ZeroBuild Summit’23 4. Uluslararası Sıfır Enerji Binalar Zirvesi’nin ikinci günü tamamlandı. Günün en önemli konusu “Sıfır Enerji Binalar ve Kentsel Dönüşüm” oldu. İstanbul, Ankara ve İzmir olmak üzere üç büyükşehirden belediye temsilcileri bir araya gelerek kentsel dönüşümü, afetlerin yıkıcı etkilerine karşı alınan önlemleri ve Sıfır Enerji Bina kapsamındaki aksiyonlarını aktardı. İstanbul’da beklenen ve ciddi endişelere neden olan deprem de oturumun ana başlıklarından biriydi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Deprem Risk Yönetimi ve Kentsel İyileştirme Daire Başkanı Özlem Tut; “İBB olarak hayata geçirdiğimiz deprem taraması için son 3 yılda 107 bin binayı ziyaret ettik, bu ziyaretler için mülk sahiplerinden izin almak da bir hali zordu. Şubat ayında yaşadığımız deprem felaketinden sonra ise sadece 3 ayda 150 bin başvuru talebi geldi. Hedefimiz hepsini tarayarak vatandaşlarımızın endişelerini gidermek” dedi.
ZeroBuild Summit’23 4. Uluslararası Sıfır Enerji Binalar Zirvesi, ikinci gününde oldukça önemli konu ve konuşmacılara ev sahipliği yaptı. “Sıfır Enerji Binalar ve Kentsel Dönüşüm” başlıklı oturumda; ZeroBuild Institute Uluslararası Sergi Direktörü Hale Erol Hakan, İzmir Büyükşehir Belediyesi Kentsel Dönüşüm Daire Başkanlığı Proje Uygulama 3. Şube Müdürü Rahmi Alper, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Deprem Risk Yönetimi ve Kentsel İyileştirme Daire Başkanı Özlem Tut ile Ankara Büyükşehir Belediyesi Deprem Risk Yönetimi ve Kentsel İyileştirme Dairesi Başkanı Mutlu Gürler konuşmacı olarak yer aldı. İstanbul’da beklenen ve ciddi endişelere neden olan deprem, oturumun ana konularından biri oldu.
“İzmir Büyükşehir Belediyesi Olarak İlimizde 6 Farklı Kentsel Dönüşüm Alanı Belirledik”
İzmir’in yapı stoğu probleminin ciddiyetine değinerek sözlerine başlayan İzmir Büyükşehir Belediyesi Kentsel Dönüşüm Daire Başkanlığı Proje Uygulama 3. Şube Müdürü Rahmi Alper, belediye olarak şehirde 6 farklı kentsel dönüşüm alanı belirlediklerini dile getirdi. 2010’lu yıllardan beri izledikleri kentsel dönüşüm modelinde 3 temel ilkenin bulunduğunu anlatan Alper bu ilkeleri; yerinde dönüşüm, yüzde 100 uzlaşı ve belediyenin garantör olduğu yönetim sistemi olarak sıraladı. İzmir Büyükşehir Belediyesi olarak kentsel dönüşüm sürecinde geldikleri durumu da verilerle sunan Alper; “Şu an İzmir’de en büyük kentsel dönüşüm alanı 122 hektar. Şimdiye dek 1.249 bağımsız bölüm yıkımı gerçekleştirdik, 960 daireyi vatandaşlarımıza teslim ettik. İnşaatı devam eden bağımsız konut ve ticari inşaatı sayımız ise 5 bin 761. Peyderpey bittikçe, anahtar teslimlerini gerçekleştireceğiz” açıklamasında bulundu.
“Altyapı Galeri Projesi ile Sık Sık Tekrarlanan Altyapı Kazı Çalışmalarının Önüne Geçmeyi Hedefliyoruz”
Konuşmasında sürdürülebilirlik projelerinden de söz eden Alper; yağmur ve kanal projelerinin ayrıştırılması, kömür kullanımının azaltılması, kapalı şarj istasyonları kurulması, az sulama gerektiren peyzaj alanları inşa edilmesi, inşaatlar sırasında çevresel etkiyi en aza indiren malzemeler kullanılması ve şu an çoğunluğu B enerji sınıfı olan binaların A sınıfına yükselmesine yönelik çalışmalar sürdürdüklerini dile getirdi. Altyapı Galeri Projesi’nden de söz eden Alper; “Doğalgaz, su, yağmur, telekom, kanal hatlarını tek bir galeri altında yaparak sık sık tekrarlanan altyapı kazı çalışmalarının önüne geçmeyi hedefliyoruz. Bu projemizde pilot bölge olarak Uzundere’yi belirledik” dedi.
