Geçtiğimiz hafta yayınlanan “kırmızı kod” adıyla nitelendirilen Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (Intergovernmental Panel for Climate Change, IPCC) raporunun ardından bugün, IPSOS Mori ve Global Commons Alliance tarafından gerçekleştirilen kamuoyu araştırmasının sonuçlarını yayınladı.
Araştırma, gezegenin kritik eşiklerine, gezegenin sürdürülebilirliğinin sağlanması için gerekli liderliğe ve gerekli ekonomik ve toplumsal dönüşümlere yönelik kamuoyunun tutumlarını değerIendiren bir dizi bulgu içeriyor. Araştırmanın bulguları, G20 ülkeleri kapsamında bu önemli konuda bugüne kadar
Anket aynı zamanda G20 ülkelerinde yaşayanların büyük bölümünün (%58) küresel müşterekleri oluşturan doğal kaynaklarımızın durumu hakkında endişeli ya da çok endişeli olduğunu ortaya koyuyor. Katılımcıların %83’ü gezegenin sürdürülebilirliği kapsamında öncü rol oynamak ve doğanın korunması ve iyileştirilmesine yönelik harekete geçmek için isteklilik gösteriyor. Gelişmekte olan ülkelerde yaşayan insanlar, gelişmiş ekonomilere kıyasla doğanın ve iklimin korunmasına yönelik daha fazla isteklilik gösteriyor. Daha etkin rol oynamak isteyenlerin yüzdesi, Endonezya’da %95, Güney Afrika’da %94, Çin’de %93, Japonya’da %61, Almanya’da %70 ve Amerika Birleşik Devletleri’nde %74 olarak gerçekleşiyor.
‘Küresel Müşterekler Anketi: G20 ülkelerinin küresel doğal kaynak yönetimine ve dönüşüme yönelik tutumları’ isimli raporun baş yazarı ve Global Commons Alliance İletişim Direktörü Owen Gaffney, “Dünyamız, gözlerimiz kapalı bir şekilde felakete sürüklenmiyor. İnsanlar çok büyük risk aldığımızın farkındalar, daha fazla katkı koymak istiyor ve hükümetlerinin daha etkin rol oynamasını talep ediyorlar” diyor.
Green Generation Initiative (Yeşil Nesil Girişimi) Kurucusu ve Wangari Maathai Vakfı Kampanya Direktörü Kenya’lı çevre ve iklim aktivisti Elizabeth Wathuti, kaleme aldığı önsözde, “Dünya’nın en zengin ülkelerindeki insanların çoğunluğu benim gibi hissediyor. Gezegenin durumu hakkında endişeliler ve onu korumak istiyorlar. Gezegenin sürdürülebilirliği için öncü rol olmak istiyorlar. Bu, dünyanın dört bir yanındaki liderlere yönelik bir uyarı niteliği taşıyor” diyor.
Araştırma, G20 ülkelerinde mevcut ekonomik sisteme yönelik hoşnutsuzluğun boyutunu da gözler önüne seriyor. G20 ülkelerindeki insanların %74’ü, ülkelerinin yalnızca kara ve ekonomik büyümeye odaklanan politikalar yerine, insan refahı ve doğanın korunmasına ve iyileştirilmesine yönelik konulara daha çok yer vermesi gerektiğini dile getiriyor. Bu görüş, G20 ülkelerinin tamamında oldukça yüksek bir yüzdeyle belirtiliyor. Bu görüş özellikle Endonezya (%86), Türkiye (%85) ve Rusya’da (%84) öne çıkıyor. Ancak en düşük yüzde görülen ülkelerde dahi bu görüşün çoğunluğu yansıttığı görülüyor: ABD’deki katılımcıların %68’i, İngiltere’deki katılımcıların %68’i, Kanada’daki katılımcıların ise %69’u tarafından bu görüş benimseniyor.
Gaffney, “Bulgular, G20 liderlerine, küresel müştereklerimizi korumak ve iyileştirmek üzere daha etkin politikaları hızla hayata geçirmek adına güven sağlamalı” diyor.
