Devletler gibi, dünyaya ihracat yapan firmalarımız da gelecekle ilgili bütün planlarını petrol fiyatlarına göre yapmaktadır. Bunun için üretimde kullanacakları parayı, bir kenara ayırıp, ne olur, ne olmaz diye atıl olarak tutmaktadır.
Petrol ve doğalgaz üretiminin yetersizliğinden dolayı neredeyse %92 oranında dışa bağımlı olan Türkiye’nin acilen yeni enerji kaynaklarına ihtiyacı vardır. Çünkü petrol ve doğalgaz senelerdir Türkiye’nin canını acıtmaktadır. Enflasyonun, işsizliğin, cari açığın en büyük nedeni hep enerji harcamaları olmuştur. Vergilerin çoğu, ihracatın neredeyse tamamı enerjiye gitmiştir. Ama yine de Türkiye, bugün bile “cari açık” belasından kurtulamamıştır.
Ne zaman petrol ve doğalgaz fiyatları yükselmeye başlasa, bizim ekonomistler yükselişin yol açacağı sorunları bertaraf edebilmek için gece gündüz çalışmak zorunda kalmaktadır. Ankara hükümetleri, gün ağarmadan petrole zorunlu olarak zam yapmaktadır. Ertesi gün diğer ürünlere yapılan zamlar açıklanmaktadır.
Devletler gibi, dünyaya ihracat yapan firmalarımız da gelecekle ilgili bütün planlarını petrol fiyatlarına göre yapmaktadır. Bunun için üretimde kullanacakları parayı, bir kenara ayırıp, ne olur, ne olmaz diye atıl olarak tutmaktadır.
Petrole ihtiyacın ortaya çıktığı son yüz yılda petrol uğruna nice savaşlar oldu. Milyonlarca insan öldürüldü, ya da sakat bırakıldı, göçmen durumuna düşürüldü. İç savaşlarda ülkeler bölündü. Petrol ve doğalgaz yataklarının bulunduğu küçük ülkeler, büyük ülkelerin oyun alanı oldu. “ Vallahi billahi ben yazmadım, önceki satırları. Bir NATO uzmanının yazısından apardım. Durumun vahametini güzelce anlatmış, ben güzel böyle anlatamazdım. Uzman olmadığım için siz de ciddiye almazdınız zaten. Sonrasında çözüm de öneriyor elbette, kestirmeden söylersem yeraltındaki kayaları sıkıp gazını çıkaralım gibi. Bağımlılıktan kurtuluruz diyor ama kayayı sıkarak gaz çıkarmak, boruyu daldırıp delerek çıkarmaktan yüzde elli daha maliyetlidir diye de ekliyor tabii. Merakınızı celp ederse kayanın nasıl sıkılacağı, sorun Google Amca’ya hemen verir cevabı nasılsa.
Küflenmiş saman ithal ediyoruz, ineklere yedirmek için, silaj yapmak mı zor geliyor köylüye, silaj yapacak malzemeyi bulmak mı? Yoksa ineğin silajı, küflü samandan daha çok sevdiğini mi bilmiyor?
Devlet kadro açsa da, garanti para, garanti sigorta, garanti gelecek, otur masada, salla başı al maaşı hesabı yapıyorlar genellikle. Eh tabii mühendis eline kürek alıp gübre karıştırmak için yetiştirilmedi elbette. O işi teknikerlerin bilmesi gerekiyor aslında. Memlekette tekniker, ara eleman yetiştirecek mektepler kapatılmış olunca, iş başa düşecek ama köylüye hayvanların dışkısından elde edilecek metan gazının değerini öğretirken. Köylü kolay öğrenir, kendi faydasına olacak işi. Nitekim biodizeli tarlada yetiştirdiği, yetiştirebileceği yağlı tohumlardan kolayca, neredeyse bedavaya üretebileceğini, traktörünü, patozunu, pancar motorunu çalıştırabileceğini öğrendi. Üretti ve kullandı da bir süre.
Politikacılar, bürokratlar, maliyeciler de her zaman uyanıktır malum, onlar da gördüler tabii köylünün gözünün açıldığını. Fırsat bu fırsat, kaçmaz, kaçırılmaz. Var mı öyle döviz harcamadan, ithal edilmeden, vergi üstüne vergi ödemeden, Arabın petrolünü dağıtan Amerikalı şirkete de kazandırmadan, kendi dizelini üretip kullanmak. Önce EPDK ya başvur hele, izin, lisans belge al.
Nasıl mı alacaksın, o belgeleri alabilecek olsan, “belge al” der miydim? Dercesine bak yasada yazılı hepsi, yönetmelikler de var sayfalarca, kağıt üstünde o belgeleri nasıl alabileceğin yazıyor. Pratikte o belgeyi alabilecek babayiğit olmayacak tabii, kolay mı öyle madalya takmak. Es kaza alabilirsen lisans belgesini devlete de ÖTV adıyla maruf özel tüketim vergisi ödeyeceksin, oran mı yok canım 1 e 1 değil vallahi devlet olarak ben vatandaşı, üreteni düşünür desteklerim, yüzde doksan sekiz vergi yeter bana, yazıyla anlamadın mı dur bir daha söyleyeyim o zaman % 98. Böyle kağıtları istersen vatandaştan, bir misli de vergi de alacağım üstüne diye diretirsen ey devletlum; biz zamanında neden yerli malı yurdun malı diye geçirirdik bir haftamızı. Bir hafta boyunca okula çantamızda mandalina, portakal taşırdık, paylaşırdık arkadaşlarımızla. Hani petrol için dışa bağımlıyız, varil fiyatı yükseliyor, fiyatlarda ayarlama yapmak kaçınılmaz, diyordunuz. Tamam, biz vazgeçtik bedava mazot üretmekten. Siz yapın ayarlamalarınızı, bir damla biodizel üreteni de bulursanız alırsınız verginin babasını, bir de KDV toplarsınız üstüne. Toplama işleminde sıfır etkisiz eleman mıydı, pardon çarpın o zaman hem daha büyük bir sıfır olur belki o vergiler. Biz devletimizi severiz, devlet de bizi sever, üreteni sever, köylüyü sever. Hem cumhuriyetimizin kurucusu, önderimiz Atatürk bile “ Köylü milletin efendisidir! “ dememiş miydi? Devletimiz kayayı sıkar, gazını çıkarır elbette. EPDK’ dan lisansını da verir, vergisini de toplar. Tarladan mazot çıkarmak, artıklarını silajda kullanmak, ineklerin dışkısından biyogaz çıkarmak, hele yakın birkaç köy ama kooperatifle, ama şirketle birleşerek bu işleri yapmak. Mühendislerin, muhtarların bu işe öncülük etmeleri tamam vazgeçtik biz, gerçekten zor işler bunlar.
Hüsamettin ile Süleyman kahvede bizi bekliyordu zaten, 66 oynamak için onları fazla bekletmeyelim bari. -Yeğen hele getir o çayları soğutmadan, lafa daldın yine. -Tamam, dayım anladım, yine boş boş gevezelik ediyorsun diyeceksin şimdi. Geldi çaylar, sıcak sıcak… Afiyet olsun yerli malı, yurdun malı…
Gün gelir o da olur inşallah. Kayayı sıkıp gazını çıkaranlar, tarlamızdan mazot da bulurlar, saman da.
Maşallah diyeceğimiz günlerde de görüşeceğiz, inşallah. Sağlıcakla kalın o günlere kadar…
Kaynak: Enerji Enstitüsü