TMMM: “ Emekçi Halkın Soygunu: Elektrik Tarifeleri ”

Elektrik depolanamayan bir enerji türü olduğundan, elektrik sisteminde temel kural elektrik tüketimine eşdeğer elektrik üretimini sağlamaktır. Elektrik sistemindeki kilit faktör tüketim ise insanların gündelik hayatlarının alışkanlıklarına bağlı olarak kontrol edilemeyen bir eylem olarak karşımıza çıkar.

Elektrik tüketim bilgilerine baktığımızda pazartesi zorlanarak yükselişe geçen bir elektrik tüketimi adeta insanların pazartesi sendromu yaşadığını ve çalışmak istemediklerini gösterir. Ardından bıkkınlığı bırakıp işlere yüklenerek salı, çarşamba günü elektrik tüketimi artar. Perşembe gününe gelindiğinde ise çalışanlara iş yetiştirme baskısı ile en yüksek seviyeye gelmiştir. Ama bu kadar, cuma günü herkes artık dinlenmek ister ve sanki adı konmamış bir iş yavaşlatma direnişi yaparcasına elektrik tüketimi azalır. Cumartesi ve pazar haftanın tüketimde dip günlerini oluşturur. Hayatın bu ritüelini sadece bayramlar ve resmi tatiller bozar.

Gün içindeki elektrik tüketimine baktığımız zaman da benzer bir grafik görürüz. Sabah elektriğin evlerde ve işyerlerinde kullanılmasıyla tüketimde artış görülür. 12′de işçilerin yemek molası vermesiyle küçük bir çukur yapar, ardından yeniden iş başıyla tüketim artarak tepe noktasına ulaştır. Eve gitme vakti gelince saat 18′den itibaren tüketim azalır, evsel tüketim ağırlık kazanır. Ve artık gece büyük bir çukurdur. Örnek olarak Türkiye’nin yıl içerisinden seçilen bir günün 24 saatlik toplam elektrik tüketimi aşağıda verilmiştir.

Resim 1. Elektrik Talebinin Günlük Dalgalanma Eğrisi (MW)

 

Bu günlük koşuşturma elektrik üretiminin kamu tarafından yürütüldüğü zamanlarda devletin, maksimum (puant) tüketim anı kapasitesini hazır bulundurmasıyla sağlanmaktaydı. Kısa süreli yüksek elektrik tüketimi devletin santralleri planlı biçimde çalıştırması, barajları puant anlarında kullanmaya özen göstermesiyle karşılanırdı. Elektrikte özelleştirme ve piyasalaşma dönemiyle üretimin devredildiği özel şirketlerde planlamanın ve denetimin son bulması belirsizlikleri beraberinde getirdi.

Piyasa yönteminde tüketimin fazla olduğu zamanlarda çözüm pahalı elektrik, düşük olduğu zamanlarda ise görece ucuz elektrik enerjisi olarak düşünülmekte. Bu sayede gün içerisinde kullanılan elektrik miktarının eşit dağılacağı savunuluyor. Hâlbuki elektrik tüketimi sosyal hayatın vazgeçilmez bir parçası olduğundan bu yöntem meskenlerde insan hayatına düşüncesizce müdahale anlamına geliyor.

Üç zamanlı tarife olarak hayata geçirilen bu düşünce, gece 22.00 – 06.00 arasında ucuz, gündüz 06.00 – 17.00 arası orta, puant 17.00 – 22.00 arasında pahalı elektrik anlamına gelmektedir. Yani halktan yemeklerini gece yapması, ışıklarını ise gündüz yakması beklenmektedir. Özellikle sabah işine gidip akşam evine dönen emekçilerin, elektriği tüketmedeki seçeneksiz tek zamanı üç terimli tarifede pahalı tarife olmaktadır. Piyasa koşullarına göre talep yükseldiğinde artan fiyatlar, halkın temel ihtiyaçlarını karşılamasını cezalandırmakla sonuçlanmakta.

Öncelikle sanayinin meskene göre daha ucuz kullandığı elektrik enerjisinin (kr/kWh) tek ve çok zamanlı tarifesini verelim (Tablo 1).

Peki, gün içerisinde elektrik tüketimini eşit yaymak için elektrik tüketimin yüksek olduğu saatlerde pahalı olması nasıl bir iddia. Bunu incelemek için elektrik gün içerisindeki elektrik tüketim ve elektrik fiyatı bilgilerine bakmak gerekiyor.

Son üç yılın Türkiye saatlik ortalama tüketimlerine (MW) Tablo 2′de görülmektedir. Elektrik tüketiminin en yüksek olduğu sekiz saat kırmızı ile boyanmıştır. Elektrik tarifelerinin en yüksek olduğu saatler ise gri ile boyalı. Yani puant anına denk gelen beş saat 10.00 ile 15.00 arasında. Hâlbuki tüketim alışkanlıklarının homojen olması için tek zamanlı tarifeden üç zamanlı tarifeye geçişte puant anı bu saatler arasında olmalıydı. Elektrik tarifelerinden yapılan vurgunun halkın işinden eve geldiği, yemek yaptığı, televizyon izlediği saatte olması tesadüf mü?

