Kategori : ENERJİ GÜNDEMİ - Tarih : 11 Haziran 2021
Tüm faaliyetlerini Birleşmiş Milletler 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları ile uyumlu olarak Akıllı Hayat 2030 vizyonu ile şekillendiren Zorlu Holding, çevre konusunda farkındalık yaratacak çalışmalarına devam ediyor. Harvard Business Review Türkiye ile Dünya Çevre Günü kapsamında düzenlenen ‘’Çevre Odaklılıkla Değer Oluşturmak’’ temalı etkinlikte katılımcılar bugün ve yakın gelecekte karşı karşıya kalabileceğimiz tehlikeleri ve bunları önlemek için alınması gereken tedbirleri masaya yatırdı.
Zorlu Holding daha iyi bir gelecek için hayata geçirdiği “Akıllı Hayat 2030” vizyonu doğrultusunda benimsediği “sorumlu yatırım holdingi” anlayışıyla; çevresel, sosyal ve yönetişim alanlarında tüm paydaşları için değer yaratırken; çevre konusunda farkındalık yaratacak proje ve etkinliklere imza atmayı sürdürüyor. Zorlu Holding, Harvard Business Review Türkiye iş birliğiyle her biri alanında söz sahibi olan fikir önderleri ve iş dünyasının önde gelen temsilcilerinin de katılımıyla, 8 Haziran’da “Çevre Odaklılıkla Değer Oluşturmak” başlığı altında bir etkinlik düzenledi. Moderatörlüğünü HBR Türkiye Genel Yayın Yönetmeni Serdar Turan’ın yaptığı etkinliğe, S360 Kurucusu ve Genel Müdürü Kerem Okumuş, The Club of Rome Eş Başkanı Sandrine Dixson-Declève, Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF) Türkiye Ofisi Genel Müdürü Aslı Pasinli, Ticaret Bakanlığı Uluslararası Anlaşmalar ve AB Genel Müdürlüğü Genel Müdür Yardımcı Vekili Bahar Güçlü, TSKB Genel Müdür Yardımcısı Hakan Aygen ve Zorlu Enerji Mali İşler Genel Müdürü Elif Yener katıldı.
Çevrimiçi gerçekleştirilen etkinlikte, öne çıkan kavramlar, karşı karşıya olduğumuz çevresel tehlikeler ve bunların önüne geçmek için bir an önce yapılması gerekenler, konunun paydaşlarının öncü temsilcileri tarafından ele alındı.
“Kısa vadede ‘benim olsun’ anlayışından uzun vadede ‘hepimizin olsun’ anlayışına geçmek”
HBR Türkiye, Genel Yayın Yönetmeni Serdar Turan ise etkinlikte yaptığı konuşmada; “Çevre konusunda artık son dönemeçteyiz. İş dünyasının hem değer üretmeye devam etmesi hem de bunu çevremize saygılı bir biçimde yapabilmesi için; uzun vadeli düşünmeyi, kısa vadede ‘benim olsun’ anlayışından uzun vadede ‘hepimizin olsun’ anlayışına geçmeyi içselleştirmesi gerekiyor. Bu çok acil bir gereklilik. Bir an önce her noktada hayata geçirilmeli” şeklinde konuştu.
“Mevcut dönüşüm, şirketlere restorasyon ve onarıcı iş modellerini dayatıyor”
S360 Kurucusu ve Genel Müdürü Kerem Okumuş ise, “Sistem şirketleri değişime zorluyor. Bu dönüşüm restorasyon ve onarıcı iş modellerini dayatıyor. 2030 yılına kadar tüm ekonomiyi net sıfır seviyesine çeksek bile yeterli değil. Artık ekonominin çevresel etkilerini azaltmak değil, çevresel varlıkları yenileyen bir ekonomik model inşa edilmesi gerekiyor” dedi. Önümüzde yeni bir dünya düzeni kurabileceğimiz bir 10 yılın olduğuna dikkat çeken Okumuş, ‘Sektörler kendi alanlarında yeni iş modellerini test ediyorlar ama köklü bir değişim için kolektif bir bakış açısı gerekiyor. Dönüşümü sistem dayatıyor. Çevresel sürdürülebilirlik bugün en temel insan hakkı olarak karşımıza çıkıyor. Sistemin önündeki en büyük engel olan bu yapıların dönüşmesi ve 2030 yılına kadar şirketlerin restorasyon sürecine girmesi gerekiyor” şeklinde sözlerini sürdürdü.
