Doğu Akdeniz’de İsrail ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin doğalgaz keşiflerinin ardından Lübnan’ın da bölgede yapacağı arama çalışmaları ile Türkiye’nin bölgede enerji koridoru olma hedefini güçlendirdiği açıklandı.
Crystol Energy’nin Üst Yöneticisi Dr. Carole Nakhle, Lübnan’da yakın zamanda arama lisanslarının verilmesiyle bölgede doğalgaz keşif ve sondaj çalışmalarının başlayacağını ifade etti.
Ülkede yapılacak keşif ve üretim anlaşmalarının onaylanmasının siyasi iradenin tavrına göre netlik kazanacağını ifade eden Nakhle, “Mevcut süreç, yeni petrol gelirleri vergi yasasına bağlı. Yoğun siyasi ayrışmayla mücadele eden Lübnan’da enerjiye ilişkin her türlü uzlaşı ve anlaşma belirtisi önemlidir.” diye belirtti.
Jeopolitikçi ve Stratejist Dr. Nejat Tarakçı da Gazze, Lübnan ve Suriye’nin Münhasır Ekonomik Bölgesinde (MEB) detaylı araştırma yapılmadığını ve enerji kaynakları rezervine ilişkin net bir verinin bulunmadığını kaydetti.
Lübnan ve Gazze’nin mevcut siyasi ve etnik yapısıyla bu enerji denkleminde yer almasının zor olduğunun altını çizen Tarakçı, “Şimdilik temel amaç İsrail ve Mısır gazının bir an önce dış pazarlara aktarılmasıdır.” dedi.
Bunun tek yolunun bölgedeki, mezhep, din ve etnik ayrıma dayalı kadim düşmanlıkların ortadan kalkması olduğunu vurgulayan Tarakçı, Lübnan MEB’inde keşfedilebilecek enerji kaynaklarının barışa katkı sağlayacağını açıkladı.
Bölgedeki enerji keşif, çıkarma, işletme ve pazarlama çalışmalarının süreci etkileyeceğini dile getiren Tarakçı, sözlerine şöyle devam etti:
“Bölgeyi kaosa sokabilecek tek faktör, bölgeye yatırım yapacak dev enerji şirketleri arasındaki rekabet sonucu ülkelere verilecek kar payları olacaktır. Lübnan siyasi, etnik ve inanç bakımından çok karışık bir ülkedir. Dolayısıyla ülkenin deniz alanlarında bulunacak bir enerji kaynağı, İran’ın Hizbullah ve Suriye kanalıyla bölgede etkin olmaya çalışacağı anlamına gelebilir. Ancak ABD, Avrupa ve hatta Rusya, İran’ın bölgedeki enerji denkleminde söz sahibi olmasına izin vermeyeceklerdir. Bölgedeki gazın Avrupa’ya nakli için en ekonomik ve en güvenli güzergah Türkiye’dir. Bu bağlamda Türkiye, hem siyasi ve ekonomik istikrarı hem de hattın deniz güvenliği için yeterli deniz gücüne sahip olması yönüyle öne çıkmaktadır.”
Kaynak: Enerji Enstitüsü