“İstanbul Depremi için İlçeleri Riskli ve Az Riskli Diye Ayırmak Olayın Ciddiyetini Hafife Almak Olur”
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Deprem Risk Yönetimi ve Kentsel İyileştirme Daire Başkanı Özlem Tut, öncelikle hasar tespit haritası oluşturduklarını ve İstanbul’un Marmara Denizi’ne kıyısı olan, depreme karşı en kırılgan hatları belirlediklerini, bununla birlikte olası 7,5 şiddetinde bir depremde tüm şehrin hatta bölgenin etkileyeceğini belirtti. Bu nedenle tüm bölgeyi bir bütün olarak ele almak gerektiğine dikkat çekerek İstanbul depremi için ilçeleri, riskli ve az riskli diye ayırmanın olayın ciddiyetini hafife almak olacağının altını çizdi. Kentsel dönüşüm ve inşaat yapım tekniklerinin belirlenmesi için mikro bölgeleme ile zeminle ilgili tehlikeleri bilmenin kritik olduğuna da dikkat çekti. Böyle bir depremin heyelan riskini de tetikleyeceğini dile getirerek; “Aktif ve pasif heyelan bölgelerini haritamız üzerine işliyor, gerekli önlemlerle ilgili çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Ayrıca deprem sonrasında su ihtiyacının karşılanması için hidrojeoloji çalışmalarına devam ediyor, bu kapsamda İstanbul’un yer altı sularını inceliyoruz” dedi. Tut; olası bir depremde 10-15 saniye zaman kazandırarak deprem sonrası oluşabilen ikincil kazaları önleme imkanı sunacak erken uyarı sistemlerine yönelik çalışmaların da devam ettiğini belirtti.
“İstanbul ‘Tsunamiye Dirençli Şehir’ Unvanı Almaya Hazırlanıyor”
Gündemde olan tsunami ile ilgili olarak da konuşan Özlem Tut, “Depremin heyelanla birleşmesi hususunda yaşanabilecekler konusunda Kandilli Rasathanesi ve ODTÜ ile 15 farklı senaryo çalışıyoruz. Çalışmalarımızda ortalama dalga boyları ve karadan içeri girecek deniz suyu miktarını hesaplıyoruz. 17 ilçemizde bilgilendirme panoları ve tabelalar oluşturduk. Ayrıca pilot semtimiz Büyükçekmece’ye dair yaptığımız çalışmalar UNESCO tarafından dikkatle inceleniyor, bu çalışmalarla Tsunamiye Dirençli Şehir unvanı almaya hak kazanma sürecindeyiz” dedi.
“2000 Yılından Önce Yapılan 800 Bin Bina Depreme Karşı Ağır Hasar Riski Taşıyor”
Büyükşehir olarak depreme karşı binalara yönelik sundukları hızlı tarama sürecinden de bahseden Tut, “Binaları deprem hasar riskine karşı A’dan E’ye 5 sınıfa ayırıyoruz, E sınıfı en yüksek riski ifade ediyor. Şu an incelenen ve analizi tamamlanan 6 bin 978 bina E sınıfı, 9 bin 601 bina D sınıfında yer alıyor. Şimdiye kadar 110 bin binayı ziyaret ettik, 32 bin 937 binada inceleme yaptık. Son 3 yılda ziyaret edebildiğimiz bina sayısı toplamda 107 binken ve binaları ziyaret iznini çok zor alabilmişken, Şubat ayında yaşadığımız depremden sonra 150 bin başvuru talebi vatandaşlarımızdan geldi. Hedefimiz hepsini tarayarak vatandaşlarımızın endişelerini gidermek” sözleriyle bu konudaki verileri açıkladı. Tarama sonrası bina yenileme süreçlerinden kaçma veya cayma sebebi olarak vatandaşların yenilenme maliyetine dayalı ekonomik kaygıları olduğunu dile getirirken, kanunda belirli standart eksikliğinin bulunduğunu ve çoğu insanın da sahip olduğu hakları bilmediğini vurguladı. Tut; “Bunun artık bir rant ve gelir getirici bir araç olarak görülme kıskacından kurtarılması gerekiyor” dedi. 2000 yılı öncesi inşa edilmiş yapılardan 800 bininin ağır hasar riski bulunduğunu ancak 2012 yılından beri gerçekleştirilen kentsel dönüşüm kapsamında sadece 75 bin binada dönüştürme çalışmaları yapıldığını belirterek, “Yapı stoğumuzu hızla en güvenli hale getirmek için kaybedecek bir günümüz yok” cümlesiyle durumun aciliyetini vurguladı.