“Biyoçeşitlilik kaybı ve pandemi ile birleşen iklim değişikliği insanlık için en büyük varoluşsal risk”
Panele konuşmacı olarak katılan, GreenBiz’in düşük karbon ekonomisi ve yeşil ticaret için değişime teşvik eden dünya çapında en etkili 30 kadından biri olarak kabul ettiği The Club of Rome Eş Başkanı Sandrine Dixson-Declève, 2030 yılına kadar küresel çapta sera gazı emisyonlarının yüzde 50 oranında azaltılması gerektiğine dikkat çekti. Dixson-Declève, “Şu anda biyoçeşitlilik kaybı ve pandemi ile birleşen iklim değişikliği, insanlık için en büyük varoluşsal risk olup gezegen çapında acil bir durum haline gelmiştir. Net sıfır hedeflerimize ve Paris Anlaşması’nda ortaya konan küresel ortalama sıcaklık artışının 1,5°C’nin altında tutulması hedefine ulaşmak için 2030 yılına kadar küresel çapta sera gazı emisyonlarının % 50 oranında azalmasını sağlamalıyız. Bu dönem; dünyanın tüm devletlerinin bilim insanları, ekonomistler, iş dünyasının liderleri ve vatandaşlarla iş birliği halinde, iddialı iklim stratejileri benimsemesi, fosil enerjiden kurtulması, fosil yakıt sübvansiyonlarını sona erdirerek yenilenebilir kaynaklara ve enerji verimliliğine yapılan yatırımları üç katına çıkarması ve sermayeyi yenilenebilir ve döngüsel ekonomik modellere kaydırması suretiyle liderlik etmesi gereken kritik bir 10 yıllık dönemdir. Bu acil durumdan çıkmak istiyorsak, şimdi ve hep birlikte harekete geçmemiz gerekiyor” dedi.
“Sürdürülemeyen bir dönemin sonuna ve eşiğine gelindi”
WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) Genel Müdürü Aslı Pasinli ise panelde yaptığı konuşmada, “Son 50 yılda omurgalı canlı popülasyonlarının yüzde 68’ini kaybettik. Yeryüzündeki ortalama sıcaklık sanayileşme öncesi döneme kıyasla 1,2 derece arttı. Yine son 50 yılda plastik kullanımının artmasıyla birlikte her yıl 8 milyon ton denize ulaşıyor. Sürdürülemeyen bir dönemin sonuna ve eşiğine geldik. Kritik bir dönem… Çevre konusu sadece bir etik konusu değil. Çevre artık bir varoluş meselesi ve ekonomik bir mesele” dedi. Pasinli sözlerini şöyle sürdürdü: “Şunu kabul etmemiz lazım. Kolektif bir başarısızlık yaşıyoruz. Yaptıklarımızı yapmaya devam ederek varmak istediğimiz yere varamıyoruz. İyi haber şu ki; bu işler için hala- gecikmiş olmamıza rağmen- bir çıkış yolu var. Fakat bizim kolektif olarak bu çıkış yolunu idrak etmemiz ve son 50 yılda verdiğimiz zararı telafi ederken bir yandan da çok daha hızlı hareket etmemiz lazım. Yani önümüzdeki gelecek 10 senede, son 50 seneden daha fazla mücadele etmemiz gerekiyor.”
