Başbakan Tayyip Erdoğan’ın 16 Mayıs’ta ABD Başkanı Obama ile yapacağı görüşmenin, Türkiye’nin hem siyasi hem ekonomik geleceği açısından sahip olduğu önem, giderek büyüyor.
Bölgedeki gelişmelerin yanı sıra çözüm süreci başta olmak üzere iç siyasi gelişmelerin de ele alınacağı toplantılarda, Türkiye ekonomisinin geleceği açısından hayati öneme sahip AB-ABD serbest ticaret anlaşmasındaki konumumuz da ele alınacak. Bence bu görüşmede Türkiye’nin K. Irak yönetimiyle yaptığı enerji anlaşması ve bu anlaşmanın geleceği büyük bir yer tutacak. Türkiye’nin bu konudaki planlarını hayata geçirmesi ekonomik geleceği açısından hayati öneme sahip bulunuyor.
ABD’ye yakın kaynaklardan edindiğim izlenim; Obama’nın Türkiye’nin, Irak merkezi yönetiminin onayı olmadan, K. Irak enerji kaynaklarını kullanmasına kesin olarak karşı çıkacağı yönünde. Bu yönde bazen yumuşama belirtileri görünse de, ABD yönetiminin son tavrının, kesin olarak Irak merkezi yönetiminin yanında yer almak şeklinde olduğu anlaşılıyor. Başbakan Erdoğan ise bu anlaşmaya çok büyük önem veriyor ve mutlaka bu kaynaklara erişimi maksimum seviyeye çıkarmak istiyor. Bu nedenle Obama-Erdoğan görüşmesinde bu konunun ağırlıkla yer alacağına artık kesin gözüyle bakılıyor.
Son günlerde Irak’ta yaşananların da bu çerçevede değerlendirildiğine şahit oluyoruz. Geçen hafta K. Irak yönetiminin Irak merkezi yönetimiyle Bağdat’ta buluştuğunu ve bazı konularda ortak çalışma grubu oluşturulup, Kürtlerin çektiği iki bakanın Irak Merkezi Hükümetine geri dönmesinin kararlaştırıldığı biliniyor. Bunun ABD’nin zoruyla olduğu ve böylece Erdoğan görüşmesi için Obama’nın elinde bir koz bulunmasının da amaçlandığı belirtiliyor. Yani Obama Erdoğan’a ‘Bak onlar anlaşıyor, siz karışmayın’ diyebilecek…
Ancak konuyla ilgili yetkililer Irak için karamsarlıklarını koruyorlar. Son görüşmede aslında en önemli sorun olan K. Irak’ın hak ettiği enerji bedelinin merkezi yönetim tarafından ödenmesi, bundan da önemlisi; bundan sonra enerji kaynaklarının üretimi, ihracatı konusunda yeni bir çözüm yolu bulunamadığını hatırlatıyorlar. Dolayısıyla ABD’nin zoruyla Irak Merkezi yönetimiyle anlaşmış görünse de, K. Irak’ın sorununun bitmediği görüşündeler.
Erdoğan’ın tavrı
İşte Obama görüşmesinde Erdoğan’ın, “Irak’ın bütünlüğü için Kürtlerin petrol ve gazı pazara akıtıp, hak ettikleri bedeli almaları lazım, bu durum Irak merkezi yönetiminin de işine gelir” tezini işleyip, “Güney Irak’la da anlaşma yapıp, buradan da boru hatları kurup kaynakları Ceyhan’a akıtalım” diyecek. Buna karşılık Obama’nın böyle bir şeye izin verilmesi halinde Irak’ın bölünüp, bunun hem kendileri hem de Türkiye’nin aleyhine olacağı tezini işleyip, anlaşmaya karşı çıkmasına artık kesin gözüyle bakılıyor.
“Akacak kan damarda durmaz” misali, K Irak’ın, hatta Sünni bölgelerinin sahip olduğu petrol ve gazı biran önce çıkarıp pazara vererek, kendi bölgelerindeki kalkınma ve refahı artırmak istedikleri de açık. Sonuçta da bu gerçekleşecek ama…
Türkiye’nin, ABD’nin onayı da alınırsa, böyle bir anlaşmayı hayata geçirmesi ise enerji arz güvenliğini ve maliyetleri uzun süre için garantiye alması anlamına geliyor. Tabi ki devlet kazanırken, bazı özel şirketler de büyük paylar alacaklar…
Peki, Obama kesin olarak karşı çıkarsa, Türkiye bu işin peşini bırakır mı?
Bırakmasa elbette iyi olur ama; Erdoğan yönetiminin ABD onayı olmadan böyle bir yola zorla girmesi halinde, başına çok büyük bir bela alacağını gördüğünü düşünüyorum. En azından şimdiye kadar böyle davrandı…
Yazan: Erdal Sağlam
Kaynak: Enerji Enstitüsü