türkiye gibi dışa bağımlı ülkelerin ‘pahada ağır’ ürün ihraç etme hedefine ulaşmalarını engelliyor.
Enerji fiyatlarında son dönemde yapılan zamlar tüketiciler kadar sanayicileri de olumsuz etkiledi. Sanayinin önemli kolları olan petrokimya, gübre, alüminyum, çimento, demir çelik, kâğıt ve cam sektörlerinde enerjinin toplam üretim maliyetindeki payı oldukça yüksek bu sebeple enerjiye yapılan zamlar bu sanayi kollarındaki maliyeti de artıyor.
Uluslararası Enerji Ajansı’nın (IEA) “World Energy Outlook enerji raporuna göre enerjinin toplam üretim maliyetindeki payı petro kimyada yüzde 85, gübrede yüzde 80, alüminyumda yüzde 55, çimentoda yüzde 50, demir çelikte yüzde 40, kâğıtta yüzde 35 ve çam sanayiinde ise yüzde 20’yi bulu
IEA tarafından hazırlanan “World Energy Outlook” raporu Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) ve Sabancı Üniversitesi İstanbul Uluslararası Enerji ve İklim Merkezi (IICEC) işbirliğinde Türkiye’de tanıtıldı. Enerji sektörünün son yıllarda büyük bir gelişim ve devinim sürecine girdiğini ifade eden TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Memduh Boydak, ekonomik gelişmeler sonucunda bazı ülkelerin enerji talebinde artışların yaşandığını söyledi.
Enerji sektörünün başta sanayi olmak üzere ekonominin itici gücü olan tüm sektörlerin ana girdisi olma niteliği taşıdığını aktaran Boydak, “Enerji fiyatlarındaki bölgesel farklılık, ekonomi ve sanayi üzerinde doğrudan etki eden bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle enerji yoğun sektörler ve nihai ürünün uluslararası ticarete konu olduğu alanlarda enerji maliyetleri kritik önem arz etmektedir. Bu durum da, söz konusu fiyat değişimlerine en açık olan ülkeleri ve dolayısıyla yatırımcıların ve şirketlerin yatırım kararlarını ciddi ölçüde etkilemektedir.” Şeklinde konuştu.
Enerji sektörünün ülkemizi jeo-stratejik bir konuma taşıdığını kaydeden Boydak, 2023 yılında dünyanın 10. en büyük ekonomisi, ihracatını 500 milyar dolara çıkarmayı, 2 trilyon dolarlık bir GSYH’ya ulaşmayı ve Orta ve Yüksek Teknolojili Ürünlerde Avrasya’nın Üretim Üssü” olmayı hedeflediklerini aktardı. Bu hedeflerin güçlü bir enerji sektörünü işaret ettiğini dile getiren Boydak,”Bu gereklilik, kendisini enerji talep trendinde de göstermektedir: OECD ülkeleri içerisinde geçtiğimiz iki yıllık süre zarfında enerji talep artışının en hızlı gerçekleştiği ülkeyiz.
Birincil enerji tüketiminde ise Dünya’da 21. sıradayız. Buna göre hedeflere ulaşılabilmesi, sürdürülebilir bir enerji politikasının titizlikle uygulanmasına bağlıdır.” Dedi. Türkiye’nin dünya enerji dengelerindeki rolü büyüdüğünü ifade eden Sabancı Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı ise Türkiye’nin önemli enerji güzergâhlarının birleşme yerinde olduğunu aktardı.
Rapordan satır başları
Küresel petrol talebinin 2035’te 14 milyon varil artışla günlük 101 milyon varile ulaşacak.
Enerji ticareti de Atlantik havzasından Asya Pasifik bölgesine kayacak.
Enerjide talep artışı Çin, Hindistan gibi yükselen ekonomilere kayacak.
Ortadoğu 2020’ye kadar da ucuz petrol sağlayan bölge olarak kalacak.
2035 yılına kadar en çok petrolün tüketildiği iki sektör ulaştırma ve petrokimya olmaya devam edecek.
Kaya gazı üretimi sayesinde Amerika Birleşik Devletleri’ndeki doğalgaz, Avrupa’dan 3, Japonya’dan da 5 misli daha ucuz tedarik edilecek.
Kaynak: Enerji Enstitüsü