Citrix’in de destek verdiği Yeşil Gelecek Endeksinin (Green Future Index) ortaya koyduğu üzere, yeni çalışma modelleri yalnızca konfor sağlamakla kalmıyor, iklim değişikliğiyle mücadeleye anlamlı bir katkıda bulunmaları da mümkün. Çevresel sürdürülebilirlik ve iş sürdürülebilirliğinin birbirinden ayrılamaz olduğunun farkına varıp bu yönde harekete geçenler, çok ciddi bir avantaj elde edecekler.
İklim değişikliği, pek çok insan için günümüzün en kritik sorunu. BM Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin yayınladığı özel bir rapora göre, küresel ısınmanın sanayileşme öncesi düzeylerin 1,5°C üzerinde sınırlanabilmesi için insanların karbondioksit üretimlerini önemli ölçüde azaltması gerekiyor. Söz konusu 1,5°C’lik artış, dünya üzerindeki değişimlerin daha yönetilebilir kılınmasını sağlayabilecek bir artış. Bu yöndeki çalışmalar, 2016 Paris İklim Anlaşması gibi
MIT Technology Review Insights tarafından yayınlanan ve Citrix’in sponsorluğuyla destekte bulunduğu Yeşil Gelecek Endeksi, önde gelen 76 ülke ve bölgeyi düşük karbonlu bir gelecek inşa etme yolundaki ilerlemelerine ve taahhütlerine göre sıralıyor. Düşük karbonlu bir gelecek inşa etme yolunda dikkate alınan 5 kategori arasında karbon emisyonları, enerji geçişi, yeşil toplum, temiz inovasyon ve iklim politikası yer alıyor.
COVID-19 pandemisi pek çok şeyi hızlandırdı, bunların en önemlilerinden biri de uzaktan çalışma modeline geçiş. Mart 2020’den bu yana dünya çapında hava kalitesinde meydana gelen dikkate değer iyileşmelerin de ortaya koyduğu üzere, esnek çalışma modellerine geçişin beraberinde getirdiği çevresel faydaları inkar etmek kolay değil. Global Workplace Analytics firmasına göre ofiste çalışırken kullanılan ekipmanın tükettiği enerji miktarı, evde çalışırken kullanılan ekipmanın tükettiği enerji miktarının 2 katına kadar çıkabiliyor. ABD’de yaşanan trafik, yaklaşık 11 trilyon litre benzinin boşa harcanmasına ve fazladan 26 milyon ton sera gazı salınımına yol açıyor.
Citrix’e göre de, esnek çalışma modellerine olanak tanıyan teknoloji platformları, çevreye ilişkin bu maliyetleri düşürebilir. Şirketler, gerçekten işleyen bir her yerden çalışma deneyimi oluşturarak hem kendilerini güçlendirebilir hem de iklim direncini güçlendirmeye yardımcı olabilir. Çalışmanın geleceği ve dünyanın geleceği ayrılamaz bir şekilde birbirine bağlıdır. Fieldwork by Citrix, bu eğilimleri anlamak ve Yeşil Gelecek Endeksi’nin yakın ve orta vadeye ilişkin ne gibi ipuçları barındırdığını öğrenmek üzere çalışmalarda bulundu. Ofiste çalışırken kullanılan ekipmanın tükettiği enerji miktarı, evde çalışırken kullanılan ekipmanın tükettiği enerji miktarının 2 katına kadar çıkabiliyor.
İklim direncine yönelik çalışmak
Esnek çalışma daha az işe gidip gelme anlamına gelir, bu da karbon emisyonlarının düşürülmesini, hesaplama gücünün daha verimli kullanılmasını ve enerji tasarrufu alanında başka avantajlar elde edilmesini sağlar. Pandemi, esnek çalışma modellerinin hayata geçirilmesini hızlandırdı, üst düzey yöneticiler de bu konuda hemfikir. Gartner’a göre liderlerin %82’si, çalışanların zaman zaman uzaktan çalışmasına izin vermeyi planlıyor. Ayrıca, yapılan bir araştırmaya göre insanların %70’inin sürdürülebilirliğe öncelik veren bir şirkette çalışma olasılığı daha yüksek. Dünya için faydalı olanın, kuruluşların işe alma çalışmaları ve kârlılıkları için de faydalı olabileceği çok açık.
