Kategori : NATURAL GAS ENERGY NEWS, ENERGY AGENDA NEWS, OIL & FUEL SECTOR NEWS - Tarih : 11 May 2013
IICEC Uluslararası Enerji Forumu’nda uluslararası enerji piyasasında yeni yönelimler ve Türkiye’nin bölgedeki rolü değerlendirildi.
Sabancı Üniversitesi İstanbul Uluslararası Enerji ve İklim Merkezi’nin (IICEC) düzenlediği 4. Uluslararası Enerji Forumu’nda küresel enerji piyasasındaki değişimler, hedefler ve Türkiye’nin konumu tartışıldı.
“Küreselleşen Enerji ve Türkiye’nin Rolü” başlıklı foruma, aralarında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Suudi Arabistan Petrol ve Mineral Kaynaklar Bakanı Ali El Naimi’nin de bulunduğu birçok üst düzey devlet adamı, enerji sektörünün uluslararası temsilcileri, akademisyenler, politika merkezleri ve düşünce kuruluşlarının temsilcileri katıldı.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Avrupa Birliği (AB) ile başlanan müzakereler safhasında Türkiye’nin ilk açması gereken fasıllardan birinin enerji olduğunu ifade ederek, “Avrupa Birliği’nin Türkiye ile müzakerelere başlamadan önce yaptığı strateji raporlarında Türkiye’nin en büyük katkısının enerji alanında olacağını açık açık söylemiş ve Türkiye ile müzakereye başlamanın en önemli gerekçelerinden birisini enerji olarak göstermiştir. Ama gelinen noktada hala enerji faslının açılamaması ve bunun malum sebeplerle bloke edilmesi Avrupa Birliği’nin stratejik miyopluğundan başka bir şey değildir” dedi.
Gül, Kıbrıs da dahil olmak üzere Doğu Akdeniz’de kurulacak ekonomik işbirliğinin bölgenin ortak refahına hizmet edeceğini ve daha büyük ölçekteki siyasi sorunların çözümüne katkı sağlayacağına inandığının altını çizerek, “Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nin adanın etrafındaki kaynaklara tek başına sahip olma, onları çıkarma veya ihraç etme gibi projeleri çok makul değil ve bunlar çok riskli.
Çünkü adanın etrafındaki doğal kaynaklar, aynı zamanda KKTC’de yaşayanların haklarının olduğu doğal kaynaklardır. Mevcut politik siyasi problemlerin çözümüne katkı sağlayacak bir adım, ekonomiyle başlayabilir ve Doğu Akdeniz’de yeni bir ekonomik işbirliği sütunu oluşturulabilir. Hatta bu, AB çerçevesinde olabilir ve AB’nin Doğu Akdeniz’deki yeni bir sütunu ortaya çıkabilir” dedi.
“ABD’de bir enerji rönesansı yaşanıyor”
Uluslararası Enerji Ajansı Başekonomisti Fatih Birol ise, konuşmasında 1970’lerde OECD ülkelerinin dünya enerji tüketiminin 3’te 2’sini temsil ettiğini, bugün ise söz konusu ülkelerin payının giderek azaldığını; Çin, Hindistan ve Ortadoğu ülkeleri gibi yeni güçlerin ortaya çıktığını anlattı. “Yavaş ama emin adımlarla küresel enerji tüketiminin merkezi doğuya doğru kayıyor” diyen Birol’a göre küresel enerji haritasını yeniden şekillendiren diğer bir gelişme de ABD’de yaşanıyor:
“ABD’de bir enerji rönesansı yaşanıyor. Hem petrol, hem doğalgaz anlamında hepimizi etkileyecek değişiklikler oluyor. ABD’deki petrol üretimi artmaya başladı. ve yakında ABD artık ham petrol ithal etmek durumunda kalmayacak ya da çok az edecek. ABD, büyük bir petrol üreticisi haline gelecek. Tabi biliyoruz ki Suudi Arabistan önümüzdeki pek çok yıl boyunca ana petrol üreticisi olmaya devam edecek. Tıpkı bugün olduğu gibi, ama ABD’nin üretimi artacak. ABD kaya gazı ihraç eder hale gelecek”
Başta elektrik fiyatları olmak üzere enerji fiyatlarının, Çin ve ABD’de Avrupa ve Japonya’dakinden çok daha düşük olmasını beklediklerini ifade eden Birol, yüksek enerji fiyatlarının Avrupa ekonomileri için ciddi bir sorun teşkil edeceğini hatırlattı.
Avrupa’nın böylece rekabet edebilirliğini kaybedeceğini söyleyen Birol, bugün 12 temel Avrupa sanayi kolunun Avrupa’dan ayrılıp ABD’ye gittiğini, bunun da düşük enerji maliyetlerinden kaynaklandığını ifade etti. Birol, Avrupa’daki gaz talebinin Türkiye dahil olmasına rağmen geçen sene hiç artmadığı bilgisini vererek, “Ancak Türkiye, Avrupa’dan çıkarılacak olursa, gaz talebindeki büyüme eksiye düşüyor. Bu da Türkiye ekonomisinin ne kadar büyüdüğünü ve enerji talebinin arttığını gösteriyor” dedi.
“Çevre duyarlılığı geri planda”
Hızlı büyüyen Türkiye ekonomisinin yumuşak karnı enerji ithalatı. 2012 sonu rakamlarına göre 237 milyar dolarlık ithalatın yapıldığı Türkiye’de bu miktarın yaklaşık yüzde 25’i, yani 60,1 milyar doları enerjiye ödendi. Türkiye’nin enerjide ithalat bağımlılığının ve cari açığının azaltılması ile enerjide arz güvenliğinin sağlanması amacı, başta nükleer olmak üzere enerjide alternatif ve hızlı yollar arayışına yöneltti. Çevre riskleri konusunda endişelere dikkat çekilen nükleer enerjiye geçiş tartışmalarında, bir süre önce Türkiye’nin Mersin’de inşa edilecek ilk nükleer santral için Rusya ile Sinop’ta yapılması planlanan ikinci nükleer santral için de Japonya ile anlaşmasıyla yeni bir evreye geçildi.
IICEC’e katılan Koç Üniversitesi Küreselleşme ve Demokratik Yönetişim Merkezi Başkanı, uluslararası politik ekonomi profesörü Ziya Öniş, Deutsche Welle Türkçe servisine yaptığı açıklamada, nükleer enerjiye geçiş sürecine ilişkin endişelerini dile getirdi. Ruslarla yapılan işbirliğinin çok riskli olduğuna değinen Öniş, “Türkiye enerji ve büyüme modelinde çevre duyarlığı geri plana atılıyor. Almanya örneğinin izlenmesi taraftarıyım. Yenilenebilir enerji kaynaklarındaki potansiyel hatırlanmalı” dedi.
Kaynak: Energy World