Enerji uzmanı Önder Algedik’in, Türkiye’deki enerji politikalarını, yatırımlarını ve kömürlü termik santrallerini incelemeler sonucunda hazırladığı Kömür ve İklim Değişikliği 2016 Raporu, kömür odaklı enerji politikalarının, resmi söylemin aksine enerjide dışa bağımlılığımızı arttırdığını ortaya koymaktadır. Rapor, Paris İklim Değişikliği Anlaşması’nı imzalayan ülkemizin kömür ve diğer fosil yakıtlarına bağımlılığının sürekli artmaya devam ettiğini de açıkça göstermektedir.
İthal Kömür 6 Kat Arttı!
Türkiye’nin 1990 yılından beri yaptığı yatırımları ve tüketimlerinde incelendiği Rapor’da, kömür ithalatının 1990 yılına göre 2014 yılı itibari ile 6 katına çıktığı görülmektedir. 1990 yılındaki, kömür ithalatı 5,5 milyon ton 2014’de 30,2 milyon tona çıkmıştır.
1990 yılındaki toplam kömür tüketimi 54,5 milyon ton iken, 2014 yılına gelindiğinde 97 milyon ton olarak gerçekleştiğini göz önüne aldığımızda, 42,5 milyon ton artışın ile yaklaşık 41,5 milyon tonu kömürlü termik santrallerden kaynaklandığını göstermektedir.
Türkiye’nin ithal kömüre bağımlılığı 2002 yılından beri katlanarak artmaya devam ediyor. Raporun iklim ve enerji uzmanı yazarı “Türkiye’de ithal kömür kullanımının 2002’den beri termik santraller yüzünden arttığını görüyoruz. 2002 yılından beri eklenen 9 GWlık kurulu gücün 6 GWtı ithal kömürlü termik santral” olduğunu belirtiyor.
Türkiye’deki düşük kaliteli linyitlerin elektrik üretiminde kullanılmasına ilişkin devam eden yoğun tartışmalara da değinen Algedik “Son dönemlerde yetkilerden enerji bağımsızlığı için yerli kömürü destekleyen açıklamalar duyuyoruz. Hatta, Tufanbeyli İthal Kömür Santrali açılışında Cumhurbaşkanı ithal kömüre karşı olduğunu beyan etti. Ancak, veriler Türkiye’nin hem ithal kömürü hem de yerli kömürün kullanımını arttırma arzusunda olduğunu gösteriyor. Üstelik, öncelik ithal kömüre verilmiş durumda. Türkiye’de kurulmak istenilen ithal kömürlü termik santrallerin kapasitesi, planlanan yerli kömürlü termik santrallerin 6 katı! 2002’den beri bu hükümet döneminde her geçen gün kömüre bağımlı hale geliyoruz dedi.
Sera Gazı Emisyonlarındaki Artışı Enerji Kaynaklı!
Türkiye’nin atmosfere saldığı sera gazları 1990’da 207,8 milyon tondan 2014’de 467,6 milyon tona çıktı. Böylece 24 yılda %125 artış gerçekleşti. Enerji sektörü kaynaklı sera gazları 1990-2014 arası %156 artış gösterdi. Böylece toplam emisyonlarda %64 olan payı 2014’de %73’e çıktı. Giderek artan enerji sektörü kaynaklı emisyonların önemli payını ise kömürlü termik santraller oluşturuyor. Enerji sektörü, 1990-2014 arası 259,8 milyon ton olan artışın 206,6 milyon tondan sorumlu.
Rapordaki 10 Temel Veri İse:
Türkiye’nin sera gazı salımlarındaki artışın en kritik sorumlusu kömür ve doğalgazdır. 1990-2014 arası 259,8 milyon ton emisyon artışının 167,2 milyon tonu kömür ve doğalgazın yakılması ile ortaya çıkan karbondioksit kaynaklıdır.
Bu artışlara gerekçe gösterilen “enerji ihtiyacı” aslında sadece fosil yakıtların üretimini ve tüketimine arttırmaya yöneliktir. Bu nedenle, 1990’da %18,6 olan fosil yakıt dışı enerji kaynaklarının payı, 2014’de %9,9’un altına düşmüştür.
Kömür tüketimindeki artışın belirleyicisi 1990-2014 yılı arasındaki 42,5 milyon ton artışın 41,5 milyon tonundan sorumlu termik santrallerdir.
Termik santraller bir taraftan yerli kömür santralleri, diğer taraftan ithal kömür santralleri ile çift kulvarda büyütülmektedir. Türkiye toplam kömür tüketimini neredeyse ikiye katlama yolunda giderken, kömür ithalatı 2014’de 1990’ın 6 katı mertebesine ulaşmıştır.
Bugün EPDK listelerine göre 59 santral çalışmakta olup, 16 GW kurulu güce sahiptir. Kurulu gücün yaklaşık 6 GW’ı ithal kömür santralleri olup, elektrik üretimi ve kömür santralleri kaynaklı emisyonların yarısından sorumludur.
Sadece kömür yakan termik santraller 1990’da atmosfere 22 milyon ton karbondioksit salarken, bu miktar 2014’de 76 milyon tona çıkmıştır. 2014’den sonra eklenen üniteler ile bu miktar daha da artacaktır.
Lisans almış ama hiçbir ünitesi çalışmaya başlamayan, ön lisans almış, yada ön lisans başvurusu değerlendirilen 37 santral EPDK listelerinde aday olarak yer almaktadır. Bu aday santrallerin 14 tanesi linyit ve asfaltit yakacak olup, kalan 23 santral kömürü ithal edecektir. Bu santrallere rödovans sözleşmesi olan 2 proje de dahil edildiğinde 29,4 GW aday santral bulunmaktadır.
Türkiye’de yüksek karbon politikalarının sonucunda kendi kömürünü yakmak için 4 GW kurulu güce, dünyanın kömürünü yakmak için ise 25 GW kurulu güç eklemesi yapma durumu söz konusudur.
Türkiye’nin kömür santralleri geliştirme programı sadece EPDK lisanslama süreçleri ile sınırlı değil. 2005’de tekrar başladığı kömür arama çalışmaları ile yeni 7,2 milyar ton rezerv eklemiştir. Mevcut ve yeni bulunan rezervlerin devlet eliyle geliştirilmesi sürmektedir.
Rödovans modeliyle toplam 3 GW güce sahip 9 santral kazanılmış, bunlardan iki tanesinin ise henüz lisanslama süreçlerine başlanamamıştır. Ayrıca 5 saha devlet eliyle geliştirilmesi sürmektedir.
Belirtilen tarih aralığındaki enerji tüketim artışından bağımsız değerlendirmek en basit ifade ile hatalı olmuş.
Ayrıca bu tarih aralığında Amerika ve Almanya gibi en gelişmiş ülkelerin 40-45 % gibi kömürün enerji üretimindeki katkısını görmeden değerlendirmek ülkemize ve günümüze kadar daha pahalı enerji kullanmak zorunda bırakılan sanayicimize acımasızlık olmuştur.