Köşe Yazısı: Türkiye’de Güneş Enerjisinde Zorluklar ve Beklentiler!

Küresel ölçekte gözlemlenen temiz ve yenilenebilir enerji akımının paralelinde adından sıkça söz ettiren güneş enerjisi, son yıllarda ülkemizde de iklim değişikliği ve küresel ısınma gerçekliğine artan farkındalık ile birlikte yerel ve ulusal medya desteği ile hızlı bir ivmeyle dikkatleri üzerine çekmeye devam etmektedir.

İthal bağımlılığı yüksekolan fosil yakıtların yanı sıra, kaynak çeşitlendirmesi yoluyla dışa bağımlılığın azaltılması bakış açısında alternatif bir enerji kaynağı olarak karşımıza çıkan güneş enerjisinin politika yapıcıların ajandasında yer alması olumlu bir gelişme olarak nitelendirilebilmesine rağmen,bu durum güneş enerjisi kullanımı ve uygulanmasına dair karşılaşılan yasal, idari, beşeri vb. engellerin tamamen aşıldığı konusunda maalesef bir kanıt teşkil etmemektedir. Bu yazıda, Avrupa’nın en güneşli ülkelerinden biri olan Türkiye’nin güneş enerjisi alanındaki dönüm noktasından hala neden uzak olduğu ile ilgili sektörün karşılaştığı temel sorunları ve muhtemel çözüm yollarını irdeleyeceğiz.

Güneş enerjisi yatırımcılarının karşı karşıya kaldığı en önemli sorun mevzuat ile ilgili düzenlemelerde yaşanan belirsizlik ve gecikmeler olarak belirtilmektedir. Karar verici konumdaki tüm paydaş ve taraflar güneş enerjisini sözlü olarak desteklese de, işin uygulama kısmında tüzel kişiler arasındaki yanında ve karşısında duruş mevcut bilgi kirliliği ile de birlikte daha belirgin hale gelmektedir. Kanun, yönetmelik ve yönerge gibi yasal dokümanları okuyup, anlayabilmek ise oldukça zaman alıcı ve zor iken, tüm bu sebeplerden ötürü uygulama kısmına geçebilen yatırımcı sayısının sınırlı kaldığı bilinmektedir. Kendi ülkesinin politikaları, hedefleri ve geleceği doğrultusunda yatırım yapmaya gönüllü ve istekli birçok şahıs ve firmanın karşısına ilk etapta 600 MW gibi bir yatırım sınırlaması getirilmesinin yanı sıra, yatırımcıların bu limit için uzun soluklu bir yarışmaya tabi tutulması da politika yapıcıların tutum ve yaklaşımlarındaki istekliliğin ölçütünü açıkça ortaya koymaktadır.

Güneş enerjisi yatırımları mevzuatı ile ilgili değinilmesi gereken bir diğer konu ise vergi teşvikleridir. Hükümetler için temiz enerjiyi desteklemenin en kolay yollarından biri olan ve özellikle belli bir zaman aralığı için KDV kesintileri uygulanması, Bakanlar Kurulu’nun tek bir kararı ile yürülüğe girebilmektedir. Ülkemizde suni döllenme için dondurulmuş hayvan spermalarına uygulanan vergi oranının %1 olduğu göz önüne alındığında, güneş panellerine uygulanan %18’lik vergi oranı bir hayli düşündürücü olmaktadır. Tam da bu noktada YEK Kanunu kapsamında belirlenen destekleme mekanizmasına dönüp baktığımızda, uygulanacak destek fiyatlarının iş dünyasında tam bir hayal kırıklığı yarattığını söylemek mümkündür. Yasa kapsamında belirlenen güneş enerjisine dayalı üretim tesisi için 10 yıl süresince sağlanacak teşvik fiyatının 13,3 dolar sent olmasına karşın, aynı teşvikin Yunanistan’da 20 yıllık alım garantisi ile birlikte 45 dolar sent olduğu düşünüldüğünde, basit bir hesaplamayla Yunan teşvikininTürkiye’den yedi kat daha fazla olduğunu söylemek mümkündür.

Kanunla birlikte gelen diğer ilginç bir hüküm, yerli ürün kullanım desteği ile ilgilidir. Yerli üretim aksam ve teçhizat kullanılması durumunda 5 yıl süreyle teşvik miktarının 20 dolar sente çıkarılması, ilginçtir ki yerli üretimi gerçekleştirenden ziyade ürünü kullanana sağlanmaktadır. Bu durum, yerli araba kullanıcılarına benzini ucuz fiyattan alım hakkı vermekle eşdeğerdir ki hep birlikte ilgili hükme istinad edip yerli üretime başlayan üreticilerin durumunu da yakın zamanda gözleme fırsatı bulacağız.

Mevzuat ile ilgili tecrübe edilen zorlukların yanı sıra, girişimcilerin konuya yeterince hakim olmayışlarıyla birlikte vizyon yoksunluğu, yerli üretim deneyimlerinin olmayışı ve güneş enerjisine dair uzun dönemli herhangi bir strateji geliştirmemeleri, kısa dönemde yüksek karlar bekleyen bu yatırımcıların piyasa dışına sürüklenmesidir. Sivil toplum kuruluşlarının yetersizliği ise, sektörün karşı karşıya kaldığı bir diğer problem olarak nitelenmektedir. Kurumsallıktan hala uzakta olduğu görülen mevcut ve aynı zamanda gelecek tüm STK’ların Türkiye için öncelikli olarak sektör üyelerinin sürdürülebilir bir gelir seviyesine ulaştırılmasını nihai ve öncelikli bir hedef olarak belirlemesi, güçlü ve etkin bir temiz enerji sektörü yaratılması açısından gerekli ve kaçınılmazdır. Son olarak, finansal desteğe olan ihtiyacın artışı ile birlikte, bankalar ve aracı kurumları rolü de önem kazanmıştır. Ancak yaşananlar göstermektedir ki, ilgili kurumların güneş enerjisi yatırımları alanındaki küresel bilgi eksikliği tecrübe edilen finansal krizler ile de birleşince yüksek faiz oranları neticesinde yatırımlarda gözle görülür bir düşüşe sebep olmaktadır.

Sonuç olarak, bahsi geçen tüm bu zorluklara rağmen güneş enerjisi diğer tüm temiz ve yenilenebilir enerji kaynakları gibi sektörel olarak gelişim ve yatırım açısından Türkiye için henüz yolun çok başındadır. Regülasyon revizyonları, kamuoyu bilinçlendirmesi ve paydaşların koordinasyonu neticesinde, sektörün yakın gelecekte potansiyeli ile karşılaştırıldığında beklenen ve olması gereken seviyelere taşınması pek de zor olmayacaktır. Herkese bol güneşli günler diliyorum!

Evrim ÖZYORULMAZ
Araştırma Görevlisi ve Doktora Adayı
İzmir Ekonomi Üniversitesi
evrim.ozyorulmaz@ieu.edu.tr

Kaynak: Energy World

enerjienerji gündemienerji haberlerienerji sektörügüneşGüneş EnerjisiGüneş Panelitemiz enerjitürkiyeyazarlaryenilenebilir enerji
Yorumlar (0)
Yorum Ekle