Makale: Rusya ve Enerji Sorununa Sözde Çözüm!

Ukrayna krizi Avrupa enerji arz güvenliğine dair tartışmanın bir kez daha alevlenmesine neden oldu. AB ve AB dışı çevreler enerjiyle ilgili tüm sorunların çözümünü Rusya’ya bağımlılığın azaltılmasında görüyorlar. Ne var ki AB üyesi ülkelerin karşı karşıya bulunduğu başlıca meselelere baktığımızda, öne sürülen seçeneklerin aksine Moskova’yla geliştirilecek uzun vadeli işlevsel bir ilişkinin en uygun çözüm olduğu görülüyor.

Bunun birçok nedeni var. Öncelikle AB, diğer kaynaklardan kayda değer miktarda doğalgaz alımı sağlayabilmenin uzağında bulunuyor. Mevcut rakamlar üzerinden daha net konuşacak olursak, Azerbaycan doğalgazını, Kuzey Amerika’nın kaya gazını ve Doğu Akdeniz’den ithal edilebilecek doğalgazı topladığımızda, yıllık hacmin 50 milyar metreküpün altında kaldığını, başka bir deyişle Rusya’dan aldığımız doğalgazın üçte birine ve Avrupa’nın toplam tüketiminin yüzde 10’una denk geldiğini söyleyebiliriz.

İkinci olarak, Avrupa’nın toplam doğalgaz tüketiminde ithal edilen gazın payı 2035 yılı itibarıyla bugünkü değer olan yüzde 66’dan yüzde 84’e yükselecek. Bu veri, Kuzey Denizi’ndeki rezervlerin azaldığı gerçeğiyle birlikte düşünüldüğünde Avrupa piyasası üzerinde baskı yaratan ve deneysel yaklaşımları gözden düşüren bir durum olarak karşımızda duruyor.

Üçüncü olarak, Irak ve Libya iç kargaşa dolayısıyla enerji çerçevesinin dışında yer alıyorlar. Türkmenistan, yönünü Asya pazarına döndürmüş durumda. Olası en büyük enerji arz kaynağımız İran ise uluslararası izolasyona tabi ve işlevsiz altyapısı nedeniyle devasa potansiyelini gerçekleştirmek için uzun zaman alacak iyileştirmelere ihtiyaç duyuyor.

Bu arada, Avrupa Komisyonu, Güney Akım’a karşı beklenenden daha sert bir tutum takındı. Bu Moskova’ya karşı güç gösterisinde bulunulması yönünde iç ya da dış baskılardan da Ukrayna’daki durumdan da kaynaklanmış olabilir. Nedeni ne olursa olsun böyle bir tutum, Avrupa’nın karşı karşıya bulunduğu güçlükler karşısında sorumsuzca bir yaklaşımdır. Aksine, bu güçlüklerle daha etkin mücadele etmenin yolu Rusya’yla işbirliği kurmaktan geçmektedir.

Güney Akım temelde, Rusya’yı doğrudan Almanya’ya bağlayan Kuzey Akım’ın tamamlayıcısıdır. Bunun yanı sıra, bu projede Rusya’dan Bulgaristan’a sağlanacak doğalgaz bağlantısı Avrupa dışı hiçbir topraktan geçmemektedir. Bu durum, güzergahların çeşitlendirilmesine, öngörülebilirliğin geliştirilmesine, riskin azaltılmasına ve net bir yasal statü sağlanarak bir dizi mevzuat çerçevesi arasında zorlu denge arayışlarının ve sonu gelmez müzakerelerin önünün alınmasına yardımcı olacaktır.

Bunun da ötesinde, Güney Akım’ın inşası, Orta Avrupa’daki muadillerinin aksine Ukrayna’dan transit geçen doğalgaza tamamen bağımlı olan ve herhangi bir kriz durumunda gaz akışında kesinti yaşayan Güneydoğu Avrupa ülkeleri için de kısmi bir telafi işlevi üstlenmektedir. Güney Akım, en azından başlangıçta, Avrupa’ya ilave Rus gazı tedarik etmekle yetinmek yerine Ukrayna’dan transit geçen miktarın yerini alarak gerekliliği tartışılmaz olan bu değişikliği gerçekleştirecektir.

Bu gelişme kaçınılmaz olarak Moskova’nın Avrupa’nın tedarikçisi olma rolünü güçlendirecektir. Ancak bir yandan Rusya’nın tedarikçi olarak güvenilirliğinin (münferit birkaç vaka dışında) uzun yıllardır sarsılmadığını, öte yandan diğer alternatiflerin ya kapasitelerinin yetersiz, ya fiyatlarının daha yüksek, ya da coğrafî konumlarının daha muğlak olduğunu unutmamak gerek. Hayalcilikle zorunlu ihtiyaçlar arasındaki ayrımı kabul etme ve seçeneklerimizi sorumlu ve gerçekçi bir plan dahilinde belirleme yükümlülüğü bize ait.

*Atina Panteion Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Araştırma Müdürü

Kaynak: zaman

Avrupa enerji arz güvenliğiDoğalgazdoğalgaz enerjisienerjienerji gündemienerji haberlerienerji sektörüGüney AkımKuzey Amerika’nın kaya gazıRusya ve enerji sorunuUkrayna krizi
Yorumlar (0)
Yorum Ekle