Kategori : ELECTRICITY ENERGY NEWS, ENERGY AGENDA NEWS - Tarih : 26 January 2021
Uzmanlar pandemi krizinin yaratmış olduğu sosyo-ekonomik etkilerin bir kısmının kalıcı olacağını öngörüyor.
2020 yılı koronavirüs pandemisi nedeni ile modern dünyanın yaşamış olduğu en büyük krizlerden birinin başlangıcı olarak tarihte yerini almış durumda. Virüse karşı aşı uygulamalarının başlamış olması gelecek için olumlu sinyaller verse de, uzmanlar krizin 2021 yılı sonuna kadar etkisini devam ettireceğini öngörüyor.
Pandemi krizinin ekonomik etkilerinin sektörel bazda büyük değişimler gösterdiğinin altını çizen Dinamo Danışmanlık Kurucu Ortağı, Kamu Özel Ortaklığı (PPP) ve Proje Finansmanı Uzmanı Fatih Kuran, “Sektörlerin önemli bölümü değişen ölçülerde olumsuz etkilenirken bazı sektörler ise olumlu olarak ayrışmış durumdalar. Kriz turizm, ulaşım, restoran ve eğlence sektörü, otomotiv, enerji ve genel olarak gıda dışında kalan üretim sektörlerini olumsuz etkiledi. Bazı sektörlerin 2019 yılı kapasitelerine erişimin ancak 3-4 yıl gibi uzun bir zaman alabileceği de tahmin edilmekte. Diğer yandan e-ticaret, online alışveriş ve kurye hizmetleri, bilgi ve iletişim teknolojileri, kişisel bakım ve sağlık, gıda ve perakende zincirleri, tarım, tıbbi malzeme ve hizmetler ile ilgili sektörler ise krizden olumlu olarak etkilenmiş durumdalar.
Ayrıca, pandemi nedeni ile uluslararası tedarik zincirinde Çin kaynaklı önemli aksamalar yaşanmasının yeni dönemde tedarik zincirinde konsantrasyon riskinin yönetimine daha fazla dikkat çekeceği beklenmektedir. Bu nedenle şirketlerin tedarikçi portföylerinin coğrafi bazda nicelik olarak geliştirilmesine odaklanması öngörülmektedir. Söz konusu durum Türkiye açısından başta tekstil ve otomotiv olmak üzere önemli fırsatlar yaratabilir.
Yanı sıra ülke yönetimlerinin tarım, gıda ve sağlık malzemeleri gibi temel ihtiyaç maddelerinin tedariğinin kriz dönemlerinde bir daha problem teşkil etmemesi için bundan böyle ağırlıklı olarak yerel bazda temin edilmesi için tedbirler alması da sürpriz olmayacaktır. ABD yönetimin ülke ihtiyaçlarını garanti altına almak amacı ile maske ihracatını yasaklaması bu duruma iyi bir örnek teşkil etmektedir. Bu şekilde global ticaretin önünü kota ve vergi uygulamaları ile sınırlayacak uygulamalar geri gelip yerel üretimler teşvik edilebilir.” dedi.
Teknolojik Değişim ve Dönüşüm
Diğer taraftan otomotiv ve makine üretim sektörleri gibi bazı sektörlerde, pandemi krizinden bağımsız, büyük bir teknolojik değişim ve dönüşümün yaşandığına değinen Fatih Kuran, “Bu sürecin en az önümüzdeki on yıla damgasını vuracağını rahatlıkla ifade edebiliriz. Değişimin büyük ya da küçük tüm oyuncuları etkisi altına alması kaçınılmazdır ve yeni duruma adapte olmak için işletmelerin büyük ölçekli yatırımlar yapma ihtiyacı söz konusu olacaktır. Yatırımların bir kısmı makine, ekipman, donanım şeklinde sabit yatırım ve kalan kısmının da teknoloji transferi ile araştırma geliştirme yatırımları başta olmak üzere entellektüel sermaye şeklinde olmasını beklemekteyiz. Bahsettiğimiz büyüklükte yatırımları özellikle küçük ve orta boy işletmelerin tek başlarına gerçekleştirmeleri ve yeni ekonomide rekabet güçlerini koruyabilmeleri çoğu işletme için mümkün olamayacaktır. Bu nedenle daha büyük hacimlere ulaşarak ölçek ekonomisinden faydalanıp maliyetleri düşürmek, Ar-Ge maliyetlerinden tasarruf etmek, teknoloji transferi sağlamak, satış ile dağıtım kanallarını daha verimli yönetebilmek ve yeni pazarlara açılmak amacı ile şirket satın alma ve birleşme işlemlerinde önümüzdeki yıllarda global düzeyde önemli bir artış gerçekleşmesini beklemekteyiz.” dedi.