Anket, insanların doğal kaynakları korumak ve Birleşmiş Milletler’in Paris Anlaşması‘nda belirttiği iklim hedeflerini karşılamak amacıyla bilim camiasının fikir birliğine vardığı, önümüzdeki on yılda kapsamlı ve sistemsel dönüşümlere duyulan ihtiyaca dair kamuoyu farkındalığının daha sınırlı olduğunu ortaya koyuyor. G20 ülkelerindeki katılımcıların %59’u önümüzdeki on yıl içerisinde oldukça hızlı gerçekleşmesi gereken enerji dönüşümü ihtiyacını kabul ediyor. Katılımcıların yalnızca %8’i önümüzdeki on yıl içerisinde beslenme biçiminde değişiklikler ile çevresel maliyetleri ve döngüsel ekonomileri içeren ürün ve hizmetlerin fiyatlarında artışı içeren kapsamlı ekonomik değişimlere ihtiyaç duyulduğunu dile getiriyor. Ancak, katılımcıların %28‘i, bilim insanlarının kapsamlı bir değişime yönelik ihtiyaç duyulduğuna yönelik vurgusunun farkında.
Gaffney, “Bu durum endişe verici. Küresel müşterekleri korumak için gerekli dönüşümün hızını ve ölçeğini göstermek amacıyla etkisi yüksek kamuoyu bilgilendirme kampanyalarına ihtiyaç var. Bu dönüşüm, enerji sektörüyle sınırlı değil, hayatın her alanında dönüşümün gerçekleşmesi gerekiyor. İnsanların hayatlarında oluşabilecek sorunlara hazırlanmanın yansıra, bu bilgilendirme kampanyalarının günlük hayattaki faydalarının vurgulanması gerekiyor. Bu faydalar arasında istihdamın artması, kirlilik oranı düşük kentlerde yaşama olanağı, beslenme biçimlerinin daha sağlıklı hale gelmesi, toplumsal güvenin artışı, siyasi istikrarın sağlanması ve toplumun tüm kesimlerinin refahının artması yer alıyor” diyor.
Küresel müşterekler, gezegendeki yaşamın devamı için gerekli olan, temiz hava ve iklim koşulları, okyanuslar, ormanlar, buz tabakaları, tatlı su kaynakları ve gezegenin istikrarlı ve dayanıklı olması için gerekli süreçler anlamına geliyor. Anket kapsamında kolaylık sağlaması adına için “doğa” ve “küresel müşterekler” terimleri birbirinin yerine geçecek şekilde kullanılıyor.
Gaffney, “Zengin ülkelerde yaşayan katılımcılarla gelişmekte olan ülkelerde yaşayan katılımcıların tutumları arasındaki fark şaşırtıcı. Aralarında Brezilya ve Endonezya’nın olduğu yağmur ormanları gibi büyük ölçekli ekosistemlere ev sahipliği yapan ülkelerde yaşayan insanlar arasında küresel müştereklerin gördüğü zararın daha görünür ve elle tutulur olduğunu varsayabiliriz. Küresel ticaret, gelişmiş ülkelerdeki insanların etkileri görmesini engelliyor. Ancak bunun temel nedenini anlamak için daha fazla çalışma yürütülmesi gerekiyor” diyor.
Anket aynı zamanda, insanların %69’unun doğamızı korumanın getireceği faydaların, maliyetlerine kıyasla daha fazla olduğuna inandığını ortaya koyuyor. Bu görüşü savunanların en yüksek yüzdesi Çin’de (%82) görülüyor. Çin’i Brezilya (%87) ve Endonezya (%85) izliyor. Bu görüşü en az savunan ülkeler arasında Fransa (%44), Japonya (%53) ve Amerika Birleşik Devletleri (%60) yer alıyor.
Katılımcıların %71’i Covid-19 sonrası iyileşme politikalarının, toplumları gelecekte oluşabilecek şoklara karşı daha dayanıklı hale getirmek üzere eşsiz bir fırsat sunduğu görüşüne katılıyor. Bu katılımcıların %75‘i, küresel salgının insanların davranışlarında hızlı değişim yaratmanın mümkün olduğunu ortaya koyduğu görüşüne katılıyor. Birçok katılımcı salgının, doğayı ve iklimi koruma önceliğini değiştirmediği konusunda hemfikir. Katılımcıların yalnızca %26’sı ülkelerin endişe duyulacak daha önemli konuları olduğunu düşünüyor. Hindistan’da %56’lık bir kesim, Covid-19 sonrası iyileşme sürecinde, doğayı daha az öncelikli bir konu olarak ele alıyor.
