Tükettiği Enerjinin Yüzde 29’unu Petrolden Karşılayan Türkiye Çok Riskli Bir Oyun İçinde…
Türkiye’nin ABD ve AB baskıları ile İran’a uyguladığı politikalar kendi enerji politikasını tehdit eder boyuta geldi.
Bu yıl Türkiye’nin toplam enerji ithalat faturasının -eğer fiyatlar bu seviyede kalırsa- 68 milyar dolara ulaşma riski var, yaşanan siyasi tansiyonun bu rakamı daha da yukarı çekme ihtimali göz ardı edilmiyor.
The Lira’nın haberine göre yılın ilk çeyreğinde 14.7 milyar enerjiye yatıran Türkiye ilk etapta yüzde 20 azalttığını duyurduğu İran’dan petrol alımını tamamı ile bitmesi gündemde.
1 Temmuz’da yürürlüğü girecek olan ambargo çerçevesinde nakliye sigortasına da yasak gelmesi piyasa uzmanları tarafında pek çok ülkenin İran’dan alımları tamamıyla durdurabileceği yorumlarına neden oluyor.
Bu yasak Türkiye’nin içinde olduğu Güney Kore, Singapur, Güney Afrika ve Tayvan gibi ülkelerin işini iyice zorlaştıracak. Petrol traderlerı bu ülkelerin tamamıyla Irak ile ilişkilerini kesebileceğine dikkat çekiyorlar. Traderler ve danışmalar 1 Temmuz’a kadar Irak’ın petrol ihracatının günlük 600 varilden 400 varile düşmesini bekliyor. Geçtiğimiz yıl itibariyle günlük 3 milyon varil üretim yapan ülkede her damla dünya petrol piyasası için son derece büyük önem taşıyor.
İran’dan petrol alımını azaltmayı planlayan Türkiye, Amerika’nın muafiyet listesine girerken doğacak açığı da Libya, Suudi Arabistan ve konut karşılığı petrol almak için anlaştığı Venezuella’dan karşılamayı hedefliyor.
TÜRKİYE İÇİN ENERJİDE ÖNEMLİ 3 ÜLKE
Siyasi gerilim bir kenara bırakılırsa Türkiye’nin İran ile olan ilişkilerin bir önceki yıla göre daha da geliştiği görülüyor. Buna gerekçe olarak Türkiye’nin 2011 yılında İran’dan aldığı petrol oranını yüzde 20 arttırarak ülke ihtiyacının yüzde 51’lik kısmını bu ülkeden alması gösterilebilir. Bu durumda tercihin oluşmasında iki ihtimal öne çıkıyor. Biri İran’dan alınan petrolün fiyatının daha makul olabileceği, bir diğeri ise ödeme esneklik sağlanma ihtimali.
Her iki noktada Türkiye’nin yararına olduğu için ithal edilen rakamın arttığını düşünmek yanlış olmayacak.
Uluslararası Enerji Ajansı Başekonomisti Fatih Birol’da mart ayında çevre kongresinde yaptığı açıklamada Türkiye için önümüzdeki 5 yıl içerisinde enerji açısından önemli ülke hangisidir diye sorulduğunda İran’ı göstermişti. Birol açıklamasında ”Türkiye için, Türkiye enerji dış politikası açısından çok önemli olduğunu düşündüğüm 3 ülke, Irak, Irak ve Irak. Irak’tan daha önemli bir ülke düşünmüyorum Türkiye için. Çok önemli bir potansiyel, hemen yanı başımızda. Irak’ın 5-6 sene sonra Katar kadar güçlü bir ülke olmaması için, siyasi nedenlerin dışında, başka bir neden yok. Dünyadaki petrol ve doğalgaz şirketlerinin gidebileceği fazla bir yer kalmadı yatırım yapmak için” demişti.
Peki, Türkiye İran ile petrol ilişkisini tamamıyla kesebilir mi ya da keserse ne olur? Türkiye’nin son dönemde benimsediği enerji politikaları ne kadar güvenli?