Türk Şirketlerinde Satın Alma ve Birleşme İşlemleri
Fatih Kuran, ayrıca Türk yatırımcılar açısından satın alma ve birleşme işlemlerinin yurt içi ve dışı olarak iki kısımda incelenebileceğine vurgu yaptı: “Yurt içi işlemler iki Türk şirketin birleşmesi şeklinde olabileceği gibi yabancı şirketlerin de özellikle döviz kurlarındaki artış nedeni ile Türk Lirası bazında ucuzlayan varlıkları satın alma veya ortaklık kurma konularındaki iştahlarında artış beklemekteyiz. Özellikle uluslararası rekabete açık gelişmiş altyapısı olan sektörlerimiz için Türkiye’deki düşük işçilik maliyetlerinin yabancı yatırımcılar açısından cazibeyi artırmasını da beklemekteyiz. Yanı sıra özellikle pandemi krizi nedeni ile uluslararası tedarik zincirinde yaşanan değişimlere paralel olarak Türk şirketlerin Avrupa ve Kuzey Amerika başta olmak üzere alıcı pazarlarına daha yakın olmak amacı ile yurtdışı yatırım projelerine ağırlık vermesi de beklenen bir trenddir. Yatırımlar satın alma veya birleşme şeklinde olabileceği gibi sıfırdan yeni yatırım projeleri şeklinde de gerçekleşebilecektir. Ayrıca 2021 ile birlikte satın alma ve birleşme işlemlerinde OBİ ve KOBİ düzeyinde şirketlerin yer alacağı işlemlerde artış beklemekteyiz.”
Proje Finansmanı Açısından Etkileri
Pandeminin yaratmış olduğu belirsizlik ortamının pek çok sektörde riskleri artırmış ve doğru nakit akış tahmini yapabilme kabiliyetlerini de kısıtlamış durumda olduğunu belirten Fatih Kuran sözlerini şöyle noktaladı: “Projelere faiz, vade ve diğer kullanım koşulları itibari ile uygun koşullarla finansman sağlanması nakit akışının tahmin edilebilirliğine bağlı bir durumdur. Bu dönemde fon sağlayıcı – başta bankalar olmak üzere finansal kuruluşların ekstra temkinli davranma eğiliminde olacağını tahmin etmekteyiz. Yeni yatırım projelerin önünü açarak ekonomiyi canlandırma amaçlı devlet teşviklerinde artış ile fon sağlayıcıları rahatlatacak ilave devlet garantilerinin verileceği Kamu Özel Ortaklığı (PPP) projelerinin artan kullanımı beklenebilir.
Kalıcı, sürdürülebilir başarıyı hedefleyen şirketler 2020 sonrası yeni dünya düzeninin bir parçası olmak için geleceğe yönelik stratejik planlamalarını değişen durum ve koşullara uygun yapmak durumundalar. Finansal yönetim de stratejik planlamanın en kritik aşamalarından biri durumunda. Gerek satın alma ve birleşmeler gerekse de yeni projelerin finansmanı söz konusu olduğunda risk analizi ile yönetimi, finansal performansın doğru ölçülmesi ile esnek iş modellerinin geliştirilmesi, nakit akışına uygun uzun vadeli ve düşük maliyetli borçlanabilme amaçlı doğru fon kaynaklarına erişim ve şirket değerlemesi gibi alanlarda yoğunlaşılması ve gerekiyorsa uzman desteği alınmasında sayısız faydalar mevcut olacaktır.”