GÜYAD Başkanı Cem Özkök, “Enerji sektörü bir lokomotif olmasına karşın mücbir sebep kapsamına alınmadı. 2020 sonunda biten bir YEKDEM uygulaması var. Planlamaları buna göre yapılmış olan tüm yenilenebilir projeleri zor durumda kaldı. Yatırımcıyı bu noktada desteklemek ülkemiz lehinedir” diyor.
Güneş Enerjisi Yatırımcıları Derneği (GÜYAD) Başkanı Cem Özkök, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de enerji alanında bir ‘dönüşüm’ yaşandığını söylüyor. Bu dönüşümün birçok nedeni var.
Cem Özkök, “5 sene içerisinde yenilenebilir enerji kurulu gücümüzün en az 2 katına çıkmasını umuyoruz” derken, özellikle COVID-19‘un neden olduğu mücbir sebep kaynaklı olası zorluklar için gerekli önlemlerin alınması gerektiğine dikkat çekiyor.
Özkök ile Türkiye’nin yenilenebilir enerji politikalarını, ağustosta devreye girecek olan Yeşil Tarife uygulamasını, AB‘nin Yeni Yeşil Düzeni‘nin Türkiye’yi nasıl etkileyeceğini konuştuk. Özkök’ün yorumları şöyle:
Yatırımcı “güneş”te hevesli
“Yenilenebilir enerji alanında ülkemizde özellikle son 10 yıl içerisinde ciddi bir kamu iradesi gösterildi ve her bir alanda ayrı hedefler konuldu. Güneşlenme oranı çok yüksek bir ülkeyiz, fakat daha 6,7 GW kurulu güçte olduğumuzu görüyoruz. Her yıl en az 2 GW güneş kurulu gücü yapma yeteneğine haiz bir ülkeyiz. Yatırımcı da bu konuda çok hevesli. Türkiye’de güneş enerjisi alanında doğrudan ve dolaylı toplam olmak üzere 100 bin kişilik bir istihdam var. Önümüzdeki 5 sene içerisinde yenilenebilir enerji kurulu gücümüzün en az 2 katına çıkmasını umuyoruz, ancak özellikle COVID-19‘un neden olduğu mücbir sebep kaynaklı olası zorlukları göz önüne almalı ve bunlar için gerekli önlemleri almalıyız. Bugün yenilenebilir enerjiye yapacağımız her yatırım hem çevre sorumluluğu hem de sanayicilerimizin ihracatta rekabet avantajı kazanmaları açısından hemen yarın olumlu sonuçlar verecektir.”
Enerji sektörü lokomotif olmasına rağmen, mücbir sebep içine alınmadı
“Eğer doğru adımları atmaya devam edersek, güneş enerjisi alanında Almanya‘yı; rüzgarda Belçika, Almanya veya Danimarka‘yı geçmememiz için hiçbir neden yok. Sektörün büyümek ve bugünlere gelmek için desteğe ihtiyacı vardı. Bu ihtiyaç bir süre daha devam edecek. Ama biz mücbir sebebin gereklerini yerine getirmekte çok kararlı olamadık. Enerji sektörü bir lokomotif olmasına karşın mücbir sebep kapsamına alınmadı. 2020 sonunda biten bir YEKDEM uygulaması var. Planlamaları buna göre yapılmış olan tüm yenilenebilir projeleri zor durumda kaldı. Yatırımcıyı bu noktada desteklemek ülkemiz lehinedir. Üstelik bunlar uzun vadeli destekler de değil; COVID-19 sebebiyle 6 – 8 aylık bir uzatma verilseydi dahi bu çok büyük bir destek olurdu. Ayrıca kapasite ilanlarında da daha hızlı hareket etmeliyiz. Güneşte de rüzgarda da 100’er GW civarında kapasitemiz olduğunu söyleyebiliriz. Ama güneşte henüz 6,7 GW, rüzgarda da 8 GW‘ın biraz üzerindeyiz. Daha alacak çok yolumuz var.”
Yeşil enerji kullanana destek mekanizmaları geliştirilmeli
OSB’lerde faaliyet gösteren fabrikaların kendi enerjisini üretmesine yönelik düzenlemenin sağlayacağı avantajları şöyle anlatıyor Cem Özkök: “Üretim ve tüketim aynı yerde yapılacak. Buna dağıtık üretim de diyebiliriz ki tercih edilen bir sistem bu. Çünkü dağıtık üretim, iletim ve dağıtım ile ilişkili maliyet, karmaşıklık, bağımlılık ve verimsizlikleri ortadan kaldırır. Yani kendi enerjinizi kendiniz ürettiğiniz takdirde şebeke kayıpları olmayacak, yeni yatırımlar gibi maliyetler azalacaktır. Bir de üretici yani fabrikalar açısından kazanç var ki, o da 4-5 sene içinde kendini amorti eden bir yatırımla bedava elektrik kullanmak. Bu da, rekabet gücünü artırıcı bir etki yapacak. Ülkemizde son birkaç aylık süre içerisinde elektrik üretimimizin % 60‘lar seviyesinde yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlandığını görüyoruz. Burada önemli olan yeşil enerji kullanmak isteyenlere vergi indirimi gibi destek mekanizmalarının geliştirilmesi.”
Yeşil enerji sadece konutlarda değil sanayide de zorunlu olacak
Türkiye’de Yeşil Tarife Uygulaması Ağustos’ta başlıyor. Cem Özkök‘ün bu uygulamanın önemine dair yorumları şöyle: “Enerji alanındaki ‘dönüşüm‘ün sonucu olarak tüketiciler artık kullandıkları enerjinin hangi şartlarla elde edildiğini, çevreye bir etkisi olup olmadığını bilmek istiyorlar. Bu da karar verici mercileri bu yönde kararlar almaya yöneltiyor. Avrupa genelinde sera gazı emisyonlarının önümüzdeki 30 yıl içerisinde sıfırlanması planlanıyor. Bu çerçevede ortaya konulan ‘Green Deal ‘girişimi, özellikle Avrupa’ya ihracat yapan ve yapmayı planlayan tüm sanayicilerimizi yakından ilgilendiren bir konu.
Çünkü ihraç edilen ürünün üretim süreçlerinde herhangi bir aşamada kullanılan enerjinin ‘yeşil enerji’ olması yani sera gazı emisyonu yaratmamış olması şartı aranacak. Bu durum ülkemizde daha fazla yeşil enerji üretimini ve yalnızca konutlarda değil daha ağırlıklı olarak sanayide ve endüstride kullanımını şimdiden zorunlu kılıyor. Dolayısıyla biz Bakanlığımızın bu yönde attığı adımı olumlu buluyoruz. Burada önemli olan nokta bu mekanizmanın hem arz-talep hem de fayda-maliyet açılarından ele alınması ve yalnızca tüketiciler için değil yatırımcılar ve tedarik şirketleri için de ‘gönüllülük’ esasına dayalı olması gerekliliği.”