“GERİLİM YOL SU ELEKTİRK OLARAK GERİ DÖNECEK”
Konuya dair yorumlarına başvurduğumuz Enerji Uzman Necdet Pamir, konunun sadece Tüpraş’ı ilgilendiren ticari bir mesele olarak görmenin yanlış olacağına vurgu yaptı.
ABD ve AB baskıları ile son dönemde İran’a karşı alınan kararlarda bir Türkiye’nin enerji politikalar pek çok boyutta sürdüğüne dikkat çeken Pamir, Türkiye’nin enerjinin yüzde 98’ini ithal ettiğini, bu nedenle de kritik bir dönemeçte olunduğunu kaydetti.
Büyük resimde Türkiye’nin yüzde 51 petrol ihtiyacını İran’dan karşılarken, doğalgaz ihtiyacının ise yüzde 18’ini bu ülkeden karşıladığını kaydetti. Buna ek olarak doğalgazın yüzde 58’i petrolün de yüzde 12’lik kısmının Rusya’dan karşılandığı kaydeden Birol Türkiye’nin son dönemde kabul ettiği politikaların her iki ülkenin de hoşuna gitmediğine dikkat çekti.
ABD baskısı ile Suriye’ye yönelik çıkışlar buna ek olarak Malataya Kürecik’e kurulan radar üssü nedeniyle siyasi gerilimin arttığını kaydeden Necdet Pamir bu gerilimin ilerleyen günlerde Türkiye’ye yol, su elektrik olarak geri geleceğine dikkat çekti. Enerji tarafında bu denli büyük bağımlılığı olan Türkiye’nin sert çıkışlarının büyük risk olduğunu kaydeden Pamir, enerji politikalarında bağımsız olunmamasının sonuçlarının ağır olacağını söyledi. Bu etkilerin PKK’nin desteklenmesi saldırıların artması, boru hatlarının yağmalanması gibi direkt ya da indirekt olarak gözlendiğine dikkat çeken enerji uzmanı, İran dışında alternatif olarak gösterilen ülkelerin de konjonktürü dikkate alarak ucuz petrol vermek istemeyeceklerini söyledi. Hem kalite hem de fiyat tarafında daha iyi bir teklif gelme ihtimalinin zayıf olduğuna vurgu yapan Pamir, makro politikalar sonrasında fiyatların yükseleceğini, sonucunda yüksek fatura olarak tüketiciye yansıyacağını vurguladı.
KAYA GAZI ÇÖZÜM OLUR MU?
Son dönemin en parlak konusu olan kaya gazının Türkiye’nin enerji sorunlarına çare olup olmayacağı noktasında ise enerji uzmanı Pamir, umutların muhafaza edilmesi gerektiği fakat strateji oluşturmak için çok erken olduğunu kaydetti.
Kaya gazının 1800’lerden beri bilendiğine dikkat çeken Pamir petrolcülüğün bilinen iki teknolojisinin bir ayara getirilmesi ile son 3-5 yılda gündemde daha fazla yer aldığını kaydetti. Kil tabalarının arasına sıkışmış ama ekonomik olarak üretilemeyen gazın yatay sondaj ve hidrolik çatlatama yönetiminin kullanılması ile çıkartıldığını anlatan Pamir, geçirgen olmayan yapılar olduğu için üretim zor olduğunu, konvansiyonel gaz üretimi kadar ekonomik belirtti. Son dönemde Türkiye’de gündeme gelen kaya gazı için verilen rakamlara şu aşamada güvenilmemesinin gerektiğini kaydeden Necdet Pamir, 1.8 trilyon metreküp olarak dile getirilen rakamın spekülatif olduğunu belirtti. En basit saha geliştirmesinin 8 ile 9 yılda yapıldığını kaydeden enerji uzamanı umutların korunması gerektiğini ama strateji geliştirmek için erken olduğunu sözlerine ekledi.
Kaynak: Dünya Bülteni