Su ayak izi, bir ürünün (veya hizmetin) üretilmesi için ihtiyaç duyulan toplam su miktarıdır. Sürdürülebilir kalkınma yolunda karbon ayak izi ve ekolojik ayak izi ile beraber hesaplanan temel bir göstergedir. Ürünlerin daha hammadde aşamasından başlayarak işleme, üretim, depolama, dağıtım, satış vb. gibi adımlarını da kapsayacak şekilde hesaplanmakta olup ürünün su ayak izi denildiği zaman tüm bu süreçlerde doğrudan veya dolaylı olarak kullanılan su miktarı kastediliyor. Bu su, yağmur suyu, bir göl ya da deniz suyu, bir yeraltı su kaynağı olabilir veya bu süreçlerde kirletilen su miktarı olabilir. Yani suyu kullanmasanız bile eğer kirletiyorsanız da ortaya yine bir su ayak izi çıkıyor.
İlk defa 2000’li yıllarda ortaya atılan su ayak izi kavramı günümüzde kurumların sürdürülebilir kalkınma politikalarını yakından etkiliyor. Bunun için çeşitli standartlar, hesaplama araçları ve metodolojiler geliştirildi. ISO 14046 standardı bunlardan biri örneğin. Kurumlar su ayak izini bu standartlara uygun şekilde hesaplıyor, raporluyor ve azaltmak için düzeltici ve önleyici eylemler geliştirmeye çalışıyor. Bireyler de aynı şekilde sorumlu ve bilinçli vatandaş olabilmek için su ayak izini, internet üzerinden bulabilecekleri çeşitli uygulamalarla hesaplayabilir ve düşürmek için girişimlerde bulunabilir.
Su, kuşkusuz gezegenimizdeki en önemli maddelerden biri. Hatta bir adım ileriye giderek en önemli madde diyebiliriz belki de. Canlılığın, tarım ve hayvancılığın, endüstriyel uygulamaların devamlılığı için su olmazsa olmaz, buna şüphe yok. Nüfusun artması ve buna bağlı olarak tarım ve hayvancılık faaliyetlerinin gelişmesi ve ölçeğinin büyümesi su kullanımını da artırdı haliyle. Bunun yanında teknolojik gelişmelerle birlikte sanayide kullanılan su miktarı da çok ciddi şekilde arttı.
Suya olan ihtiyaç artıyor fakat gezegenimizdeki toplam su miktarı sabit. Bu su sadece form değiştiriyor, miktarı hep aynı. Dünyanın dörtte üçü su olsa da bunun çok az bir kısmı tatlı su ve bunun da yine çok az bir bölümüne erişebiliyoruz. Su ayak izimizi düşürmezsek gelecek nesillere kullanabilecekleri temiz su kaynakları bırakmamız ne yazık ki pek mümkün değil. Bu noktada uluslararası politikalar geliştirmek hükümetlerin, sektörel politikalar geliştirmek kurum ve kuruluşların görevi. Bizlerin bireysel anlamda su ayak izimizi düşürmemeiz gerekiyor.
Su Ayak İzi Türleri Nelerdir?
Literatürde üç farklı su ayak izi türü mevcut. Bunlar özetle şu şekilde:
– Yeşil su ayak izi: kullanılan yağmur suyunu ifade eder. Özellikle tarım faaliyetlerinde bu ayak izinin yüksek olduğunu söyleyebiliriz.
– Mavi su ayak izi: bir proseste kullanılan deniz, göl, akarsu gibi su kaynaklarını veya yeraltı sularını ifade eder.
– Gri su ayak izi: kullanılan değil kirletilen su miktarını ifade eder. Nüfusun artması ve sanayileşmenin hızlanmasına paralel olarak gri su ayak izinin giderek büyüdüğünü söyleyebiliriz.