Aslında yüksek elektrik tüketiminin günün 12.00 ile 18.00 arasında olması hiç şaşırtıcı değil. Sanayinin elektrik tüketiminin meskenlerin elektrik tüketiminden fazla olduğu ve Türkiye’deki sanayinin ağırlıklı olarak gündüz çalıştığı bilinen bir gerçektir. Aşağıdaki tabloda ise 2012, 2011 ve 2010 yıllarının gün öncesi piyasası elektrik fiyatlarının ağırlıklı ortalama saatlik değerleri veriliyor (TL/MWh). Elektriğin en pahalıya üretildiği saatler kırmızıyla, en pahalıya tüketiciye yansıtıldığı saatler gri ile gösterilmiştir.

Fark edilirse elektrik fiyatlarının en yüksek olduğu zamanlar elektrik tüketiminin en yüksek olduğu zamana denk gelmektedir. Elektriğin üretiminin en pahalı olduğu saatler elektrik satışının en pahalı olduğu saatlere ise denk gelmemekte.

Burada elektrik üretimini özel sektöre ve onun piyasacı mantığına bırakan devlet sermayeye ciddi rant alanı yaratmış oluyor. Bununla birlikte elektriğini üretemeyecek olan sermayeyi de unutmayıp onların elektrik faturalarının bedelini akşam evinde oturan halka yıkmayı tercih ediyor.

Bu tarifelendirme sisteminin yanlış olması sonucunda 2012 yılında Türkiye elektrik enerjisi tüketimi %5 artmış iken Türkiye puantı %8 artmıştır, ulusal puant (maksimum tüketim) de saat 14′te gerçekleşmiştir. Bu durum aynı zamanda lüzumsuz kurulu güç artışına ve santrallerin verimsiz çalışmasına da neden olmaktadır. Doğru saatlere yerleştirilecek tarifeler birçok küçük santralin belki yapılmamasını sağlayacaktı.

Rakamlar incelendiğinde meskenler için puant tarifesinin gündüz tarifesinden %60 daha fazla olduğu görülüyor. Oysa yüksek fiyatlı elektriğin hanelere yıkılmaktan vazgeçilmesi durumunda ağırlıklı olarak 18.00’dan sonra kullanan işçi sınıfının evine gelen faturalarda %35’e varan oranda ucuzlama gerçekleşecek.

Peki, elektriğin düzenli kullanımı nasıl sağlanmalıdır? Sanayi için mikro ölçekte fiyat ucuzlatmaları ya da fiyat pahalılaştırmaları yerine makro düzeyde sanayi vardiya düzenlemesi yapılabilir. Ama üretimin de bir yaşamın parçası olduğu düşünülürse, sanayideki sürecin kendi ihtiyaçlarından doğmuyorsa (yüksek ısılı kazanlara sahip sanayi gibi) sırf elektrik tüketimini dengelemek için 24 saat çalışan sanayi sağlamak doğru değildir. Çünkü bu da çalışanların insanca yaşamasına engel olmak demektir. Sonuçta fabrikaların vardiya düzeni birçok örnekte artı değeri arttırmak için uygulanmaktadır.

Meskenler için ise bilinçli tüketim ön planda tutulmalıdır. Tasarruflu ampuller ve verimli ev eşyalarının ucuza sunulması bir yöntemdir. Küba’da devletin ücretsiz dağıtımlarıyla, 9 milyon akkor lambanın (nerdeyse ülkedeki lambaların %100′ünün) sadece 6 ay içerisinde tasarruflu lambalarla değiştirmesinin bir başarı örneği olduğu gibi [4]. Milyonlarca haneyi her biri kendi evde televizyon karşısına sabitleyen bir toplumsal düzendense, ortak televizyon, film gösterimleri olan kültürel mekânlarda insanların yaşaması toplam tüketimi azaltacaktır.

Kısacası düzenli elektrik tüketimi için en toplumcu yol, merkezi olarak düzenlenebilen, planlı yaşam ile sağlamak mümkündür. Piyasa koşullarının yapabileceği düzenleme insanların gece çamaşır yıkaması gibi yaşam düzenine müdahale etmekle birlikte, bugünkü örneklerinde görüldüğü gibi sermayeyi gözetmek için halkı dolandırma yöntemlerini kullanabilmektedir. Elektriğin sadece %25’ini kullanan meskenlerin elektrik kullanımının terbiye edilmeye çalışıldığı görülüyor. Çünkü elektriği meta olarak görenler elektrik üretiminde ülkeyi getirdiği noktanın bedelini halka ödetmeye çalışıyor.

Kaynaklar:
[1] Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu Ulusal Elektrik Tarifeleri, Erişim Adresi: http://www.epdk.gov.tr/index.php/elektrik-piyasasi/tarifeler
[2] Türkiye Elektrik İletim A.Ş. Türkiye Elektrik İstatistikleri, Erişim Adresi: http://www.teias.gov.tr/TurkiyeElektrikIstatistikleri.aspx
[3] Piyasa Mali Uzlaştırma Merkezi, Erişim Adresi: http://dgpys.teias.gov.tr/dgpys/
[4] “Cuba’s Energy Revolution: Yes They Can!” Erişim Tarihi: 06.02.2013 Erişim Adresi: http://www.internationalrivers.org/blogs/227/cuba%E2%80%99s-energy-revolution-yes-they-can

Kaynak: Enerji Enstitüsü

elektrikelektrik faturasıelektrik tarifelerielektrik tüketmienerjienerji gündemi
Yorumlar (0)
Yorum Ekle