“Yeşil Mutabakat; AB’nin 2050’de iklim nötr ilk kıta olma hedefi için önemli bir yol haritası olacak”
Etkinlikte konuşan Ticaret Bakanlığı Uluslararası Anlaşmalar ve AB Genel Müdürlüğü Genel Müdür Yardımcısı V. Bahar Güçlü ise dünyanın, iklim değişikliğinin geri dönüşü olmayan etkilerine maruz kalmaması, mevcut ve gelecek nesiller arasında bir refah takası olmaması için iklim değişikliği ile mücadelede kapsamlı ve ciddi adımlar atılması gerektiğine işaret ederek, “Bu anlamda Yeşil Mutabakat; sera gazı emisyonlarına katkısı azımsanmayacak ölçüde olan AB’nin 2050 yılında iklim nötr ilk kıta olma hedefi için önemli bir yol haritası olacak” dedi. “Yeşil Mutabakat’ı aslında sürdürülebilir üretim, tüketim, yatırımlar, sürdürülebilir finans ve sürdürülebilir bir yaşam ekseninde toplanan yeni bir ekonomik büyüme modeli olarak görebiliriz” diyen Güçlü, Türkiye-AB arasındaki ticaret hacmi ve Gümrük Birliği ile sağlanan yakın ticari ve ekonomik bütünleşme dikkate alındığında, Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın, Türkiye üzerinde doğrudan etkiler yaratmasının kaçınılmaz olduğunu belirtti. Önümüzdeki dönemde öngörülen bazı önemli politika değişikliklerine de değinen Güçlü, dünyada yaşanan dönüşüme ayak uydurmak için firmaların sürdürülebilirliği faaliyetlerinin ve iş yapma biçimlerinin odak noktasına almalarının ve bu süreçte kamu-özel sektör işbirliğinde çalışmalar yürütülmesinin önemini vurguladı.
“Türkiye’nin düşük karbon ekonomisine geçiş sürecinde yenilenebilir enerji, kaynak ve enerji verimliliği temaları global yatırımcıların ilgisini çekerek, işbirliği fırsatları getiriyor”
TSKB Genel Müdür Yardımcısı Hakan Aygen, “Sürdürülebilirliğin iş döngüsünde içselleştirilmesi, kalkınma finansmanı kurumlarının uzun vadeli kaynaklarına erişimi kolaylaştırıyor. Bu noktada iklim değişikliğiyle mücadele ve Türkiye’nin düşük karbon ekonomisine geçiş sürecinde yenilenebilir enerji, kaynak ve enerji verimliliği temaları global yatırımcıların ilgisini çekerek, etkin işbirliği fırsatları getiriyor. Sürdürülebilir dönüşümün hızlanacağı bir döneme girerken bu dönüşümü destekleyecek finansman modellerinin daha da önem kazanacağını söyleyebiliriz.”
“Şirketlerin atacakları adımlar, sürdürülebilir bir yaşam için asıl belirleyici unsur”
Zorlu Enerji Mali İşler Genel Müdürü Elif Yener ise Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları ile birlikte son 5 yılda sürdürülebilirliğin hayati bir konuya dönüştüğünü, bu konudaki farkındalığın arttığına ve şirketler dahil birçok kurumun sürdürülebilirlik konusunda aksiyon almaya başladığına dikkat çekti. Devletlerin tutumunun bu konuda çok önemli olduğunu, fakat şirketlerin alacakları aksiyon ve atacakları adımların sürdürülebilir bir yaşam için asıl belirleyici unsur olduğunu söyleyen Zorlu Enerji Mali İşler Genel Müdürü Elif Yener, “Şirketlerin uygulayacağı iş modeliyle, sürdürülebilirlik odaklı meselelerin çözümü birbiriyle çok bağlantılı. Çünkü bu konudaki uygulamaları sahaya taşıyacak olanlar şirketler” dedi. Zorlu Enerji olarak proaktif davrandıklarını söyleyen Yener, “Zorlu Enerji olarak aslında Zorlu Grubu’ndaki ortak stratejimiz olan Akıllı Hayat 2030 sayesinde bu konuda oldukça proaktif davrandığımızı söyleyebilirim. Çünkü bu stratejiyi hayata geçirirken kendimize rehber aldığımız Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları doğrultusunda harekete geçerek bundan 4-5 yıl önce aksiyon almaya başladık. Bu anlayışla artık sürdürülebilirliği 360 derecelik bir yaklaşımla yöneterek bir iş yapış biçimi haline getirmiş durumdayız. Açıkçası bizim için sürdürülebilirlik işimizin bir parçası değil, aslında bütünü. O yüzden daha bir işe başlamandan önce en ince ayrıntısıyla sürdürülebilirliğe uygun olup olmadığını, ÇSY/ESG prensiplerine göre o işi nasıl yapmamız gerektiğini tasarlıyoruz” dedi.