Elektrik faturaları ve Ekim ayında beklenen elektrik zammı, gündemdeki sıcaklığını korurken benzer haberler Avrupa’dan da gelmeye başladı. Avrupa’da pek çok ülkede elektrik maliyetleri rekor seviyede artarken bu artışların sonucunda, Ekim ayından itibaren tüketicilerin elektrik faturalarını yükseltecek. Türkiye ve Avrupa’da tüketici elektrik faturalarını yükseltecek olup güncel gelişmeler sizler için analiz edildi. Konuyla ilgili açıklamalar yapan encazip.com’un kurucusu Çağada Kırım, Türkiye piyasası ile ilgili olarak “Halihazırda alım gücü düşen ev tüketicilerinin korunması için, gerekli zammın sadece tarıma, sanayi üretimine ve iş yerlerine yansıtılması, tüketiciyi çok daha kötü etkiler.” dedi.
Elektrik faturaları ve Ekim ayında beklenen elektrik zammı, gündemdeki sıcaklığını korurken benzer haberler Avrupa’dan da gelmeye başladı. Avrupa’da pek çok ülkede elektrik maliyetleri rekor seviyede
Avrupa’da tüketiciler 150 milyar euro daha fazla elektrik faturası ödeyecek
Kış mevsiminin Avrupa ve Asya’da soğuk geçmesi, Brezilya gibi Güney Amerika ülkelerinde kuraklık nedeniyle hidroelektrik santrallerinden elektrik üretilememesi, Avrupa genelinde rüzgârların azalması gibi nedenlerle doğal gaz ve kömüre olan talebin hızla artması sonucunda artan doğal gaz fiyatları, Avrupa ülkelerinde elektrik krizinin başlıca nedeni oldu. Buna ilave olarak Avrupa Birliği tarafından uygulanmaya başlanan karbon vergisinin de fiyat artışlarında etkisi oldu. Tüm bunlar Avrupa genelinde elektrik maliyetlerinin yıllık bazda ortalama iki kat artmasıyla sonuçlandı. Avrupa’daki tüketiciler bu krizin sonucunda 150 milyar euro daha fazla elektrik faturası ödeyecek. Elektrik maliyetlerinin en çok yükseldiği ülkelerin başında ise İngiltere geliyor.
Elektrik maliyetleri kıta Avrupa’sında rekor kırıyor
İngiltere’de 1990 yılında kurulan elektrik piyasasındaki elektrik maliyetlerinin ağustos ayı ortalaması kilovatsaat başına 1,24 TL seviyelerine kadar ulaşarak tarihi rekorunu kırdı. Bu, geçtiğimiz yılın aynı ayına göre yüzde 303’lük bir artış anlamına geliyor. Eylül ayının başından beri piyasa elektrik tedarik maliyetleri Almanya’da yüzde 36, Fransa’da yüzde 48, İspanya’da yüzde 35 arttı. Türkiye elektrik piyasasında da buna paralel bir seyir gözlemleniyor. Ağustos ayında, bir önceki aya göre yüzde 7,5 ve bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 87 artan piyasa net elektrik tedarik maliyetleri, tüketici elektrik faturalarının yükseltilmesine gerek duyulacağını gösteriyor. Tüm bu gelişmelere rağmen Türkiye elektrik piyasasında tavan fiyat uygulaması bulunması, fiyat artışlarının görece sınırlı olmasına neden oldu. Ağustos ayı için piyasa tavan fiyatı kilovatsaat başına 0,636 TL olarak belirlendi.
İtalya’da bu yıl elektrik faturaları % 60’tan fazla arttı
Avrupa ülkelerinde bu maliyet artışlarının tüketiciye yansımaları farklı şekilde oluyor. İtalya’da geçtiğimiz çeyrekte, tüketici elektrik faturaları yüzde 20 yükselmişti ve önümüzdeki çeyrek dönemde bir yüzde 40’lık artış daha olacak. İngiltere’de geçtiğimiz yıl, bizdeki ulusal tarife yapısına benzeyen ve tedarikçi değiştirmemiş tüketicilere uygulanacak tavan fiyatı belirleyen tarifelerin fiyatı, Ekim ayından geçerli olarak yüzde 12 artırılmıştı, buna göre tüketicilerin elektrik faturaları kesin olarak en az yüzde 12 artacak. Ancak yaşanılan son gelişmelerin ardından ülkede bundan çok daha büyük bir fiyat artışına gerek duyulması, sektörü büyük bir darboğaz içine sokarak önemli tedarikçilerin iflas etmesi gibi senaryoları sıcak gündem haline getiriyor. Bu durumun da elektrik kesintilerine neden olabileceği konuşuluyor. İspanya’da elektrik tedarikçilerinin kârlarına sınırlama yapılması ve elektrik faturalarına uygulanan vergilerin indirilmesiyle bu krizin tüketicilere yansımasının sınırlandırılması hedefleniyor. Almanya’da ise tüketici elektrik fiyatları yüzde 5,7’lik bir artışla tarihi rekorunu kırdı. Tüm bu gelişmeler, düşük enflasyon nedeniyle zamlara alışkın olmayan Avrupa toplumunda endişeye neden oluyor.