Sürdürülebilirliğe ket vuran her türlü faaliyetin ve durumun su ayak izini büyüttüğünü söylemek mümkün. Küresel ısınma deniz ve okyanuslardaki suların daha fazla buharlaşmasına neden oluyor örneğin. Ya da doğrudan denizlere gitmediği düşünülen atıkların, kimyasalların zamanla yeraltına sızarak buradaki temiz su kaynaklarını, daha sonra ise büyük su kütlelerini kirlettiğini söyleyebiliriz. Sürdürülebilirlik yolculuğunda artık kendilerine yer olmayan fosil yakıtlı termik santraller de yine çok büyük oranda su kirliliğine neden oluyor. Kirlenen su kaynakları deniz yaşamını olumsuz etkiliyor, su ekosistemini bozuyor. Buradaki bozulmalar zamanla kara ve hava ekosistemine yansıyor ve ortaya çıkan olumsuz etkiler silsile halinde büyüyor.
Su ayak iziyle ilgili birkaç somut örnek vererek devam edelim. Her gün sıklıkla tükettiğimiz kahve ve çay, su ayak izinin ne denli önemli ve dikkate alınması gereken bir parametre olduğunu gösteriyor. Zira, bir bardak çay yaklaşık 30, kahve ise 200 litrelik su kullanımı demek. Bir porsiyon pilavın 150, 200 gramlık beyaz etin yaklaşık 800, 200 gramlık kırmızı etin ise – sıkı durun – 3000 litreden fazla su ayak izi bulunuyor[1]. Tabii kırmızı et kaynağı hayvanların su tüketimini ve pirincin çok sulak ortamda yetiştiğini göz önüne alırsak bu değerlerin neden bu kadar yüksek olduğunu anlıyoruz.
Su Ayak İzimizi Düşürmek İçin Ne Yapmamız Gerekir?
Bunun için yapılacaklar çok basit aslında. Evsel su kullanım düzeninde bazı ufak değişiklikler ile su ayak izini ciddi oranda küçültmek mümkün. Muslukları gereksiz açık bırakmayarak, bulaşık ve çamaşır makinesini tam kapasite çalıştırarak, sifon suyu kullanımını azaltarak, duş süresini kısaltarak vs. su tasarrufu yapılabilir. Bunun yanında, yaşam döngüsünün belirli aşamalarında toprak ve hava kirliliği ile beraber su kirliliğine de neden olan atıkları; pilleri, kimyasallari, plastikleri, atık yağları vs bunlar için ayrılmış özel toplama yerlerine atarak da su ayak izini küçültebiliriz. Tabii daha köklü değişikler de mümkün; örneğin plastikleri olabildiğince hayatınızdan çıkarmak gibi. Beslenme alışkanlıklarınızı çok değil, bir miktar değiştirerek de yine su ayak izini düşürebilirsiniz. Kırmızı ve beyaz et, çay ve kahve gibi su ayak izi yüksek gıdaları daha düşük oranlarda tüketerek işe başlayabilirsiniz.
Kurumların da bu noktada yapması gerekenler açık. Öncelikle su ayak izini hesaplamalı, doğru ve şeffaf bir şekilde raporlamalıdır. ISO 14046 standardı, bu konudaki en önemli referans dokümanlardan biri. Sonraki adımda ise bunu sürdürülebilir bir şekilde düşürmek için önlemler almalı, kurumsal politikalar belirlemelidir. Bunun yanında, ürün ve hizmet portföyünü daha düşük su karbon izi oluşturacak şekilde düzenleyebilirler. Şirketler, sadece kendi faaliyetlerinde değil, tedarik zincirinin her aşamasında su ayak izi kontrolü yapmalı ve tedarikçilerinden de bu konuda sorumlu davranmalarını beklemelidir.
Gezegenimizin halihazırda büyük bir su sorunu olduğunu ve eğer gerekli önlemler alınmazsa yakın gelecekte bu sorunun giderek büyüyeceğini söyleyebiliriz. Ülkelerin de sürdürülebilir kalkınma planlarında su sorununu çözecek ve su ayak izini düşürecek politikalara yer vermesi büyük önem arz ediyor. Zira, su temel bir tüketim ürününün yanı sıra sosyal, çevresel ve ekonomik boyutu olan bir madde. Bu nedenle en doğru şekilde yönetilmeli ve en verimli şekilde kullanılmalıdır.
[1] https://www.wwf.org.tr/basin_bultenleri/basin_bultenleri/?1371 – Erişim Tarihi: 06.05.2021
Dilek AŞAN – Taksim Danışmanlık / dilek@taksimdanismanlik.com – www.dilekasan.com