İnsanların doğamızın durumuyla ilgili endişe duymasına rağmen, yalnızca üçte biri (%34), çocuklara iklimi ve küresel müşterekleri korumayı öğretmenin önemine inanıyor. Anket kapsamında katılımcılara çocuklara öğretilmesinin önemine inandıkları, aralarında “hoşgörü ve başkalarına saygı”, “dini inanç”, “bağımsızlık”, “çok çalışma” ve “itaat” gibi değerin olduğu 12 seçenek sunuldu. Küresel müştereklerin korunması, G20 ülkelerindeki katılımcıların seçtiği ilk üç değer arasında yer almıyor. Bu değer Arjantin, Fransa, Almanya, Hindistan, İtalya ve Meksika’da 4’üncü sırayı alıyor.
ABD Ulusal Bilim Akademisi Dünya Komisyonu üyesi ve Arizona Üniversitesi Coğrafya, Kalkınma ve Çevre Bölümü’nden Prof. Diana Liverman, “Anketin sonuçları arasında, ülkelerde doğa koruma farkındalığı, endişeler ve isteklilik konularındaki yüksek pay öne çıkıyor. Bu ülkeler Kuzey Amerika ve Avrupa’da yer alan ülkelerin yanı sıra gelişmekte olan ülkeler olarak nitelendirilen Arjantin, Brezilya, Çin, Hindistan, Endonezya, Meksika, Güney Afrika’yı içeriyor. İnsanlar gerçekten doğayı korumak adına bir şeyler yapmak istiyorlar; ancak, bilgi eksikliğinin yanı sıra, atabilecekleri adımlar kapsamında finansal kısıtlarla karşı karşıya olduklarını bildiriyorlar. Birçok ülkede insanların büyük kısmı enerji sistemlerimizi dönüştürmemiz gerektiğinin farkında; yaklaşık üçte biri gıda, değerler ve ekonomik sistemlerimizi dönüştürme ihtiyacını kabul ediyor. Daha önceki çevresel tutum anketlerinde görüldüğü gibi, kadınlar ve gençler, erkeklere göre daha ilgili ve harekete geçmek üzere istekli görünüyor” diyor.
Ipsos MORI Araştırma Direktörü Bridget Williams, “Anket sonuçları, G20 ülkelerinde yaşayanların, gelecekte küresel müşterekleri korumak ve restore etmek üzere üzerlerine düşen sorumlulukları yerine getirmek istediklerini açıkça gösteriyor. Bu kapsamda insanlar gerek yerel gerekse küresel liderlik sergilenmesini talep ediyor. İnsanların birçoğu aynı zamanda, medyaya yansıyan haberlerin kendilerinin kişisel yardımları konusunda neler yapabilecekleri hakkında belirsiz bir tavır sergilediğine inanıyor. İnsanların katkıda bulunabilmek üzere gerçekleştirebilecekleri bireysel faaliyetler hakkında daha fazla bilgi talebi anket sonuçlarına açıkça yansıyor. Bu talep özellikle genç nüfus ve çocuk sahibi aileler tarafından dile getiriliyor. Karar vericiler bu fırsatı, kamuoyunu harekete geçirerek, değerlendirmelidir. Bu kapsamda ilk adımı, insanların yaşadıkları ülkelerde ihtiyaç duyulan dönüşümü gerçekleştirmek üzere ne şekilde katkı sağlayabileceklerine yönelik daha net bilgi sunmak oluşturuyor” diyor.
Anket, IPCC’nin 6’ıncı Değerlendirme Raporu’nun yayınlanması öncesinde, 2021’nin Nisan ve Mayıs aylarında Ipsos MORI küresel araştırma şirketi tarafından gerçekleştirildi. Anket, G20 ülkelerinde yaşayan 19.735 katılımcıyı kapsıyor. Bunun yanı sıra bulgular, İsveç kapsamında yayınlanan ek anketin sonuçlarını içeriyor. İnternet üzerinden gerçekleştirilen görüşmeler, her ülkenin ulusal nüfusunun temsiliyetini gözetecek şekilde gerçekleştirildi.