İran’ın nükleer programına Batılı güçler tarafından yıllardır uygulanan yaptırımların sonunda, haftasonu Cenevre’de geçici de olsa bir anlaşmaya varıldı. Anlaşma, ilk etapta 6 aylık bir süre içinde İran’ın uranyum zenginleştirmesine ve nükleer santrallerdeki çalışmalarına sınırlamalar getirirken, P5+1 (ABD, Rusya, Çin, İngiltere, Fransa ve Almanya) tarafı da İran’a uygulanan yaptırımlarda belirli hafiflemeleri taahhüt ediyor.
Dün petrol fiyatlarında “sert düşüş” diye manşetlere çıkan psikolojik rahatlama piyasalar kapanırken tamamen kaybolmuştu.
Bu, her şeyden önce, anlaşmanın İran’ın dünya piyasalarına çıkardığı petrolün miktarında bir değişime yol açmayacak olmasından kaynaklanıyor.
Anlaşmaya göre P5+1, İran’ın halihazırdaki petrol ihracına karışmayacak.
İran’ın Ağustos 2011’de, yaptırımlar başlamadan evvel günlük 2,5 milyon varile yaklaşan petrol ihracı, AB’nin alımları durdurması ve İran petrolünün %60’ından fazlasını alan Asya ülkelerinin alımlarını %50 oranında azaltmaları sonucu 2012 yılının ortalarından beri günlük ortalama 1 milyon varile düştü.
Anlaşmanın ardından Beyaz Saray’ın internet sayfasında yayınlanan bir metin de İran’ın petrol ihracının bu miktarı aşmayacağını teyit ediyor.
Öte yandan bu, tam da doğru değil.
Sigorta problemi
İran’ın, bilhassa Asya’ya, özellikle de Hindistan’a yaptığı ihracatta başını ağrıtan sigorta problemlerinin çözülmesi, yapılan anlaşmada yer alan “muhtelif sigorta ve ulaşım hizmetleri” maddesinde öngörülüyor.
Yaptırımlar sonucunda İran petrolü taşıyan tank
Fakat İran’ın yaptırımlar süresinceki ihracının ortalama günlük 800 bin ve 1,2 milyon varil arasında dalgalandığı düşünüldüğünde, bu miktarın dünya petrol piyasaları açısından önemli olmadığı aşikar.
Bu bağlamda önemli bir nokta da 6 ay sonra ne olacağı.
Anlaşmanın iki taraf açısından da memnuniyet verici şekilde netice vermesi İran’a yönelik yaptırımların bir nebze daha yumuşatılmasını sağlayabilir.
Ancak İran’ın tekrar yaptırımlar öncesi petrol ihraç seviyelerine dönmesi 2015 yılından önce mümkün gözükmüyor.
Açığı S.Arabistan kapatıyor
Dünya petrol arzında İran’a yaptırımlarla kaybolan günlük 1,5 milyon varil, bilhassa Suudi Arabistan’ın üretimini günlük 9,5-10 milyon varile kadar çıkarması sayesinde karşılanmış durumda.
Buna ek olarak, ABD’nin yerel üretimindeki etkileyici artışın, hem psikolojik açıdan, hem de ABD’nin ithalini düşürmesi nedeniyle piyasaları rahatlatıcı etkisinden bahsedilebilir.
Dolayısıyla İran ile ilgili bu çerçevede yürüyecek gelişmelerin önümüzdeki dönemde petrol fiyatlarında dün yaşananın benzeri birkaç dolarlık bir psikolojik etki dışında bir oynamaya yol açmasını beklemek güç.
Anlaşma Türkiye için de çok önemli.
Herşeyden önce yaptırımlar başlamadan 2011 yılında İran Türkiye’nin petrol ithalinin yarısını karşılıyordu.
Yaptırımlar, hem ithal edilen petrol miktarını düşürdü, hem ödeme işlemlerinde büyük sorunlara yol açtı.
Ödemelerin aracı kurumu Halkbank’ın işlemleri durdurması Türkiye’nin İran petrolünü kısmen altın ile ödemesiyle sonuçlanmış, Türkiye’den İran’a ihraç edilen altının değeri 2011 yılında 54 milyon dolardan 2012 yılında 6.5 milyar dolara çıkmıştı.
Şimdi yapılan anlaşma sayesinde İran’dan petrol ithali yine artabilir.
‘İran nefes alacak’
Nitekim Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, anlaşmanın hemen ertesinde Eylül ayı itibariyle günlük 105 bin varil civarında olan İran petrolünün, günlük 140 bin varile çıkabileceğini söyledi.
Dünya petrol piyasalarında bir değişim sağlamayacak olsa da, anlaşma İran için çok önemli.
Anlaşmanın önemli bir maddesi, İran’ın uluslararası hesaplarda dondurulmuş paralara erişiminin sağlanmasıyla ilgili.
4 milyar doları petrol satışından olmak üzere 7 milyar dolar olarak zikredilen bu meblağ, yine anlaşmanın bir parçası olan petrokimya sektöründeki rahatlamalar sayesinde 10 milyar doları geçebilir.
Geçen yıl ve bu yıl ekonomisi daralan, enflasyonun %40’ları geçtiği, toplam ihracatın %80’ini oluşturan petrol satışlarındaki çöküş nedeniyle bütçesi sürekli açık verdiği ve bilhassa orta sınıfın çok sıkıntı çektiği İran, bu sayede bir nebze nefes alabilir.
İkinci önemli faktör ise siyasi açıdan Hasan Ruhani’nin ve elbette dışişleri bakanı Cevad Zarif’in başarısı.
3 Ağustos’ta resmen cumhurbaşkanlığı görevine başlayan Ruhani, “İktidardaki ilk 100 gününde İranlıların hayat standardını yükselteceği” taahhütünde bulunmuştu.
Şimdi yapılan anlaşma, Ruhani’nin sözünü tutmasına fırsat verirken, ülkedeki radikal ABD karşıtlarına karşı da elini güçlendirdi. Ülkedeki yarattığı rahatlama ise, Cevad Zarif’in Facebook sayfasında kendini gösteriyor.
Zarif’in anlaşmanın yapıldığı duyurusu, dün itibariyle 170 bin “like” almıştı.
Yazan: Cüneyt Kazokoğlu / Petrol piyasasi analisti
Kaynak: Enerji Enstitüsü