Japonya’da tsunami neticesinde tahrip olan Daiçi nükleer santralinin ve onun yarattığı büyük çevre felaketinin sonucunda birçok ülke nükleer faaliyetlerini durdurdu veya yavaşlattı. Bunun tam tersine Türkiye, nükleer santraller yapım sürecini hızlandırdı.
İlk santral ülkemizin en güneyinde Mersin’de Ruslar tarafından kurulacak ki bu, dünyanın en büyük nükleer tesislerinden biri olacak. İkinci santral Türkiye’nin en kuzeyinde Sinop’ta Japonlar tarafından kurulacak. 29 Ekim 2013’te Marmaray projesinin açılışında Japon Başbakanı’nın hazır bulunma sebeplerinden biri de bu idi. Zira bu işten Japon firmaları, milyarlarca dolar para kazanacak. Doğal olarak Japon Başbakanı, bu işi sağlama almak amacı ile İstanbul’daki açılış töreninde hazır bulundu. Üçüncü tesis, ülkemizin en batısında İğneada’da (Bulgaristan sınırı) Türkler tarafından inşa edilecek.
Bir de Türkiye’nin en doğusunda Ermenistan’da son derece güvensiz Metsamor nükleer tesisi var ki sınırımıza sadece 20 km uzaklıktadır. Bu tesiste her an her türlü felaket yaşanabilir. Eğer böyle bir şey olursa ülkemizin kuzeydoğusu Ukrayna ve Japonya’da olduğu gibi boşaltılarak iskana kapatılacak. Yani en doğuda halihazırda mevcut olan nükleer bela ülkemizi diğer üç taraftan da kuşatmak üzeredir.
1878’de Rusya, ülkemizin kuzeydoğusunu işgal etmişti. Türkler burayı 40 yıl sonra geri aldı. Yani Rus çizmesi girdi, 40 yıl kaldı ve sonunda çıkarıldı. Eğer buraya nükleer zehir çizmesi girerse yüzlerce sene oradan çıkmayacak. Türkler bir daha orada iskan imkânı bulamayacak. Ermenistan ile husumeti derinleştirmek isteyen bağnaz milliyetçiler, bu gerçek felaket senaryosunu dikkate almıyorlar. Yapılması gereken, bu açıdan da Ermenistan ile ilişkileri bir an önce normalleştirerek Metsamor tesisinin kapatılması için onlara yardım etmektir. Bu olaydan Türkiye’nin yanında bölgedeki üç ülke daha (Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan) büyük fayda görür.
Japonya’daki son nükleer felaketin akabinde Japon hükümeti halka panik yapmaması için devamlı yalan söyledi. Neticede bölgede yaşayan 200 bin civarında kişi
30 Ekim 2013 günü BBC’nin verdiği bir habere göre kaza gören tesisin sahibi olan Tepco elektrik şirketi üniteyi tamir ederek faaliyete açma fikrini tamamen terk etti. Japon hükümeti, bu fikirden aylarca önce vazgeçmişti ve buna izin vermeyeceğini ima etmişti.
Dünyanın en büyük elektrik şirketlerinden biri olan Tepco, şu anda iflas etmek riski ile karşı karşıyadır. 31 Ekim tarihli saygın İngiliz gazetesi The Guardian’a göre kazanın yaşandığı bölgenin nükleer kirlenmeden (radyoaktiviteden) temizlenmesi en az 100 milyar dolara patlayacak. Yanlış okumadınız: En az 100 milyar dolar! İşin sorumlusu Tepco, bu parayı asla ödeyebilecek güçte olmadığını bildirdi. Tepco’nun kepenkleri indirmesi Japon ekonomisine büyük bir darbe indirecek. Üstelik ülkede elektrik üretimi önemli ölçüde sekteye uğrayacak. Peki, şimdi Japonya bu durumun üstesinden nasıl gelecek?
İstanbul’da Marmaray’ın açılış töreninde Başbakan’ımızla birlikte dua eden Japon Başbakanı Shinzo Abe, problemin kendiliğinden hallolmayacağını anlayınca kolları sıvadı ve 29 milyon haneye elektrik sağlayan Tepco’yu kurtarmaya karar verdi. Tepco, sadece bu kazadan bugüne kadar 27 milyar dolar para kaybetti. Daiçi santralini kapatmak ve çevresini temizlemek için gereken masrafları devlet karşılayacak, Tepco bu külfetten kurtularak elektrik üretimine başka tesislerde devam edecek.
Peki kaza gören tesisin kapanması kaç yıl sürecek? En az 30 yıl. Bir nükleer tesisin kurulması 7-8 yıl, kapatılması ise en az 30 yıl sürüyor! Bu süre 50-60 yıla kadar çıkabilir! En az 100 milyar dolar olarak tahmin edilen kapatma ve temizleme maliyeti dışında başka maliyetler var mı? Çok var. Evlerini ve diğer mülklerini kaybedenlere ödenecek tazminat. Bu para nereden gelecek? Bunu da devlet üstlenecek. Ölen ve sağlığı zedelenen ve ilerde zedelenecek olanlara tazminatları kim ödeyecek? Yine devlet. Peki bu ilave masraflar neye patlayacak? Belki 100 milyar doların birkaç katına. Yazımın başında “nükleer bela” ifadesini boşuna kullanmadım.
Japonya’da Vali Hirohiko Uzimida, geçen hafta nükleer enerji lobisine, halka durmadan yalan söylemeyi bırakmasını tavsiye etti. Aynı telkin Türk nükleer lobisi için de geçerli. Nükleer enerjinin ucuz, temiz ve güvenli olduğu iddialarının doğru olmadığı defalarca gösterildi. Başımızda halihazırda birçok dert var. Dertlerin en büyüğü olan nükleer maceradan vazgeçelim.*Prof. Dr., Bahçeşehir Üniversitesi
Kaynak: Enerji Enstitüsü