TÜRKİYE’nin Kuzey Irak ve İsrail’de varolan enerji kozunu bu kez kullanıp kullanmayacağı merakla beklenirken, Rusya’nın atağa geçtiğini görüyoruz.
Yabancı enerji ajansları Gazprom Neft’in Kuzey Irak’a güçlü bir giriş yaptığına özellikle dikkat çekiyorlar. ABD’li şirketlerin ardından Rusya’nın petrol şirketi de K. Irak’ta arama ve üretim faaliyetleri için ciddi yatırımlara başladı. Dün Gazprom’da yapılan başka bir açıklamada ise Gazprom Pazarlama ve Ticaret’in, İsviçre AG ile Levant LNG Pazarlama şirketinin, 25 Şubat’ta Tamar Yüzer, Sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) tesisinde 20 yıllık bir süre boyunca münhasıran alım yapabilmeye olanak tanıyacak anlaşmanın ana koşullarını ortaya koyan çerçeve anlaşmaya imza attıkları duyuruldu.
Özetle; bu sütunlarda sık sık sözünü ettiğimiz Türkiye’nin K. Irak ve İsrail’deki enerji kaynakları konusunda Rusya harekete geçti ama biz hâlâ bekliyoruz…
Bilindiği gibi ABD’nin baskısı nedeniyle Türkiye’nin yaptığı çerçeve anlaşma bir türlü açıklanıp yürürlüğe sokulamıyor. ABD bize anlaşma konusunda izin vermiyor ama K. Irak’ta kendi şirketleri, Exxon, Chevron ve Total ciddi yatırımlara girdiler, duyumlara göre Exxon K. Irak’ta sondajlara bile başladı.
Üstüne üstlük hem Gazprom’un hem de bu Batılı dev şirketlerin Irak’ın güneyinde de sahaları var ama K. Irak’ta harekete geçmekten geri durmadılar.
Bizim hükümetimizin ise hızla yol alıp ardından durduğunu görüyoruz. Geçen gün Irak Petrol Bakanlığı, “Türkiye’nin kendilerine resmi yazı gönderip, Irak hükümetinin izni olmadan K. Irak’la anlaşma yapmayacaklarını söylediğini” açıkladı. Enerji Bakanlığımıza konuyu sorduğumda ise “yanıt vermek istemediklerini” gördüm. Umarım bu sessizlik K. Irak’tan vazgeçildiği anlamına gelmiyordur. Yoksa açıkcası bu fırsat da kaçmış olacak.
Aynı şekilde bence biran önce İsrail gazı fırsatını da kullanmamız gerekiyor.
Özelleştirmelere tepki
Otoyol ve köprü özelleştirme ihalesi konusunda son dönemde sıkça yazma ihtiyacı duydum. Sanıyorum yabancı basında çıkan bu iptalin yaratacağı güvensizlikle ilgili yorumlar, haklılığımı göstermiştir.
Bu yazılar üzerine hem lehte hem aleyhte bir çok tepki maili aldım. Bazıları, “ihaleye girenler Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun nihai kararı vereceğini bimiyorlar mıydı?” diyerek iptal kararını savunuyorlar. İşin tuhafı bu kişilerin aynı zamanda özelleştirme karşıtlarıyla aynı noktada birleştiklerini gördüm…
Çoğu özel sektörden olmak üzere, iptal kararının yanlışlığını ve uluslar arası bazda yaratacağı sıkıntıları anlatan mailler de aldım. Bunların hepsinde “Hükümetin kafasında eğer asgari fiyat varsa bunun açıklanmasının bundan sonraki ihaleler için de faydası olacağı” belirtiliyordu.
Bu arada maillerde, “Daha önce yüksek fiyatlar alınmasına rağmen gerçekleşmeyen bazı dağıtım ihalelerinin, nasıl olup da ikinci kez daha ucuz fiyatlara rağmen satıldığını, Hükümetin buna nasıl izin verdiği” de sorgulanıyor.
Özetle; belirli bir standartınız olmazsa, mümkün olduğunca şeffaf olmazsanız, ister istemez, maillerde yeralan “İhaleyi alan şirkete göre mi, fiyatın ucuz olup olmadığına karar veriliyor” sorularına muhatap kalırsınız.
Financial Times’te yer alan iptalle ilgili yorumda “ihalelerin sadece Başbakanın kararıyla kesinleştirildiği”ne dikkat çekiliyordu. İçeriden gelen tepkiler de, aslında aynı noktaya birleşiyor. İşte dediğimiz asıl büyük sıkıntı buydu…
Kaynak: Enerji Enstitüsü