Neşet ERTAŞ ’ı bilir misiniz? O efkârlı masaların, dert yanığı, bir mütevazı sade neşet babası. O türkülerini sazının telleri arasından çıkan çığırtılara yazmıştır. Saz ne kadar ağlarsa, o da o kadar ağlatır insanı. Onun en büyük eseri, parmaklarıdır, nasır tutmuş parmakları. Toprak istedi onu bizden. İlk önce vermedik, ama toprak bizden güçlüydü. Aldı onu acımasızca. Hatıralar bırakmazdı peşini onun geçmiş aldı onu bizden. Geçmiş? Geçmiş neleri almadı ki bizden? Neşet BABA’yla Müslim’ün o kederli seslerini bile aldı bizden. Bir akşamüstü oturup çayınızı içerken radyoda ve ya televizyonda duydunuz mu onların çığlıklarını hiç? Çığlıkları göktedir onların, efkâr dumanları ise bulutlar.
Sade onlar mı biz de çığlık atarız. Hayallerimiz ve yarınki umutlarımız için. Geçmişteki acılarımız için. Çığlık atarız ama, bazen sesimizi duyuramayız. Yansıtamayız benliğimizi çığlıklarla bazen. İşte tam bu anda kurarız dert soframızı, ve yemeğinizi derdimize meze ederiz. Geçmişi hatırlarız yaşarız geçmişimizi
Bu size her şeyi yeniden inşa etme fırsatı verir. Bu konuda yaşaması en zor şeylerden birisi disosiyatif kimlik bozukluğuna örnek vermek isterim. Bu hastalığı taşıyan kişiler hem düzenbaz, güvenilmez aynı zamanda da dünyada gördüğünüz en naif kişi olabilir. Ben burada kişiliği ve(ya) karakteri bir ipliğe benzetiyorum. Birden fazla ipliğiniz olduğunu düşünün. Siz bunlarla bir kazak öreceksiniz. Öreceğiniz kazak da karakteriniz. Ama birden fazla ipliğiniz olursa, tek renk değil de renkli bir kazak öreceksiniz. Tabi ki renkli bir kazak örmenin faydaları var, bu Tanrının size verdiği bir hediye olacak. Ama bu kazağı taşıma sorumluluğu sizin elinizde. Taşıyamaz da kazağı zedelerseniz? O zaman kazağa yama yapmak zorunda kalacaksınız. Yapacağınız yamalar toplum içinde, ya yamalı bu denmenize neden olursa ki olacak. Diyelim ki bu yamaları saklayabilmeyi başardınız. Ama nereye kadar saklayacaksınız? İllaki sakladığınız bu yamalar bir yerde takılıp sökülecek. O zaman bu yamalarınızla birlikte, diğer sökülmüş ve yamalanmış yerleri de hatırlayıp paniğe kapılacaksınız. O zaman daha da alt üst olacaksınız. Bu yüzden ilk yapmamız gereken şey şu;
Yaması fazla olan insanlara saygı göstermek ve o insanların yaptıkları tuhaf hareketleri göz ardı etmek. O insanlardan yaması olduğu için uzak durmak değil de onları tanımaya çalışmak. Sonuçta toplumda yaşıyorlar ve size herhangi bir zararları olmayacak. Bunun farkında olmanız ve ön yargı ile yaklaşmamanız en iyisi olacaktır. Tek iplikle yaşamanın mutluluğu içinde olmanız dileğiyle…
Muhammet Alperen ERTAŞ – Kişisel Gelişim / Psikoloji – Ar-Ge İnceleme Editörü – alperenertasss@gmail.com