Dünyada, sanayi döneminin öncüleri olan büyük sermayeli firmalar, bilgi toplumuna geçiş süreci ile birlikte yerini esnek ve dinamik çalışmanın hakim olduğu küçük ve orta boy işletmelere bırakmıştır. Dünyadaki faaliyetlerini yavaşlatan, asıl hedefleri ürünlerini satmak olan ancak danışmanlık alanında da faaliyet gösteren büyük firmalar ülkemizi yeni pazar olarak görmekte, ülkemizdeki ticari faaliyetlerini hızla sürdürmektedir. Bu firmaların karşısında ise ileri teknolojileri takip etmede daha etkin olan, kriz dönemlerinde daha hızlı karar alabilen ve bu doğrultuda yapısını farklılaştırabilen, büyük ve küçük ölçekli tüm sektörlere hizmet verebilen, dinamik yapısı ile rekabeti güçlendirerek tekel oluşumunun engellenmesinde önemli rol oynayabilen Danışmanlık Şirketleri piyasada var olma çabasına girmişlerdir.
Enerji Verimliliği sektörü, ülkemizde yakın gelecekte ekonomik, siyasi ve kültürel öneme sahip bir faaliyet alanı olacaktır.
Enerji Verimliliği Danışmanlık Şirketlerinin gelişmesi ve güçlenmesinin, sektörün de gelişmesi ve güçlenmesi anlamına geleceği muhakkaktır.
Dünyada birçok ülke kendi hizmet veya danışmanlık şirketlerinin gelişimini desteklerken, ülkemizin sektörel gelişiminde önemli bir yeri olan hizmetler sektörünün teşvik edilmesinde anlaşılmaz durumlar gözlenmektedir.
Kamu kesiminin enerji verimliliği kredi desteklerinden yararlanmak isteyen KOBİlere sağlanacak teşviklerde hizmet alınacak danışmanlık firmalarını adreslemesi veya sadece bu firmalar ile anlaşmalar yapması doğru değildir.
Türkiye’nin önde gelen şirketleri kendi gelişmelerini destekleyecek danışmanlık hizmetleri alırken kendileri için en uygun seçimleri yapabilecek bilgi ve deneyime sahiptirler. Ancak, devletin kurumlarının teşvik verme kriteri olarak koyduğu sınırlamalar, bu firmaların kendileri için en iyi çözümü sağlayacak firmaları seçmesini değil, genellikle yabancı danışmanlık firmaları arasından seçim yapmalarını dayatmaktadır.
Bu durum ise ülkemizde enerji verimliliği sektörünün gelişmesini güçleştiren, danışmanlık hizmetlerinin maliyetini düşüren ve yabancı danışmanlık firmaları lehine haksız rekabet unsurları içeren bir uygulama haline dönüşmektedir.
Firmaların büyüklüğü yeterli bir kalite göstergesi değildir.
Ülkemizde faaliyet gösteren Enerji Verimliliği Danışmanlık Şirketlerinin çoğu, hizmet standartlarını artırmak amacı ile ulusal ve uluslararası kalite sistemlerini kurmakta, teknolojik gelişmeleri yakından takip etmekte, ARGE departmanları kurmakta, ürün yelpazesi oluşturmakta, yabancı ortaklıklar kurmak için girişimlerde bulunmakta, nitelikli eleman istihdamına yönelmekte ve elemanlarını sürekli eğitimden geçirmektedir.
Ekim 2011de yürürlüğe giren Enerjinin ve enerji Kaynaklarının Etkin Kullanımına İlişkin yönetmelikte Enerji Verimliliği Danışmanlık Şirketlerinin yapısı tamamen değiştirilmiştir. Yeni yönetmelikteki EVD firmalarından istenen mali portrenin boyutunun yanı sıra, nitelikli ve uzman eleman sayısı dolayısıyla personel harcamalarındaki büyük artış, şirketlerin özellikle mali açıdan büyük yük altına girmesine, piyasada sadece birkaç yabancı kökenli şirketin tekel olmasının yolunu açmıştır. Yakın gelecekte Danışmanlık Şirketleri bu sektörden çekilmek zorunda kalacak, bugüne kadar yaptıkları yatırımlar sürdürülen faaliyetler sadece kendilerine değil, ülke ekonomisine de zarar olarak yazılacaktır.
Ayrıca bu uygulamalar, ülkemizdeki enerji verimliliği sektörünün el değiştirmesini neden olacak bir unsur içermektedir.
Elbette teşvik edilen hizmetlerin kaliteli olmasını kontrol etmek gerekebilir. Ancak, Türk danışmanlık firmalarını dezavantajlı durumda bırakan ve pazarı yabancı şirketler lehine yönlendiren bir uygulamanın doğru olmadığı açıktır.
Arzu GÜRKAN