Rusya ile Suudi Arabistan’ın anlaşmasının Türkiye’nin bölgedeki yalnızlığını iyice artıracağı tahmininde bulunmak da mümkün. İlk sinyalle
Reuters’a bilgi veren Cumhurbaşkanlığı yetkilileri, bölgenin konuşulduğunu Suriye’de Esat yönetiminin gitmesi konusunda mutabakatın tazelendiğini söylemişler ama Suriye operasyonu konusunda haberde bir unsur yeralmıyor. Diplomatik kaynaklar ise “Rusya’nın böyle bir anlaşma için mutlaka Suudi Arabistan’ından Suriye konusundaki Türkiye ile birlikte takındığı tutumu değiştirmesini istemiş olabileceğini, bu mutabakat sağlanmadan Suudilerin ihtiyaç duyduğu petrol anlaşmasını imzalamayacağı” yorumunu yapıyorlar.
Daha önce Suudi Arabistan ve Katar ile Suriye’ye kara harekatı yapacaklarını söyleyen Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun bu söylemini değiştirip, önceki gün “Tabi ki Batı olmadan biz bu ülkelerle kara harekatı yapmayız” demesi de Suudi Arabistan’ın tavır değişikliğinin bir sonucu olabilir.
Özetle; YPG’yi Suriye’de vurmasıyla birlikte, herkesin karşı çıkmasıyla bölgedeki yalnızlığını iyice artırdığı görülen Türkiye’nin, Suudi Arabistan’ın petrol anlaşması nedeniyle tek başına kalmış olma ihtimali ağırlık kazanıyor. Bu tablo bence hükümetin bölgedeki politikalarının yanlışlığını ve daha kötüsü gelinen noktada yanlış okumaya devam ettiğini ve ülkeyi göz göre göre sıkıntıya soktuğunu artık açıkça gösteriyor.
Bu petrol anlaşmasının küresel çapta petrol fiyatlarını nasıl etkileyeceğine gelince; piyasa uzmanları anlaşmanın fiyatlarda bir sıçrama yaratmayacağını söylüyorlar. İran’ın ambargo sonrası gerek duyduğu bir miktar arz artışına izin verilebileceği, petrol fiyatlarının çok artmasa da 35-40 dolarda istikrar kazanmasının sağlanabileceği konuşulanlar arasında. Tabi ki Rusya da çok olumsuz etkilendi ama özellikle Suudi Arabistan düşen fiyatlar nedeniyle çok sıkıştı ve OPEC’in dışındaki en büyük üreticilerle anlaşması yararına olacak.
SİYASİ RİSKİN EKONOMİYE ETKİSİ BÜYÜYOR
YPG’nin ateş altına alınması, uzun zamandır konuşulan siyasi ve dış risklerin artık fiyatlanmaya başladığını gösterdi. İçine düşülen yalnızlığın büyümesi ise olumsuz fiyatlanmanın daha da artacağının bir göstergesi olabilir. Hükümet de bu ekonomik etkiyi görmüş olsa gerek ki; iki gündür Başbakan ve bakanlar sürekli olarak “Türkiye savaşa giriyor algısı yanlış”, “Türkiye’yi maceraya atmayız” gibi savunmaya dönük demeçlere ağırlık vermeye başladılar.
Aslında durum açık; ABD ve Rusya YPG konusunda hemfikirler ve Türkiye’nin bu konuda itirazlarını dikkate almıyorlar. Türkiye’nin ısrarını devam ettirmesi halinde artık görüldü ki giderek tek başına kalacak. Çünkü diplomaside hamaset değil ekonomik çıkarlar kazandırıyor. Yanısıra PYD ve YPG hakkında fikrini değiştirdiği takdirde, Hükümetin hem Suriye hem içeride Kürt meselesinde otomatik olarak barışçı çözüme doğru ciddi yol alınacağı da çok açık. Buna rağmen diplomaside ideolojik ve hamasi tavrın devam etmesi halinde Türkiye’nin geleceği ve ekonomik istikrarı belli ki ciddi tehdit altında olacak.
Yazan: Erdal Sağlam
Kaynak: Hürriyet