Türkiye enerji politikası denilince elektrik politikalarından söz edildiği düşünülebilir. Enerji politikası ile elektrik üretim politikası birbirinden oldukça ayrışır, bu sebeple verilere dikkatli bakmak gerekebilir. Enerji politikalarında hala en önemli kalemler fosil yakıtlar; elektrik politikalarında ise yerli kaynaklar, teknolojik değişimler, depolama sistemleri ve piyasa yapısı gibi kavramlardır. Türkiye’nin son dönemdeki enerji talebinde önemli bir değişim mevcuttur.
Petrol sektörü incelendiğinde 2000’lerde %43 olan nihai talepteki payı 2010’a kadar %34’lere düşmüş, son yıllarda ise tekrar %43’lere çıkmıştır. Ulaştırmanın nihai talepteki payı da sürekli artarak 2000’li
Türkiye’de enerji politikasındaki öncelikler, paylara göre belirlenirse Türkiye’nin ana enerji politikası petrol ve gaz aramacılığı olacaktır. Elektrik politikasında ise yerli kaynaklar ve yenilenebilir kaynaklara önem verilmesi önceliklendirilmiştir.
1000 MW güneş paneli yıllık 1800 saat üzerinden 0,15 mtep enerji üretmektedir. Yani 6461 MW güneş paneli 1 mtep enerji üretmektedir. O da günlük üretimi 19178 varil/gün olan petrol üretimine denktir. Petrol daha çok ulaştırma ve petrokimyada kullanılırken, güneş elektrik üretiminde kullanılmaktadır. Yani kulvarları şimdilik ayrıdır. Bu yüzden birbirlerine etkileri de düşük olacaktır.
Ulaştırma ve petrol talepleri, 2008 sonrası düşen petrol talebi ile tekrar hızlanmış ve nihai talepteki payları artmıştır. Geçtiğimiz raporlarda tüketicinin, düşen petrol fiyatlarının kalıcılığına bel bağlayarak büyük araçlara yöneldiğine değinilmişti. Bu araçların satıcılar için de cazip olduğu, çünkü kar marjlarının daha yüksek olduğu bilinmektedir. Fakat “kışın güneşine, petrolün düşüşüne” çok da güvenmemek gerekebilir.
Enerji önceliklerinde 2010 sonrası artan petrol talebi bu sene de hız kesmemektedir. Ancak, öncelikler her an değişmek zorunda kalabilir.