Kategori : ENERJİ GÜNDEMİ, ENERJİ VERİMLİLİĞİ, KÖMÜR - Tarih : 29 Haziran 2019
Doğal kaynaklar; bu kaynakların bulunduğu yerde yaşayan türler ve insanlarla iç içe geçmiş bir şekilde birbirine bağlı bir şekilde hayatlarını sürdürmektedir. Biyolojik çeşitliliğin oluşturduğu yaşam ağı, güvenli gıdaya, temiz suya ulaşarak sağlıklı yaşamamızı sağlamaktadır. Ancak bugün yaşam tarzımız ve tüketim alışkanlıklarımızla doğanın bize sağladığının %50 üzerinde doğal kaynak tüketmekteyiz. Son 40 yıla bakıldığında biyolojik çeşitlilik %30 azalırken iklim değişikliği ise, insan faaliyetlerinin de etkisiyle, türlerin üzerinde büyük bir baskı oluşturmaktadır. İklim değişikliğiyle mücadele için korunan alanların dengeleyici gücüne ihtiyacımız olurken sağlıklı bir ekosistem için ise türlerin varlığına ihtiyaç duyulup ülkemizin değerli doğal ve sulak alanlarını, ormanlarını, denizlerini ve canlı türlerini korumak en önemli önceliğimiz olmalıdır.
Ülkemizde doğa sorunları genelde çok karışık bir yapıya sahip olup genelde ülkelerde sadece devlet yönetimince çözülmesi gereken sorunlar olarak algılanmaktadır. Devletlere bu konuda muhakkak iş düşmektedir fakat bireylerin, kurumların, STK’ların da sorumlulukları ise bundan çok daha fazla ve kapsamlıdır. Bu sorumluluğu, rekabet ve politika üstü bir ruh haliyle çok daha samimi içten bir şekilde, daha radikal kararlar alarak işin işleyişindeki uygulama şekillerimizin etkinliği ile sahiplenmemiz gerekmektedir.
“Unutmamalıyız ki, gezegenimizin felaketi üzerine saadet kurmaya çalıştığımız bir yaşam modelinin kazananı asla olamaz…”
‘Enerji devrimi yaşanması gerekiyor’ ama öncelikle bireyler olarak atığımızı azaltarak işe başlayabiliriz. Eskisi gibi pazara file ile gitmek, evden çıkarken yanımıza matara almak, pipet kullanımından vazgeçmek, daha fazla bisiklete binmek, taşıt kullanmak yerine yürümek veya toplu taşıma kullanmak gibi günlük hayatımızda yapacağımız ufak değişikliklerin toplamına bakıldığında bunun etkisinin tahminimizden çok daha fazla işe imza atmış olarak karşımıza çıkacağı şüphesiz bir gerçektir.
Devletler açısından bakıldığında ise bir enerji devrimi yaşanması gerekirken öncelikli olarak birçok ülke kömür santrallerini kapatma kararına imza atmıştır. Ülkemizde ise bundan sonra yapılacak enerji yatırımlarının güneş ve rüzgar odaklı olarak ilerlemesi teşviklerin ise kömürden bu alana kaydırılması oldukça önemlidir…
28 Temmuz ‘Dünya Doğa Koruma Günü’müz Kutlu Olsun!
Tuğçe SOYTÜRK / Karabük Ünv. – Enerji Sistemleri Mühendisliği – soyturktugce1@gmail.com