Türkiye’de elektrik maliyetleri, ev elektrik fiyatlarının çok üstünde kaldı
Türkiye’de ise tüketici elektrik fiyatları, ulusal tarifelerle belirleniyor ve elektrik tedarikçisini değiştirmemiş tüketicilere 21 adet görevli elektrik tedarik şirketi tarafından elektrik veriliyor. Tarifeler belirlenirken 21 görevli tedarik şirketinin tüketicilere satılan elektrikte yaklaşık % 2,4’lük bir kâr etmesi sağlanıyor. Tedarikçi değiştirmiş tüketiciler ise ortalama 50 tedarik şirketinden herhangi birine geçiş yapabiliyor ve ulusal tarifelerden farklı fiyatlardan elektrik alabiliyor. Elektrik maliyet tarafına baktığımızda ise net enerji maliyetinin Ağustos ayında 0,62458 TL seviyesine gelmesi; iş yerlerinde 0,706 TL olmasına karşın, evlerde 0,474 TL olan ulusal tarife fiyatının bir hayli üstünde olmasına ve Ekim ayında elektrik zammına neredeyse kesin gözle bakılmasına sebep oluyor.
Elektrik maliyetleri dolar bazında da arttı
Türkiye’deki net elektrik tedarik maliyetlerinin dolar bazında seyrine bakıldığında da kilovatsaat başına yaklaşık 0,077 Amerikan doları ile tarihi rekor seviyelerine ulaştığı görülüyor. Geçtiğimiz Ağustos ayından önce net elektrik tedarik maliyetlerinde zirve 2016 yılının Aralık ayında 0,69 dolar ile görülmüş, bunun dışında 0,065 ile 0,05 bandının dışına çıkılmamıştı. Tüm bu veriler bize ülkemizdeki durumun Avrupa ile paralel ilerlediğini gösteriyor.
Zam ihtiyacının sanayi ve iş yerlerine yansıtılması tüketiciyi daha kötü etkiler
Türkiye’de durumun tüketicilere ne kadar yansıtılacağına dair Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) tarafından henüz bir resmi açıklama yapılmadı. Ancak elektrik tedarik piyasasında tavan fiyatın düşük tutulması, kamuya ait EÜAŞ santrallerinden 21 görevli tedarik şirketine piyasa koşullarından daha ucuza elektrik satılması ve bu şirketlerin kârlılığının bir kısmının bu şekilde sağlanması, gerekli zammın evler yerine tarım, sanayi ve ticarethane gruplarına yapılması gibi alternatifler, enerji kulislerinde konuşuluyor. Özellikle son iki noktanın kısa-orta vadede tüketiciye ve ülke ekonomisine etkisinin daha olumsuz olacağının altını çizen encazip.com’un Kurucusu Çağada Kırım, “Kamuya ait santrallerden sadece görevli şirketlere piyasa fiyatlarının altında elektrik satılması, dolaylı olarak aslında millete ait olan bir şirketin sübvansiyon yapması anlamına gelir. Bu durum aslında dolaylı olarak sübvansiyonun, vatandaşlardan toplanan vergilerle yapılması yani faturanın yine vatandaşa kesilmesi demek oluyor. Diğer taraftan giderek alım gücü düşen ev tüketicilerinin korunması için, gerekli zammın sadece sanayi ve tarım üretimi ile ve iş yerlerine yansıtılması, tüketicileri daha fazla zorlar. Zira sanayi, tarım ve iş yeri elektrik zamları, üretici enflasyonunu artırır ve tüketicilerin, tüm ürünleri çok daha pahalıya satın almasına neden olur. Bunun sonucunda gıda fiyatlarındaki artış, gündemimizden asla düşmez. Şahsi görüşüm olarak serbest piyasaya hiçbir koşulda müdahaleyi doğru bulmasam da eğer bir sübvansiyon yapılacaksa bunun özellikle üretici elektrik fiyatlarını düşürecek şekilde yapılması gerekir. Öte yandan evlerde elektrik tasarrufu teşvik edilmeli; çiftçinin, sanayicinin ve esnafın elektrik fiyatları düşük tutularak girdi maliyetleri azaltılmalı. Böylece tüketici belki evinde biraz daha yüksek elektrik faturası öder ama markete gittiğinde çok daha ucuz fiyatlarla karşılaşır ve refahı artar.” şeklinde konuştu.