Türkiye ve İsrail ilişkilerindeki can damarı Filistin meselesi. Özellikle AK Parti’nin iktidara gelmesiyle Türkiye’nin bu konuda gösterdiği hassasiyet arttı. Filistin fay hattına rağmen, devam eden ekonomik ve diplomatik ilişkilerin dönüm noktası ise 2009 yılı oldu.
Aradan bir yıl geçtikten sonra ise, 31 Mayıs 2010’da Mavi Marmara saldırısı gerçekleşti. O tarihten sonra Türkiye’nin İsrail’e karşı olumsuz tavrı
İsrail’in zaten sorunlu ilişkileri var bölge ülkeleriyle. Türkiye’yi de karşısına almasıyla iyice yalnızlaştı. Ancak İsrail’in Türkiye’yle yeniden diplomatik ve dolayısıyla da ekonomik ilişki kurma istemesinin asıl sebebi bu yalnızlık değil, enerji.
2010’dan sonra küresel enerji denkleminde dinamikler yerinden oynadı.Özellikle bölgede enerji alanında önemli gelişmeler yaşandı. Doğal olarak da İsrail,bölgesel enerji denkleminin dışında kalma ihtimaline karşı yeni arayışların içine girdi.
Peki İsrail’i endişelendiren bölgesel enerji denkleminde neler değişti?
Türkiye, Azerbaycan gazını hem kendi tüketimi için hem de bu gazın Türkiye üzerinden AB ülkelerine taşınması için TANAP projesini başlattı. Azerbaycan ile gerçekleşen bu dev projeye katılmak için bölgede birçok enerji aktörü, Türkiye ile yakınlaşarak ortak enerji projeleri gerçekleştirmeyi hedefliyor.
İran’a uygulanan yaptırımların kaldırılmış olması, enerji denkleminde önemli bir aktör olarak İran’ın tekrar öne çıkmasını sağladı. İran’ın dünya piyasalarına ulaşmak ve en önemli kaynağını gelire dönüştürmek için çok istekli olduğu ortada.
Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) ise uluslararası piyasalara doğal gazını ve petrolünü satma konusunda, merkezi hükümet ile yaşanılan sorunlara rağmen, Türkiye ile bu yolda yürümeye kararlı.
Rusya ile yaşanan uçak krizi sonrasında Rusya’yla planlan Türk Akımı projesi rafa kalktı. Rusya’ya doğal gaz bağımlılığı yüzde 50’nin üzerinde olan Türkiye’nin bu kriz karşısında alternatifler ararken, bölgede alternatif olmak isteyen bir çok ülke oldu.
Bu yüzden, dünyanın en büyük LNG ihracatçısı olan Katar ile olası bir enerji krizine karşı uzun vadeli ve düzenli LNG ithalatı yapılmasını sağlayacak ön mutabakat anlaşması imzalandı. Bu kapsamda kurulması öngörülen gaz depolama ve gazlaştırma terminallerinin yapımı için yeni bir dönem başladı.
Türkiye’nin farklı ülkelerle yaptığı enerji ortaklığı, bölgesel enerji denkleminde Türkiye’nin gücünü artırıyor. Yeni enerji anlaşmaları için bölge ülkelerinin dikkati de ilgisi de Türkiye’ye çeviriyor.
Tüm bunlara karşı İsrail’in enerjideki karnesi ise pek iyi görünmüyor.
İSRAİL ENERJİ DENKLEMİNİ NASIL DEĞİŞTİRECEK?
Bölge ülkelerinden Mısır ve Ürdün ile yapılan anlaşmalar için gereken altyapının kurulması çalışmalarına henüz başlanmadı. İsrail’in 2009 yılında Leviathan veTamar bölgelerinde keşfettiği doğal gazı nereye satacağı, bu ihracatı nasıl gerçekleştireceği ise yine bir soru oluşturuyor.Doğal gazı LNG olarak mı yoksa boru hatlarıyla mı taşıyacak?Üstelik bu transferin gerçekleşmesi için yatırıma, yatırım için de milyar dolarlarla ifade edilen finansmana ihtiyaç var.
Bu durumda Türkiye, doğal gazın transferinde düşük maliyetli ve güvenli bir güzergâh sunuyor. İsrail, Türkiye’ye doğal gaz ihraç ederken aynı zamanda AB pazarına doğal gazı taşıyabilecektir. Aksi takdirde, İsrail’in Türkiye olmadan uluslararası piyasalara çıkması zor.
Dolayısıyla, doğal gaz arz ve talep eden ülkeler arasında doğal bir köprü görevi gören ve enerji merkezi olmak isteyen Türkiye’nin coğrafi konumu İsrail için en uygun rota olarak gözükmektedir. Ancak, Türkiye sahip olduğu avantajını iyi kullanırken bu bölgede çıkarılacak gazın Filistin gazı olduğu unutulmamalı.
Yazan: Erdal Tanas Karagöl
Haberin Devamı İçin TIKLAYINIZ>>>
Kaynak: Yeni Şafak