Karbondioksit Salımlarımız % 124 Arttı, Çözüm Enerji Verimliliği!

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından 2012 yılının “kömür yılı” olarak ilan edilmesi nedeniyle Doha’daki Taraflar Konferansında Türkiye’ye Uluslararası İklim Eylem Ağı tarafından “günün fosili” ödülü verildiği hatırlatıldı.

Sonuç bildirgesinde Türkiye enerji arzının % 31’i kömür, % 32’si doğal gaz ve % 27’si petrolden sağlandığı, Enerjimizin % 90’ının fosil yakıtlardan üretilmesi sonucunda 1990 yılında 188,4 milyon ton olan CO2 salımının, 2011 yılında 422,4 milyon tona çıktığı, artışın 1990 yılına göre % 124,2 olduğu ve bu artış oranıyla sera gazı salımlarını en fazla arttıran ülke konumuna geldiğimiz belirtildi.

2035 yılında 450 ppm CO2 eşik değeri aşılabilir

Sonuç bildirgesine göre Mayıs 2013’te 400 ppm CO2 sınırı aşıldı. Ancak ormanların büyüme dönemi olması nedeniyle ağaçların CO2’i bağlayacağı ve 2013 yılı sonunda 396-397 ppm’e gerileyeceği tahmin ediliyor. 400 ppm eşiğinin ise 2014 ya da 2015 yılında aşılacağı öngörülüyor. Küresel olarak sıcaklıkların 2 C° artmasına neden olacak 450 ppm CO2 konsantrasyonuna ise 2035-2040 yıllarında ulaşılabilir.

Enerji verimliği konusundaki çalışmalar ümit verici, ancak samimi adımlar gerekli

Bildirgede Enerji Verimliliği Strateji Belgesi, Sera Gazı Emisyonlarının Takibi Hakkında Yönetmelik gibi mevzuat ve eylem planlarının hazırlanmasının iklim değişikliği ile mücadele açısından oldukça önemli olduğu vurgulandı. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı rakamlarına göre ülkemizde bina sektöründe % 30, sanayi sektöründe % 20 ve ulaşım sektöründe % 15 kadar enerji tasarruf potansiyeli olduğunu, bu enerji verimliliği potansiyelinin tamamının kullanılması durumunda 3 Atatürk Barajı büyüklüğünde HES’in ürettiği enerjinin tasarruf edilebileceği açıklandı. Ancak bu hedeflere ulaşılması ancak kararlı ve ciddi adımlarla mümkün olabileceğine ve enerjiye olan talebin iyi yönetilememesi ve azaltılamaması durumunda enerji tüketiminin artacağına dikkat çekildi.

Ağaçlar taşınabilir, ama orman ekosistemi taşınamaz

İstanbul’un kuzeyini yapılaşmaya açacak olan 3. Köprü bağlantı yolları ve 3. Havaalanı, Kanalistanbul ve yeni yerleşim projeleri bilim insanlarınca İstanbul Çevre Düzeni Planında yer almadığı için eleştirildi. Bilim insanlarınca söz konusu projelerin İstanbul için yaşamsal öneme sahip olan orman alanlarını ve su havzalarını yok edeceği uyarılarına rağmen projelerin son hızla devam ettiğine değinilen bildirgede büyük projelerde kesilen doğal ormanların yerine başka yerlerde daha fazla ağaç dikildiği şeklindeki savunmanın doğru olmadığı vurgulandı.

Bildirgede ağaçlandırılan alanlara sadece ağaç dikildiği, oraya diğer canlıların gelmesi, Ormana özgü toprak ve iklimin oluşması için onlarca yıl geçmesi gerekli olduğu açıklandı ve “orman ağaçların toplamından büyüktür”, ağaçlar taşınabilir, ama orman ekosistemi taşınamaz denildi.

Proje maliyet analizlerinde doğanın bedeli de dikkate alınmalı

Sadece 3. Havaalanı sahasından taşınacak ağaçların maliyetinin ağaç başına bin TL (araç gereç yakıt masrafları, kiraları, çalışacak personelin giderleri vb.) gibi çok kaba bir hesapla 2 milyar TL’yi geçeceği açıklanan bildirgeye göre bu maliyet havaalanının ihale bedelinin % 10’una kadar ulaşabilecek. 2 milyon ağaç için 20 milyon m2 bir alan bulunması gerektiği söylenen bildirgede, her taşınan ağacın yaşamasının mümkün olmadığı açıklandı.

Büyük tesislerin yapılması sırasında alternatif projeler arasından doğaya ve çevreye en az zarar verecek olanların seçilmesinin ve doğaya verilen zararın da proje maliyetlerine eklenmesinin gerektiğine değinildi. 3. Köprü inşası sırasında kesilecek yaklaşık 1,5 milyon kadar ağacı kurtarmak için bağlantı yollarının viyadüklerle ormanların üzerinden veya tünellerle altından geçirilmesi önerisi yapıldı.

Kaynak: Haberler

artışCO2 salımınıDoğalgazenerjienerji arzıenerji gündemienerji sektörüenerji üretimienerji verimliliğifosil yakıtlargünün fosili ödülükömürkömür yılıpetrolsera gazı salımlarıtürkiyeUluslararası İklim Eylem Ağıverimli enerji kullanımı
Yorumlar (0)
Yorum Ekle