Adnan Menderes Üniversitesi’nden Prof. Dr. Yunus Çengel, “Jeotermal enerjiyi artan kanser olaylarının faili olarak görme yaklaşımı geçersizdir. Bu kolaycı yaklaşımın bilimsellikle ilgisi yoktur” dedi.
Aydın’da bir süredir jeotermal enerjinin insan ve çevre sağlığına olumsuz etki yaptığına yönelik tartışma ve eylemler devam ederken, konunun dünyadaki önde gelen uzmanlarından Adnan Menderes Üniversitesi Mühendislik Fakül
Çengel, Türkiye’nin enerjide yaklaşık dörtte üç oranında dışa bağımlı bir ülke olduğunu ve sadece 2014’te enerji ithalatı için 55 milyar dolar ödediğini hatırlatarak, “yer altındaki güneş” olarak da bilinen jeotermalin Türkiye için bir nimet olduğunu ve bu nimetin en iyi şekilde değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.
“Karşı çıkmak anlamsız”
Çengel, jeotermalin gerekli hassasiyet gösterildiğinde dünyada en çevre dostu enerji türlerinden biri olarak bilindiğini belirterek, jeotermal enerjiye karşı çıkmanın bir anlamı olmadığını söyledi.
Türkiye’de 2013 yılında trafik kazalarında 3 bin 685 kişinin hayatını kaybettiğini, 275 bin kişinin de yaralandığını hatırlatan Çengel, “Ama aklı başında hiç kimse bu hazin tabloya bakıp da araçların yasaklanmasını istemez. Aklın gereği, hatalardan ve eksiklerden ders çıkarıp hataların tekrarlanmasını önlemek ve gerekli tedbirleri alıp olası zararı olabilecek en düşük seviyeye indirmektir. Jeotermal enerjide de akıl ve bilimi rehber edinip benzer yapıcı bir yaklaşımla, varsa yapılan spesifik yanlış uygulamalara, suistimallere, ihmal ve ihlallere odaklanıp bunların düzeltilmesi gayreti içinde olunmalıdır. Aydın’da hava, su, toprak ve tarım ürünlerinde düzenli ve yeterli sayıda ölçümler yaparak çevre ve sağlık için tehdit oluşturan arsenik ve hidrojen sülfür gibi kimyasalların takibi ve bu tür bilimsel verilere dayanarak ilgililerin ve halkın bilgilendirilmesi ve de sorulara cevap bulmak için gerekli Ar-Ge’nin yapılması ile mümkündür. Bunun için de kendi yeri, yetkin insan gücü, laboratuvar altyapısı ve yeterli bütçesi olan bir jeotermal merkezi bir an önce hayata geçirilmelidir” diye konuştu.
“Kanserojen etkisi yok”
Jeotermal enerjinin Aydın için incir ve zeytin gibi bir nimet olduğunu ifade eden Çengel, şunları söyledi: “Jeotermal gaz atıklarının kanserojen bir etkisi yoktur. Jeotermal santralların en büyük gaz atığı olan ve sera etkisiyle bilinen karbondioksit, insanlar, hayvanlar ve bitkilerle beraber kömür, petrol ve doğal gaz gibi fosil yakıt yakan ulaşım araçları ve elektrik santralleri tarafından yoğun olarak üretilip atmosfere atılan sağlığa zararsız bir gaz. Tıpta bir hastanın yeni bir maddeyi belli bir miktarda belli bir süre alması sonucu iyileşmesi üzerine ‘bu madde şu hastalığa ilaçtır’ hükmü nasıl geçersiz ise, jeotermal enerjiyi artan kanser olaylarının faili olarak görme yaklaşımı öyle geçersizdir. Aydın’da son yıllarda kanser vakalarının arttığı verisine dayanarak ve son yıllarda bölgede değişiklik olarak jeotermal enerjisine işaret ederek, aynı anda görülen iki şeyden birini diğerinin sebebi ilan etmek bilim değil, anti-bilimdir. Bu kolaycı yaklaşımın bilimsellikle bir ilgisi yoktur. Böyle tek bir gözlemsel çalışmaya dayalı olarak söylenebilecek en makul şey, ‘acaba jeotermal enerji ile kanserin bir ilgisi olabilir mi’ sorusunu sormak ve kontrol yerleri/grupları oluşturarak dikkatli ölçümlere dayalı uzun vadeli araştırmaların yapılmasını önermektir.”
Kaynak: Yeni Asır