Liderler ve geride kalanlar
İlk 20 sıranın 15’ini elinde tutan Avrupa ülkeleri, Yeşil Gelecek Endeksi’nde lider durumda. Emisyonların azaltılması pandemiden önce de önemli bir meseleyken sokağa çıkma kısıtlamaları sırasında daha da önemli bir hal aldı. Avrupa Birliği, yeşil ekonomi yatırımlarına ilişkin 200 milyar Euro’yu aşkın taahhütte bulundu. Endeksi kaleme alanlar tarafından “pandeminin yeşil lideri” olarak addedilen Almanya ise ekonomik canlanma teşvikinin üçte birinden fazlasını iklimi kurtarma çalışmalarına harcadı. Karbon azaltma alanındaki bu girişimler, AB’nin Avrupa’yı dünyanın ilk karbon nötr kıtası haline getirme stratejisinin köşe taşları olacak.
Avrupa’nın bir başka bölgesinde yer alan ve sırasıyla birinci, ikinci ve üçüncü sırayı elinde tutan İzlanda, Danimarka ve Norveç, iklim konusunda farklı şekillerde ilerleme kaydetti. İzlanda, 2040 yılına kadar karbon nötr olma taahhüdünü yerine getirme konusunda bol jeotermal ve hidroelektrik kaynaklarına güvenirken, Avrupa’nın en büyük hidrokarbon üreticisi olan Danimarka da 2020 yılının sonlarında yeni petrol ve doğal gaz arama ruhsatları çıkarmama taahhüdünde bulundu. Bu esnada Norveç, ekonomisini fosil yakıt sektöründen ayırmak için çeşitli yöntemler ve teknolojiler kullanmayı planlıyor.
Avrupa’nın ötesinde karbondan arındırma
Avrupa’dan daha uzağa gidildiğinde, 7. sırada yer alan Kosta Rika ve 8. sırada yer alan Yeni Zelanda, daha küçük ülkelerin nasıl dünya lideri karbondan arındırma gündemleri ortaya koyabileceğini gösteriyor. Orta Amerika ülkesi 2021 yılına kadar tamamen yenilenebilir kaynaklardan elektrik üretmeyi hedeflerken, Güney Pasifik ada ülkesi ise 2050 yılına kadar karbon nötr hale gelmeye yönelik bir yasa yürürlüğe koyarak cesur ve dönüşümsel bir iklim politikasıyla öne çıkıyor.
En fazla karbon emisyonuna yol açan ülkelerden bazıları Avrupa ülkelerinin gerisinde yer almakla birlikte ilerleme kaydediyor. Birleşik Devletler 40. sırada yer alıyor, ancak son yıllarda emisyonlarını azalttı ve dünyada verilen yeşil patentlerin yaklaşık beşte birine ev sahipliği yapıyor. Bununla beraber ABD ekonomisi büyük ölçüde fosil yakıtlara bağımlılığını sürdürüyor. Öte yandan 21. sırada yer alan ve yenilenebilir enerjiyi benimseyen Hindistan, dünyanın en büyük vejetaryen nüfusuna sahipken, dünyanın en büyük süt ürünleri üreticisi ve en fazla karbon emisyonuna yol açan 3’üncü ülkesi olmaya devam ediyor.
İlerleme katetmek mümkün
Yeşil Gelecek Endeksi, ekonomilerin geleceği düşünen iklim gündemlerinden nasıl faydalanabileceğini gösteriyor. Ne yazık ki bu durumun tersi de geçerli. Birleşik Arap Emirlikleri (42.) ve Nijerya (53.), en büyük üçüncü ve beşinci ham petrol ihracatçılarıyken, Endonezya (57.), Vietnam (49.) ve Güney Afrika (47.), en büyük kömür ihracatçıları. Karbondan arındırma, bu ülkelerin ekonomik durumu için bir varoluş tehdidi oluşturuyor. Ancak yalnızca enerji için değil, gelir için de yenilenebilir ve alternatif kaynaklara yönelme konusunda düzenli bir çaba gösterilmediği sürece, bu ve alt sıralarda yer alan diğer ülkeler geride kalma riskiyle karşı karşıya. Ekonomistler sürdürülebilir bir modeli korumanın zorluğu üzerinde çok fazla dururken, optimistler olumlu noktaya dikkat çekiyor: Çevresel sürdürülebilirlik ve iş sürdürülebilirliğinin birbirinden ayrılamaz olduğunun farkına varıp bu yönde harekete geçenler, çok ciddi bir avantaj elde edecekler.