Kategori : DOĞALGAZ ENERJİSİ, ENERJİ GÜNDEMİ, PETROL ve AKARYAKIT SEKTÖRÜ - Tarih : 11 Ekim 2014
Akdeniz Ülkeleri Enerji Şirketleri Birliği Hidrokarbon Kaynakları Müdürü Sohbet Karbuz, Türkiye’nin, Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklarıyla ilgili haklarını diplomatik yollardan koruması gerektiğini belirtti. Son dönemde Doğu Akdeniz’de keşfedilen enerji kaynakları üzerine yaşanan gelişmeler, bölgeyi olduğu kadar Türkiye’yi de yakından ilgilendiriyor.
Güney Kıbrıs’ın, tek yanlı ilan ettiği münhasır ekonomik bölgede (MEB) 2008’den bu yana yürüttüğü petrol-doğalgaz arama faaliyetleri, Türk savaş gemileri tarafından yakından izleniyordu. Rum yönetimi, Türkiye’nin bu hareketiyle adadaki barış görüşmelerini sekteye uğrattığını iddia ederken, Türkiye söz konusu bölgedeki doğal kaynakların tüm ada halkına ait olduğu görüşünü dile getiriyor.
Bu gelişmelerin ardından 7 Ekim’de, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi lideri Nikos Anastasiadis, Türkiye’nin doğalgaz araması yapılan bölgeye savaş gemilerini göndermesi nedeniyle müzakere sürecinden çekildiğini açıklamıştı.
Konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan Akdeniz Ülkeleri Enerji Şirketleri Birliği Hidrokarbon Kaynakları Müdürü Karbuz, Türkiye’nin, Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklarıyla ilgili haklarını diplomatik yollardan koruması gerektiğini söyledi.
Bölgede son dönemde yaşanan gelişmelerin uzun süredir kendini tekrar eden bir süreç olduğuna dikkati çeken Karbuz, batı ülkelerinin desteğini arkasına alan Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ne karşı Türkiye’nin attığı adımların olumsuz algılanabileceğini savundu.
“Rum tarafının attığı diplomatik adımlar yetersiz”
Oslo Barış Araştırmaları Enstitüsü Kıbrıs Merkezi Uzmanı Ayla Gürel de son dönemde ABD yönetiminin Güney Kıbrıs’a sıcak diplomatik mesajlar verdiğini, bu durumun Anastasiadis’in müzakerelerden çekilme kararı gibi “dramatik” sayılabilecek bir kararı almasında etkili olduğunu ifade etti.
Uluslararası toplumun Güney Kıbrıs’a verdiği destekten ötürü, Türkiye’nin attığı adımların olumsuz karşılandığını dile getiren Gürel, “Türk savaş gemileri sadece gözlem yapıyordu ve Rum tarafının 12 millik karasuları dışında duruyorlardı. Sadece Türk tarafının, Rum tarafının tavrını dengelemek için yaptığı bir hamleydi” dedi.
Güney Kıbrıs’ın attığı diplomatik adımların yetersiz olduğunu belirten Gürel, “Güney Kıbrıs örneğin adada gelir dağılımı ve bunun hukuksal çerçevesi nasıl olabilir gibi konuları gündeme hiç getirmedi. Rum tarafı en azından Türk tarafını biraz olsun rahatlatacak etkin bir öneriyle gelebilirdi. Türk tarafı hep dışlanan taraf olmak istemiyor ve bu yüzden haklarını bazen diplomatik yollardan hatırlatmak zorunda kalıyor” diye konuştu.
Haberin Devamı için tıklayınız>>>
Kaynak: Son Dakika