“Tüm Ülkeyi Kapsayan Bir Afet Müdahale Planlaması Yapılmalı”
Ankara Büyükşehir Belediyesi Deprem Risk Yönetimi ve Kentsel İyileştirme Dairesi Başkanı Mutlu Gürler şehirlerarası iş birliğinin kuvvetli olduğu, AFAD liderliğinde tüm ülkeyi kapsayacak bir afet müdahale planlamasının yapılması gerektiğini şu sözlerle vurguladı: “Türkiye’de bütünlüklü bir afet politikası oluşturulması gerekiyor. Bu konudaki proseslere il bazında bakamayız, deprem fay hattı üzerinde olmayan nispeten şanslı şehirlerden deprem bölgelerine yoğun destek olması gerektiğini nitekim son depremlerde de gördük. Afet riski yüksek bölgelerin sadece kendi ekipmanlarıyla bu afetlerin üstesinden gelme ihtimali çok düşük. Bu nedenle dışarıdan gelen desteğin planlanması çok önemli. Ankara Büyükşehir Belediyesi olarak afetlere karşı daha şanslı bir bölgedeyiz ancak ülkemizin her yerinde oluşabilecek tüm afetlerde bize de düşecek çok görev var. Çok büyük bir afetle karşı karşıya geldikten sonra gördük ki afetlerde öncelikle ayakta duracak, sonra kendi enerjisini kullanabilecek, elektrik sistemleri gibi sistemleri kesilmeyecek binalara ihtiyacımız var.”
“Ankara Büyükşehir Belediyesi Olarak Gündemimizde Taşkınlar ve Karla Mücadele Var”
Ankara özelinde projeler kapsamında kendi hizmet binalarına yönelik çalışmalar yaptıklarını belirten Gürler, “Kendi hizmet binalarımızın bu yönde bir afet sonrası senaryosu olmadığını görerek çalışmaya başladık. Kentlerimizde afet sonrası iyileştirmede hizmet üretmiş kim varsa bilgi alıyoruz. Farklı afetler arasındaki önceliklerimizi belirledik. Pek çok projemiz devam ediyor. Yeni dönemde önümüzde çok ciddi sorumluluk var. Yerli üretimimiz olan, elektrikle çalışan toplu taşıma araçları geliştirdik. Yeşil alanlarımıza yönelik çalışmalarımız var. Yurt dışından temin ettiğimiz teknolojik girişimlerle ilgili süreçlerimiz devam ediyor. Özellikle taşkınlar, Ankara’da belediye hizmet alanlarımızda önemli bir başlık. Bir başka başlık olan karla mücadele kapsamında da iklim toprak bünye sıcaklığını algılayan sistemler üzerinde çalışıyoruz” dedi.
“Can Güvenliği ve Enerji Verimliğinin Önde Tutulduğu Bir Kentsel Dönüşüm Bekliyoruz”
ZeroBuild Institute Uluslararası Sergi Direktörü Hale Erol Hakan ise oturumu şu sözlerle sonlandırdı: “Günün sonunda görüyoruz ki, hem deprem özelinde hem de Sıfır Enerji Bina (SEB) özelinde ortak bir nokta bulabilir ve çalışmalarımızı yönlendirebiliriz. ZeroBuild Institute olarak bu kapsamda şehirlere ve ilçe belediyelerine verdiğimiz desteği sürdüreceğiz. 3-5 metrekarenin hesabının yapılmadığı, can güvenliği ve enerji verimliliğin öncelik olduğu bir kentsel dönüşüm yapılsın istiyoruz. Umarım ki bundan sonraki senelerde daha yüksek kentsel dönüşüm ve Sıfır Enerji Bina oranları sunabiliriz.”