Yeşil tedarik, tüm adımlarında çevresel sürdürülebilirlik kriterlerinin gözetildiği tedarik zinciri modeli olup hammaddeye erişim, ürün tasarımı ve geliştirme, imalat ve montaj, lojistik ve dağıtım, satış, ürün geri çağırma gibi adımların tamamının çevreye uygun şekilde yürütüldüğü tedarik zincirleri olarak sınıflandırmaktadır. Bu tedarik zinciri yaklaşımında, ürünlerin ekolojik tasarımı, yeşil malzeme ve bileşenlerin satın alınması, çevre dostu üretim adımlarının yeniden yapılandırılması, ürünün faydalı ömründen sonra tersine lojistik yönetimi dahil olmak üzere çevresel farkındalığın tedarik zinciri yönetimine entegre edilmesi amaçlanmaktadır.
Küresel ısınma ve iklim değişikliği gibi global çevre problemleri gezegenimizin tüm paydaşlarını
Peki yeşil tedarik zinciri ve yeşil lojistik kavramlarını nasıl okumalıyız? Tedarik zincirini daha yeşil hale getirmek isteyen firmalar neler yapmalıdır?
Yeşil malzeme tedariki bu konuda atılacak en temel ve önemli adımlardan biridir. Yeşil malzemeleri, faydalı ömrünü tamamladıktan sonra yeniden kullanılabilir, geri dönüştürülebilir, içerisinde insan, hayvan ve çevre için zararlı / tehlikeli bileşen bulunmayan malzemeler olarak tanımlayabiliriz. Ürünlerini bu özelliklere sahip malzemelerle üreten firmalar yeşil tedarik dönüşümü noktasında çok ciddi bir adım atmış olmaktadır.
Ürünlerin “yeşil” olması kadar insanların çevresel farkındalığına hitap etmesi ve kullanıcılar tarafından öncelik verilip kolaylıkla satın alınması da önemlidir. Bu da yeşil pazarlama dediğimiz modeli ortaya çıkarıyor. Firmalar, yeşil tedarik zinciri ile son alıcıya kadar getirdiği ürünleri yeşil pazarlama uygulamalarıyla satışa sunmalıdır. Bu model, çevre dostu özelliklere sahip ürünleri teşvik etmektedir. Bu pazarlama yaklaşımıyla çevre üzerinde minimum ya da sıfır etki oluşturacak ve insanların isteklerini tatmin edip beklentilerini karşılayacak faaliyetler planlanmaktadır.
Dağıtım ve depolama uygulamalarında da yeşil olmak / kalmak mümkündür. Bilindiği üzere ulaşımdan kaynaklı emisyonlar küresel karbon ayak izinde büyük bir paya sahiptir. Firmalar lojistik ağlarını daha modern ve temiz teknolojilerle inşa ederek yeşil tedarik zinciri anlamında önemli mesafeler katedebilir. Yerel kaynaklara öncelik vererek daha kısa tedarik zincirleri oluşturmak, nakliyelerde daha düşük karbon salımı olan araçlara (elektrikli, hibrit araç vs) yönelmek bu süreçteki önemli adımlardan bazılarıdır. Depolama için de yine enerji verimli sistemler kullanmak sera gazı emisyonlarını ciddi miktarda azaltacaktır. Ürünlerin depolandığı tesislerin enerji, ısıtma, soğutma, havalandırma, aydınlatma vb. gibi ihtiyaçlarını olabildiğince yenilenebilir enerji kaynaklarıyla karşılamak da tedarik zincirini daha yeşil hale getirecektir.
Yeşil üretim ilkesi de tedarik zincirinin çevresel performansını artıran bir diğer önemli etkendir. Daha düşük su ve karbon ayak izi ile tamamlanmış bir üretim yeşil tedarik zincirlerinin yaratılmasında kritik bir rol oynamaktadır. Ayrıca, üretim prosesleri sırasında ortaya çıkan atıkların azaltılması, çevreye zarar verecek kimyasalların kontrol altına alınması ve daha uzun ömürlü ürünlerin piyasaya sürülmesi de çevresel ayak izlerini azaltacaktır. Daha az kaynak kullanarak imal edilmiş ürünler firmaların operasyonel, çevresel ve finansal performansını iyileştirecektir.
Son yıllarda giderek daha popüler hale gelen tersine lojistik de bir diğer yeşil tedarik zinciri yaklaşımıdır. Tamir, bakım, geri dönüşüm, yenileme gibi çalışmalarla müşterilerin kullanıma yeniden kazandırılan ürünler, firmaların tedarik zincirinden kaynaklı çevresel ayak izlerinin azaltılmasında son derece etkili olmaktadır.
Ürünlerin yeşil olması kadar onların ambalajlanmasında kullanılan malzemelerin çevresel uyumluluğu da önemlidir. Tedarik zincirinde yeşil ambalaj yaklaşımı tedarikçilerin malzemeleri nasıl sağladığından tüketicilerin ambalajı nasıl elden çıkardığına kadar her bir adımı kapsamaktadır. Sürdürülebilir malzemelerden üretilen ambalajlar kullanım ömrünü tamamladıktan sonra hızlı, kolay ve düşük maliyetli bir şekilde geri dönüştürülebilmektedir. Bu da tedarik zincirinde geri dönüşüm potansiyelini artıran ve firmaların tersine lojistik kabiliyetlerini geliştiren bir etkendir.
Yeşil tedarik zinciri yaklaşımı sadece çevreyi korumakla kalmaz; aynı zamanda firmaların uzun vadede sosyo-ekonomik kazanımlar elde etmesini sağlar. Daha verimli tedarik süreçleri ile israflar azalabilir ve ürün yaşam döngüsü boyunca ortaya çıkan toplam maliyetler düşürülebilir. Bu sayede piyasadaki rekabet gücü artırılabilir. Bunun yanı sıra yatırımlarında kurumların çevresel performansını dikkate alan sorumlu yatırımcıların firmaya yatırım yapması sağlanabilir. Pazarda sorumlu bir marka imajı oluşturularak daha geniş bir müşteri portföyü oluşturulabilir.
Dilek AŞAN – Taksim Danışmanlık / dilek@taksimdanismanlik.com – www.dilekasan.com