İran Atom Enerji Teşkilatı Başkanı Feridun Abbasi Davani’nin bildirdiğine göre Rusya’nın yardımıyla inşa edilen İran’ın Buşehr nükleer santrali tam kapasite çalışmaya başladı. 2011 yılının sonunda aktif hale gitirilmesinden bir buçuk yıl boyunca Rus ve İran’lı nükleer uzmanlar santralde teknik testleri sürdürüyorlardı. 1000 megavat gücündeki nükleer santral Orta Doğu’da devreye giren ilk atom enerji reaktörüdür.
Yorumcu Vladimir Sajin’in konu ile ilgili yorumu şöyle:
Buşehr nükleer santralinin ilk ünitesinin kaderi zor. İnşaatına daha 1974 yılında Alman uzmanlar başlamıştı. Ama 1979 yılı İslam Devrimi’nden sonra inşaat çalışmaları dondurulmuştu. İnşaatı sadece 1995 yılında Rus şirket Atomstroyexport tarafından tekrar başlatılmıştı. Rus tarafı santrali ‘sıfırdan’ Almanların inşaat alanı yanında kurma teklifini ileri sürmüştü. Ama Tahran bundan 20 yıl önce inşa edilmiş yapılar ve o dönemden depolarda kalan bazı Alman teçhizatının kullanılmasında ısrar etmişti. Rus uzmanlarının Alman proje, yapılar ve donatımını Rus standartlarına uyması için değiştirmesi çok zaman ve çabalarını almıştı. Ta bu nedenle Buşehr nükleer santali 4-5 yıl değil yaklaşık 20 yıl inşa ediliyordu.
Butün bu zorluklara rağmen bügünlerde ilk İran nükleer santrali tam kapasite ile çalışmaya başladı.
Ama Tahran’ın çok sayıda nükleer planları vardır. İran yetkilileri sözcülerinin sözlerine göre önümüzdeki 15 yıl içinde Hazar Denizi, Basra Körfezi, Umman Denizi, ülkenin kuzeybatısında ve Huzestan eyaletinde 16 nükleer santralin inşaatı için alanlar artık seçilmiştir. Sayın Davani, ‘ülkenin atom enerjisinin gelişmesinin iki yol ile ilerleyeceğini’ belirtti. Sözlerine göre, ‘birinci yol, dünyanın önde gelen atom enerji üreticileri ile yeni nükleer santral ünitelerinin inşaatı ile ilgili sözleşme ve anlaşmalar yapma, ikinci yol ise yerli üreticilerin nükleer santraller için donatım tesislerini kurmasıdır’.
Ama uzmanların tahminlerine göre, önümüzdeki yıllarda nükleer santralleri kendi imkanları ile inşa etme ihtimali konusunda belirli kuşkular var. Rus Toplumsal Siyasi Araştırmalar Merkezi Müdürü Vladimir Yevseyev bu konuda yaptığı değerlendirmede şunu söyledi:
Tabii ki barışçıl atom enerjisi her ülkenin UAEK tarafından korunan yasal bir hakkıdır. Gelecekte yeni nükleer santrallerin inşa edilmesi ve onların UAEK’in sıkı kontrolü altında işletilmesi Tahran’a karşı şikayetlere yol açmaz. Ama atom enerjisinin gelişmesi yanısıra İran’ın nükleer programı ülkenin tam uranyum üretimi sürecini oluşturması dahilinde birkaç yön daha içermektedir. İşte bu noktada sorular meydana geliyor.
Onlardan en önemlisi, Rusya’dan getirilen yakıt ile çalışan tek Buşehr nükleer santraline sahip olan İran’a uranyum zenginleştirme ve nükleer yakıt üretimi için gereken çok pahalı endüstriyel altyapı ne için lazım? İran’ın nükleer projesinin gerçekleştirilmesi halinde (ki yakın gelecekte bunun ihtimali düşük) İran’da nükleer santraller inşa eden ülkeler onlara sadece kendi yapımı yakıt teslim ediyor olacak. İranlılar, nükleer bağımsızlığı için kendi zenginleştirilmiş uranyumuna ihtiyaçlarının olduğunu iddia edeiyorlar.
Ama İran’daki uranyum rezervleri Buşehr nükleer santralinde çalışan iki reaktörün 7-10 yıllık çalışması için yetecek. Ya sonra ne olacak? İran yine başımsızlığını mı yitirecek? Yoksa uranyum zenginleştirilmesi Tanran’a nükleer santraller için değil, o kadar barışıçıl olmıyan amaçlar için gerekli mi?
Bu zor durumun tek bir çözüm yolu vardır, o da Tahran’ın BM Güvenlik Konseyi ve UAEK taleplerinin yerine getirmesi ve aynı anda nükleer malzemeler ve teknolojilerin ithalatını yasaklayan İran’a karşı yaptırımların kaldırılması yoluyla İran nükleer sorununun çözülmesidir. O zaman İran’a UAEK ve İran ile nükleer işbirliği yolunda çok büyük olumlu deneyime sahip olan Rusya’nın desteğiyle atom enerjisinin geliştirilmesi ile ilgili çok geniş boyutlu imkanlar tanınmış olacak.
Kaynak: Enerji Enstitüsü