VakıfBank Kültür Yayınları’ndan çıkan “Yöneticinin Genç Bir Yazar Olarak Portresi”, hikâye anlatmanın şirketler ve yöneticilerin kaderini belirlediğini ortaya koyuyor. Kitapta, dünya devi markalardan Steve Jobs, Umberto Eco ve Tim Cook gibi önemli isimlere atıfta bulunan Philipp Schönthaler, zirveye çıkış öykülerinden kesitler sunuyor, günümüzde hikâye anlatabilenlerin başarılı olduğunu söylüyor.
VakıfBank Kültür Yayınları (VBKY) “Yöneticinin Genç Bir Yazar Olarak Portresi:
Schönthaler, CEO’ların zirveye çıkışlarından anekdotlar sıralarken, global ölçekli dev markaların ürünlerini sunarken nasıl başarıyı yakaladıklarını anlatıyor. Çevirisi Emre Güler tarafından yapılan kitapta Schönthaler, her şeyin merkezinde iyi hikâye anlatmanın yer aldığını söylüyor.
Dünyanın en eski mesleği
Günümüzden binlerce yıl önce ilkel insan doğadan korktuğu için doğaya öykünmek istedi çünkü başarıya böyle ulaşacağını düşündü. Ateşin başında doğanın ve yırtıcı hayvanların dâhil edildiği öyküler anlattı, efsaneler tasarladı. Bununla yetinmedi, korkularını mağaralara resmetti. İnsan, zamana ve mekâna meydan okudu, her koşulda hikâye anlattı çünkü hikâyesi güçlü olanların söz sahibi olacağını iyi bilirdi… Schönthaler, dünyanın en eski mesleğinin hikâye anlatıcılığı olduğunu ifade ediyor.
Dev markaların başvurduğu yöntemdir
Mevzunun 90’lı yıllara gelindiğinde farklı bir boyut kazandığına dikkat çeken Schönthaler, yöneticilerin, ürünlerin pazarlanmasında hikâyeye başvurduğunu söylüyor. Bugün Silikon Vadisi’nin dahi temelinde bir hikâye yatıyor. Yöneticilerin, CEO’ların gömleklerinden duruşlarına, saç şekillerinden konuşma hızlarına, tanıttıkları ürünlerden tanıtma şekillerine kadar her aşamada bir hikâye var. Amaç ise belli, kuşkusuz başarıya uzanmak, mesajı doğrudan iletmek, hedef kitleyi çembere almak!
Steve Jobs’tan Tim Cook’a…
Schönthaler kitabına, Steve Jobs’ın 12 Haziran 2005’te Stanford Üniversitesi mezunlarına yaptığı konuşmayı referans alarak başlıyor. İlerleyen sayfalarda ise Walter Benjamin, Nietzsche, Tim Cook, Alasdair McIntyre, Umberto Eco ve Jean-Paul Sartre gibi finans, edebiyat ve düşünce tarihine damgasını vuran daha onlarca önemli ismin yaşamından, fikirlerinden ve çalışmalarından kesitler sunarak devam ediyor. Schönthaler, hikâye anlatıcılığına, pazarlama faaliyetlerinden organizasyonlardaki zayıflıkların saklanmasına, kullanılmayan kaynakların harekete geçirilmesinden iş görür hale getirilmesine dek her alanda etkin bir şekilde başvurulduğunu vurguluyor. Ve yöntem global ölçekli dev şirketlerin kâr oranlarından anlaşıldığı kadarıyla işe de yarıyor. Ürününü güçlü ve inandırıcı hikâyeyle destekleyen ise başarının ta kendisi oluyor.
Büyük kalabalıklara konuşmak şart
Günümüzde hikâye anlatıcılığının bilgi üretiminin merkezinde yer aldığını söyleyen Schönthaler, dev markaların hikâye anlatmak için ekipler kurduğunun bilgisini paylaşıyor. CEO’ların veya genel müdürlerin çok iyi birer konuşmacı ya da hikâye anlatıcısı olmak zorunda olduğunu belirtiyor. Schönthaler’ya göre artık toplum gönüllüsü olarak çalışmanın veya büyük maddi bağışlarda bulunmanın yetmediği an dev konferans salonlarında büyük kalabalıklara konuşuluyor. Schönthaler, şu satırları kaydediyor:
“Hikâye anlatıcılığı yönetiminde hikâye ve yönetim kavramlarının her ikisi de bir tek temellendirmeye gereksinim duyan bir anlaşma/ittifak içerisine girer. Yönetimde faydacılık hüküm sürer. Hikâyeler ilişkileri öteden beri karmaşık biçimde düzenlemektedir. Bu işlevleriyle son zamanlarda kendini esasen farklılaşma üzerinden tanımlayan modern toplumlar için çekici hâle gelmektedirler… Bulantı adlı romanında Jean-Paul Sartre, ‘Bir insan her zaman için bir hikâye anlatıcısıdır,’ diye başkarakterine kafa yordurur: ‘O, başından geçen her şeyi hikâye biçiminde görür.’ İngiliz yazar A.S. Byatt şöyle der: ‘Anlatmak, insan doğasının nefes almak ve kan dolaşımı gibi bir parçasıdır.’ Ahlak filozofu Alasdair McIntyre, ‘İnsan, özü itibarıyla hikâye anlatan hayvandır,’ varsayımında bulunur. ‘İnsan, doğası itibarıyla hikâye anlatan hayvandır,’ diyen İtalyan göstergebilimci ve çok satan yazar Umberto Eco da adeta kelimesi kelimesine aynı fikirdedir.”