Son dönemde, enerji sektöründeki önemli tartışma alanlarından biri de yerli kömüre teşvik konusu oldu.
Geçtiğimiz günlerde Elektrik Piyasası Kanunu’nda yapılan kömürle ilgili değişiklikler sonrası, bu tartışmalar daha da alevlendi.
Bu konuda, genel olarak, iki farklı görüş bulunmakta.
Bir taraf; kömür sektörünün yüksek oranda teşvik edildiğini, teşvikler nedeniyle yatırımcılar tarafından kömüre ciddi bir hücum olduğunu, bu nedenle de Türkiye’nin kirli fosil yakıtlara mahkûm olmaya devam ederek güneş, rüzgâr, jeotermal gibi yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelme fırsatını kaçırdığını ileri sürmekte.
Diğer taraf ise, özellikle enerji arz güvenliği sorunundan yola çıkarak, Türkiye’nin yerli enerji kaynaklarına olan ihtiyacını vurgulamakta ve bu gerekçeyle teşviklerin yanında durmakta. Mevcut siyasi iradenin politika tercihinin de yine bu yönde olduğu açık.
Pekâlâ, yerli kömür, gerçekten bir tarafın iddia ettiği kadar yüksek oranlarda teşvik ediliyor ve bu nedenle Türkiye temiz enerjiden uzaklaşıyor mu? Ya da, diğer tarafın ileri sürdüğü gibi, yerli kömüre yapılan teşvikler sayesinde, Türkiye, enerjide dışa bağımlılığını azaltabilecek mi?
Kömür sektörünün her zamankinden daha fazla gündemde olduğu bugünlerde, bu soruların cevaplarını aramakta yarar var…
Kömüre yatırımın giderek güçleştiği, kömür yakıtlı santral yatırımlarına giderek daha zor finansman sağlanabilen bir dünyada kurumsallaşmamış, sermaye yapıları güçsüz firmaların şansı giderek daha da azalacaktır. Bu sektörde, getirilerin ancak uzun vadede elde edilebileceğinin bilincinde olarak yatırımlarını şekillendirebilecek, sermayesi güçlü kurumsal yapıların ortaya çıkmaması durumunda, verimli bir sektör yapısının sadece devlet teşvikleri sayesinde ortaya çıkarılabileceğini beklemek ciddi bir hata olacaktır.
Yazının Devamı İçin TIKLAYINIZ>>>
Kaynak: Enerji Günlüğü